İÇERİDE İSMET DIŞARIDA KISMET

İÇERİDE İSMET DIŞARIDA KISMET
Ekonominin hali ortada. Anketler, kendilerine en yakınlarından gelenler dahi iyi rakamlar vermiyor.Millet ittifakını bölme, parçalama girişimleri sonuç vermedi. Hatta, “Kafama silah dayasalar bile olmaz” dedi İYİ Parti Genel Başkanı....

Ekonominin hali ortada. Anketler, kendilerine en yakınlarından gelenler dahi iyi rakamlar vermiyor.
Millet ittifakını bölme, parçalama girişimleri sonuç vermedi. Hatta, “Kafama silah dayasalar bile olmaz” dedi İYİ Parti Genel Başkanı. Yani ittifakı daha da güçlendirdi.
Muharrem İnce’nin ‘bir bölen’ bile olamayacağı tez anlaşıldı. Şimdi ahı gitmiş vahı kalmış Mustafa Sarıgül’e bir umut sarılıyorlar. Aynen devam.
Bunlardan sonuç çıkmayacak gibi görününce müflis tüccarlar gibi eski defterler aralanıyor. Gençliklerinde çay ocağı köşelerinde, “İstiklal Harbi’ni keşke Yunan kazansaydı” diyebilecek kadar tıynetsiz bir adamdan öğrendikleri ‘ilimle’ arşive dalıyorlar. Büyük bir cehaletle hem de.
Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanı Muhammet Safi, devlet arşivinden bir belgeyi dolaşıma soktu.
Belge, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu arasındaki yazışma. Konu 12 adalar.
Önce sayın daire başkanını tanıyalım. Muhammet Bey, 1966 doğumlu, Rizeli.
2013 yılında Başbakanlığa araştırmacı kadrosuyla girmeyi başarıyor. Başbakanlık ilmini, hikmetini tez anlıyor. 2 yıl içinde üç kez terfi alıyor. Çok rastlanır değil memuriyette.
2007 yılında “RTE” adını verdiği kitabı kaleme alıyor. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, Rize’deki soy kütüğünü yazıyor.
Tarihi arşivciler yazar.
Memuriyetin bu yetenekli, parlak, azimli ismi, İstanbul Büyükşehir seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun “Her şey çok güzel olacak” sloganına epey hisleniyor.
Arşivci özelliğiyle, sosyal medya hesaplarından, “Her şey çok güzel olacak” diyen sanatçıları listeliyor. Kareli bir kağıda tükenmez kalemle yazıp yayınlıyor. İlköğretimdeki “Çok konuşanlar listesi” gibi misal.
Çok konuşanları kendi hesabından yayınladıktan sonra adı ‘fişçi’ye çıkıyor bu kez, hemen twetini siliyor.
Değişik bir adam. Arşivlemekte mi zorlanıyor bilemiyorum, ama kadınların evlendikten sonra önceki soy isimlerini kullanmasına karşı.
Yazmış, “Dindar ve geleneklerimize bağlı Türk vatandaşı kadınlarımızın evlendikten sonra kızlık soyadlarını kullanmaları ne kültüreldir ne İslami.”
Hızını alamıyor;
“Modernlere hiçbir şey demem, onlara denilecek şeylerin başında başka şeyler var. Ancak kendini dindar sınıfına sokan kadınlarımıza lafım çok.”
Öfkeli. Solaklara da kızmış, ama dindar ve muhafazakar solaklara.
“Bizim dindar ve muhafazakar solaklarımız sol el yemek yiyorsa daha çok işimiz var demektir.”
Karadenizli, silaha düşkün ama biraz abartıyor.
“Her eve bir otomatik silah, 1000 mermi projesi şart.”
Neyse daha uzatmayayım. Bu yetenekli, öngörülü, hikmetli sayın memur, “Alın bakın” diyor, “İsmet İnönü’ye 12 adayı verdiler, kabul etmedi.”
Külliyen yalan, külliyen çarpıtma, külliyen iftira. Biraz tarih bilen, Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanlığı için geçerli olmayabilir, bu iftirayı atamaz. Korkunç değil mi?
Hadiseyi okumuşsunuzdur. Özeti; İkinci Dünya Harbi’nin mağlupları Hitler ve Mussoloni, Türkiye’yi yanlarında savaşa sokmak istiyor. Büyük devlet adamı, Türkiye’nin bağımsızlık tapusuna imza atan İsmet İnönü, bu iki diktatörün kazanmaları halinde 12 adayı verme vaatlerine aldanmıyor ve Türkiye’yi harbe sokmuyor.
Harbin sonuçlarını siz biliyorsunuz.
Şimdi utanmadan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci adamı, cephelerde savaşmış, muharebe kazanmış bu komutan ahali konuşsun diye güya malzeme ediliyor.
İyi ki bu zihniyet o dönem memleketin başında değilmiş demekten kendini alamıyor insan.
Peki içeride İsmet, dışarıda ne var? Kısmet.
Akdeniz, Yunanistan, Libya, Irak, İsrail ve BAE ve unutulan Suriye. Birinden biri tutar.
Derken haddini bilmeyen Amerikan Başkan adayı Joe Biden’in geçtiğimiz aralık ayında yaptığı konuşma.
Biden, Türk hükümetini eleştiriyor ve haddini, diplomasiyi, demokrasiyi aşan bir Amerikan küstahlığıyla konuşuyor.
Herkes uyuyor, konuşma 9 ay bekletiliyor. Şimdi servis ediliyor. Kadrolu yorumcular tek sıra halinde ekranlara çıkıyor. “Muhalefet yakalandı” diyor.
Ayıp. Şu ana kadar bu konuşmaya tek cümle tepki verilmemesi ayıp. İçeriden umudu kesip dışardan medet ummak daha büyük ayıp.