Şuursuz kramponlar ve yönetim
Beşiktaş’tan 5 yıl sonra kurulan yani yüzyılı deviren ve Kartal ile aynı renkleri taşıyan İsviçre’nin Lugano takımıyla ilk kez karşılaşıldı dün gece… Köklü kulüp Lugano, ancak Beşiktaş ile karşılaştırılmayacak kadar zayıf bir kadroya sahipti.
Dün gece herkesin maç öncesi endişesi de buydu. Rehavet ve rakibi ciddiye almama. Maça tümüyle yüklenerek başlandıysa da özellikle orta alanda iyi top yapılmaması tepkilere neden oldu. Lugano ise tek paslarla Beşiktaş kalesine inmeyi başardı.
Salih’in o kadar olmasa da özellikle Hazdiahmetovic’in ileri oynamak yerine her topu stoperleriyle paylaşması oyunun tempo kazanmasına büyük engeldi. Oysa Beşiktaş’ın ihtiyaç duyduğu tempolu oyundu.
Nitekim tribünler epeydir unutulan o besteyi erken söylemeye başladı:
“Söylesene bize hoca takım neden oynamıyor?”
Zira Ghezzal Beşiktaş adına ilk şutu 37. dakikada gönderebildi rakip kaleye. İyi vuruştu ama kaleci Saipi çelmeyi başardı. Bu şut takımın hareketlenmesine neden oldu. Zira hemen bir dakika sonrasında yine Ghezzal sahnedeydi. Nefis ortasına penaltı noktasının da gerisinde uçarak kafa vuruşu yapan Aboubakar tabelayı değiştirdi.
Gole rağmen tribünlerin tepkileri geçmedi. Beşiktaş yönetimini istifaya çağırırken, aldığı kararlarla Beşiktaş’a haksızlık üstüne haksızlık yapan Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi de protestolardan nasibini aldı ve stadı terk etti.
İkinci yarıya Cenk Tosun’un yerine Rashica’yı alarak başladı Beşiktaş. Tempolu başlayınca rakip oyunu kendi sahasında kabul etti ister istemez. Nitekim bir an defanstan çıkmakta bocalayan Lugano defansının hatasında topu kapan Aboubakar ayağının içiyle meşin yuvarlağı bu kez diğer köşeye ustaca yerleştirdi. Bu sezonki 10. golüne ulaştı Aboubakar.
Müsabakayı yöneten İsrailli hakemler tüm tercih haklarını rakipten yana kullandı maç boyunca. İlk sarı kartı kesinlikle haksız olan Rosier haklı olan ikinci sarı karttan takımını 10 kişi bıraktığında dakikalar 62’i gösteriyordu.
Golün ardından yaşanan gevşeme tehlikeli ataklar olarak döndü Beşiktaş kalesine. 60, 62 ve 64. dakikalarda kalede Ersin üç mutlak gol topunu çıkardı.
Değişiklik artık zorunluydu. Chamberlain ve Ghezzal kenara çekildi Muleka ve Onur sahaya sürüldü. Ancak ilk kez bu dakikalarda rakip takım topla oynama oranında Beşiktaş’ı geride bıraktı.
Aboubakar’ın tüm stadın alkışlarıyla kenara alınıp yerini Zaynutdinov’a bırakmasından sonra da Beşiktaş hücumu neredeyse unuttu. Bu da 81. dakikada rakibin golü bulmasını sağladı. Lugano’lu Aliseda, Ersin’i avlamayı başardı.
Gol Luganolu oyuncuları daha da cesaretlendirdi. Art arda tehlikeler karşısında adeta şuurunu yitiren 10 oyuncu ve kenar yönetim kalesinde 2 golü de görerek yeni bir İnönü klasiğine imza attığında 86’ yazıyordu tabelada.
Bununla kalır mı? Son 10 dakikada aklını tümüyle yitirdi Beşiktaş. Oyunun 2-2’ye gelmesinden sonra 90. dakikada 2-0 geriden gelen Lugano skoru 2-3’e taşıdı. Yaşanan büyük hayal kırıklığıydı. Düşünün 80’de 2-0 önde olan takım herkesin gözü önünde geriye düşmeyi azimle başardı.
Yazının başında söylemiştim. Rakibi ciddiye almak, onurlu top oynamak, rehavete asla kapılmamak önemli diye. 2-0’ın ardından Cenk’i, Aboubakar’ı, orta sahada futbol aklı olan Chamberlain ve Ghezzal’ı oyundan almanın elbette bir bedeli olacaktı.
Beşiktaş zor olanı başardı ve iyi başladığı bu ligde tamiri hayli zor bir mağlubiyet aldı. Beşiktaş hiçbir kulvarda iyi gitmiyor. Bu takım 10 kişiyle Kadıköy’de 4 atan bir takımdı, şimdi evinde 2-0’dan maç kaybediyor.
9 dakika içinde üç gol yemek ve bunu izlemek hakikaten şuursuzluğun yeni fotoğrafıydı.
Yaşanan şokla uzun süre stadı terk etmeyen taraftarlar hem yönetimi hem de Şenol Güneş’i istifaya davet etti. Haksız da değillerdi. Forvetsiz tüm kupaları önüne dizen Sergen Yalçın konusunda yaptıklarıyla düğmeleri yanlış iliklemişti Beşiktaş yönetimi. Sonuçlar ortada.
Ayrıca Federasyon Başkanı’nın haddini de aşarak Beşiktaş kulüp başkanına parmak sallayıp tehditler savurarak stattan gitmesi de kabul edilir durum değildir.