Tarikat ve cemaatler yasaklanmalıdır

Tarikat ve cemaatler yasaklanmalıdır
Tarikat ve cemaatler sivil toplum örgütü filan değil, hukuk ve yasa dışı yapılar. Ve kapatılmalılar.Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı görevine uygun...

Tarikat ve cemaatler sivil toplum örgütü filan değil, hukuk ve yasa dışı yapılar. Ve kapatılmalılar.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı görevine uygun gördüğü kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin temsil ettiği bütün ilke ve değerlere meydan okuyan bir zat.

Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı makamını işgal eden Yusuf Tekin adlı o zat, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, yani Mülkiye’de okumuş.

Okumuş ama hiçbir şey öğrenememiş anlaşılan.

Mülkiye’de dünya okutulur. Tarih okutulur. Siyasal kuramlar okutulur. Felsefi akımlar okutulur. Dünya nereden geldi, nereye gidiyor okutulur. Yani çağdaşlık okutulur. Uygarlık okutulur. İnsan hakları okutulur.

Mülkiye’de Kurtuluş Savaşı okutulur. Atatürk okutulur. Anadolu İhtilali okutulur. Cumhuriyet okutulur. Devrimler okutulur. Mülkiye, yani devlet okutulur. Demokrasi okutulur. Hukuk okutulur. Güçler ayrılığı okutulur. Yargı bağımsızlığı okutulur. Kadın hakları okutulur.

Laiklik okutulur.

Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu işgal eden zat o derslere girmemiş anlaşılan.

Ama bir şekilde mezun olmuş.

Bir takım ıvır zıvır işlerden sonra, “Şahsım”ın kararıyla bir üniversiteye rektör yapılmış. Ama bagajı rektör olmaya yeterli değilmiş. “Şahsım” kuralı değiştirmiş. Rektör olmak için şu kadar yıl profesörlük yapmış olma şartını Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kaldırıvermiş. İki gün sonra “Dava” olarak bellediği Cumhuriyet’le kavgasında vazgeçilmez bir yol arkadaşı olarak gördüğü anlaşılan bu kişiyi rektör atamış.

Bugün ise Milli Eğitim Bakanı o zat.

Bakanlığının bütçesinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda tarikat ve cemaatlerle imzaladığı protokolleri eleştiren muhalefet sözcülerine cevap verirken "Sizin tarikat cemaat dediğiniz, bizim STK dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Protokol yapmaya devam edeceğiz" dedi bu bakan.

“Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız... Protokol yaptığımız bu sivil toplum örgütleri sizin çocukları dağa çıkarmanıza engel olduğu için çatlıyorsunuz. Ben o STK'larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için, sizin insan kaynağınıza insan yetiştirmemek için buradan devam edeceğim" deme hadsizliğini gösterdi.

Atanmış bir bakan milletin seçilmiş vekillerine böyle seslendi.

Neymiş? Çocuklar dağa çıkmasın diye bu oluşumlarla protokoller yapmaya devam edecekmiş.

Tarikatlara teslim edilen çocuklar dağa çıkmazmış.

Sanki bugüne kadar dağa çıkanların hepsi kolejde okumuş. Anadolu lisesinde yetişmiş. Sen Jozef’ten mezun olmuş.

Dağa çıkmamaları için “Ergenlik çağındaki çocukları okula göndermeyin" diyen din âlimi rezillere, "Kadınların kızların okuması aman yarabbi asla. Hele bulûğ çağına gelmiş kızların erkeklerle birlikte okuması... fitne" diyen sefillere, peygamber sakalının yıkandığı suyu şişeleyip satan üç kağıtçılara, yanmayan kefen bezini, sizi cennete götürecek ve giydiğinizde rüyanızda “Peygamberi göreceksiniz” dedikleri terlikleri pazarlayan pisliklere, sübyancılara, “kız-oğlan fark etmez” tecavüzcülere emanet etmek gerekiyor demek ki.

Milli Eğitim Bakanı’nın dağa çıkmasınlar diye çocuklarımızı emanet ettiği sapıklar, yorgan ve battaniyeye karşı gençleri uyarıyor; “Yatağa yatar yatmaz gözünüzü kapatıp uyuyun yoksa battaniye ve yorgan cinsel dürtülerinizi rahatsız edebilir” diyorlar. “Yatakta geçirilen her boş dakika, şehvete doğru kaymış bir dakikadır ve yatağın şekli, yorgandan battaniyeye varıncaya kadar insanı, bilhassa erkeği gıdıklayan, cinsel dürtüleri rahatsız eden bir yapıda olmamalıdır” filan diye buyuruyorlar.

Milli Eğitim Bakanı’nın çocuklarımızı dağa çıkmasın diye emanet etmeye kalkıştığı din uleması “Şarkı, türkü ve şiirler içki, kadın ve benzeri şeyleri över mahiyette ise mekruhtur” diyen kepaze tipler.

“İçki, kadın ve benzeri şeyler...”

Ve bunlar devletin en üst makamları tarafından saygın kanaat önderi, muteber rol model muamelesi görüyorlar. Sözlerine kulak veriliyor. Onlar öyle istiyor diye İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyoruz.

13 Kasım 1925 tarihli Devrim Kanunu ile tarikatlar, tekke ve zaviyeler kapatıldı. Tarikat ve cemaatler sivil toplum örgütü filan değil, hukuk ve yasa dışı yapılar. Ve kapatılmalılar. Bu cemaat ve tarikatları tarihsel süreçte yaşanmış çokça isyan, ihanet ve acının sonucunda varılmış bir devlet aklı kapatmıştı.

Bunların dernek ve vakıf örtüsü altında eğitimde etkin olmaları kabul edilemez. Tevhid-i Tedrisat Kanununa da aykırıdır. 1925 tarihli kanuna da aykırıdır. Laikliğe de aykırıdır.

“Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu gibi yapılar din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdığı için yasakladık” dediydi Büyük Atatürk.

Bunlar bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni de batırmaya hevesleniyorlar.

Haberiniz olsun.

Öne Çıkanlar