Değişen siz mi, ben mi yoksa 'Hayat' mı?

Değişen siz mi, ben mi yoksa 'Hayat' mı?
Zeki Demirkubuz’un ‘Hayat’ filmini izledikten sonra geçmiş günler aklıma geldi ve kendisini ilk tanıdığımız dönemlere gittim ister istemez. O muhteşem başyapıtı ‘Kader’ filminden sonra kendisini bırakmıştım. ‘Yeraltı’...

Zeki Demirkubuz’un ‘Hayat’ filmini izledikten sonra geçmiş günler aklıma geldi ve kendisini ilk tanıdığımız dönemlere gittim ister istemez. O muhteşem başyapıtı ‘Kader’ filminden sonra kendisini bırakmıştım. ‘Yeraltı’ filmindeki oyuncu yönetimi ve beni çarpan diyalog sahnesinden çok etkilenmiş, tebrik etmek istediğimde ise bir el hareketiyle “Lütfen ben programlara çıkmıyorum, yanıma gelmenize gerek yok” diyerek uzaklaşmıştı… Oysaki ben sadece tebrik etmek için yanına gitmek istemiştim. Hayattan ve insandan kopuk kalmak meselesine o karşılaşmada takılıp kaldığımı hatırlıyorum. Oysa ‘Kader’de ne kadar hayatın ve insanın içindeydi ve film kesinlikle gişe rekorunu hak ediyordu o ayrı mesele. Ama ‘Hayat’ öyle değil, uzun yıllar beklediğimiz eski tadını bulur mu Zeki Demirkubuz dediğimiz film; adeta Esra Erol ve Müge Anlı vakalarının ortalamasını almış 3. sayfa haberlerine dönüştürülmüş kötü bir kopyası gibi.

Rahmetli Hocam Naci Güçhan’a saygı ve özlemle…

Sinema bizim nefesimizdeki oksijendi, bu nedenle Eskişehir’de buluşmuştuk belki de… Filmleri izlemekle kalmayıp o dünyanın içindeki her şeyi okuyup ve anlayıp üstüne de film çekenlerle o anı yaşamak, deneyimlemek hikâyesiydi Eskişehir’de filmcilik okumak. Hocalarımız anlattığı her şeyin arkasında durma duygusundaydı; üniversitede derslerine girmekle kalmayalım ardından o derste öğrendiklerimizi de hayata geçirelim dediğimiz her şeyin pratiğini bize sunmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Eskişehir öyle bir kentti bozkırda açan bir çiçekti, bizler tomurcuk ve hocalarımız o çiçeklerin en nadide bahçıvanlarıydı, şimdi daha iyi anlıyorum. Sektörden uzak kalmayalım diye sektörü ayağımıza getiriyorlardı üstelik bugünün baş aktörleri arkadaşımız gibi yanımızda oturuyorlardı. Eskişehir Sinema Günleri böyle başladı, bugünün ünlü yönetmenleri, oyuncuları ilk filmleriyle yurt dışında festivallere gidiyor ve ülkeye dönüşlerinde ilk uğradıkları yer Eskişehir oluyordu. Ben o dönemlerde tanıdım Nuri Bilge Ceylan’ı, Zeki Demirkubuz’u, Ahmet Uluçay’ı daha nice yönetmenleri… Film gösterimleri, bitmeyen sinema sohbetleri ardından sabahın ilk ışıklarıyla hikâyenin bizi büyülediği sinemayla yatıp kalktığımız zamanlardı, unutulmazdı. Zeki Demirkubuz da o dönem kırmızı çizgimizdi; Nuri Bilge Ceylan mı, Zeki Demirkubuz mu diye ikisini ayırmadığımız dönemlerdi. Ayırdığımız dönemlerde ise ben zaten doğuştan Bilge gibi ‘Kasabalıydım!’

Zeki Demirkubuz’un o eski halinden eser yok şimdi!

Zeki Demirkubuz’un ‘Hayat’ filmini izledikten sonra geçmiş günler aklıma geldi ve kendisini ilk tanıdığımız dönemlere gittim ister istemez. O muhteşem başyapıtı ‘Kader’ filminden sonra kendisini bırakmıştım. ‘Yeraltı’ filmindeki oyuncu yönetimi ve beni çarpan diyalog sahnesinden çok etkilenmiş, tebrik etmek istediğimde ise bir el hareketiyle “Lütfen ben programlara çıkmıyorum, yanıma gelmenize gerek yok” diyerek uzaklaşmıştı… Oysaki ben sadece tebrik etmek için yanına gitmek istemiştim. Hayattan ve insandan kopuk kalmak meselesine o karşılaşmada takılıp kaldığımı hatırlıyorum. Oysa ‘Kader’de ne kadar hayatın ve insanın içindeydi ve film kesinlikle gişe rekorunu hak ediyordu o ayrı mesele.
Ama ‘Hayat’ öyle değil, uzun yıllar beklediğimiz eski tadını bulur mu Zeki Demirkubuz dediğimiz film; adeta Esra Erol ve Müge Anlı vakalarının ortalamasını almış 3. sayfa haberlerine dönüştürülmüş kötü bir kopyası gibi. Film çok uzun, dağınık ve kopuk. Demirkubuz’un kafa karışıklığı bu filmde fazlasıyla kendini hissettiriyor. Karakterler derinlikli değil, kişilikler silik… Ayakları yere sağlam basan tek bir karakter var; dede… Ama
onun da hikâyesi az. 3. sayfa hayatlarının puzzle yansıması adeta film. Kim, neden öyle davranıyor; neyi, neden ve niçin yapıyor belli değil, her şey havada! Ne istediğini bilmeyen kadın karakter başrolde ve ona kul köle olan ezik erkekler her yerde. Bir genç kız parmağında oynatıyor ‘Hayat’ı, bakışları öyle bayık ki zaten hiç inandırıcı değil. Çok spoiler vermek istemiyorum ama filmde geçen Ahmet Kaya şarkısı gibi film “Nerden baksan kararsızlık, nereden baksan tutarsızlık…”

Burak Dakak ve Osman Alkaş filmin en iyi ikilisi ve en net karakterleri!

Cem Davran’ın masada sahil kenarına gidelim mevzusunda ilerleyen uzun tiradı evlere şenlik, bir kadın olarak o konuşmayı bana yapsa tokadı yer; uzun, sıkıcı, sığ ve anlamsız bir diyalog. Umut Kurt’un karakteri kilit nokta ama o da neredeyse sağır ve dilsiz kalmış. Filmde yüzleşmeler yok! Burak Dakak ve Osman Alkaş filmin en iyi ikilisi, en net karakterleri diyebilirim.

Zeki Demirkubuz’a “O eski halinizden eser yok şimdi” şarkı sözlerinden alıntıyla seslenerek değişen siz mi, ben mi yoksa Hayat mı demek istiyorum!

Öne Çıkanlar