“Zaman” müzik yapmak, daha çok müzik yapmak istediğim için bestelenmiş bir şarkıydı”

2016 yılında, Birhan Keskin’in “Taş Parçaları” şiirini notalara dökerek dinleyicinin dikkatini çeken Fatih Çölgeçen, önümüzdeki ay çıkaracağı “Soğuk Uyku” adlı albümünün müjdesini, bağımsız olarak yayınladığı “Zaman” isimli teklisiyle veriyor. Beş yıl önce demo olarak kaydedilen şarkının ardından gelecek albümle dinleyicinin kafasına, gönlüne daha iyi işleyeceğini söyleyen Fatih Çölgeçen ile müzik kariyerini ve şarkısını konuştuk.

Müzik dışında neler yapıyorsun? Nasıl gidiyor?

İkili bir hayatım var. Müzisyenlik dışında özel sektörde “beyaz yakalı” olarak çalışıyorum. Zor bir yolculuk ama güzel şeyler zaten kolayca elde edilmiyor. Müziğe bir şekilde gönül vermiş herkesin bir noktada müzisyen olmanın, olabilmek çabasının bedelini ödediğini düşünüyorum. Ben de müzik yapabilmek için ikili bir hayat yaratmak zorunda kaldım. Ama iyiyim, her şey yolunda.

Şarkılarını bir süredir bağımsız yayınlıyorsun. Önceki çalışmalarında da aslında “bağımsız”a yakın duran plak şirketleriyle çalışmışsın. Senin gibi arkadaşlarla bu konuyu konuştuğumda genelde üretim sırasında kafalarının rahat olduğu ama dinleyiciye ulaşma konusunda sıkıntılar yaşadıklarını söylüyorlar. Sen ne düşünüyorsun?

Evet doğru. Üretim aşamasında çevresel baskılara maruz kalmıyorum. Önceliğim her zaman içimden geldiği gibi hareket etmek oldu. Hissettiysem yazdım, anlatabileceğim bir şeyler olduğunda müziğe sığındım. Haftalık yayınlanan şarkılara baktığımda ne anlattıklarını gram anlamıyorum. Belirli bir fonetiği yakalamış cümleleri peş peşe sıralayıp hemen servis etmişler. Çok ısmarlama, sahicilikten çok uzak geliyor. Çünkü o tarz müzisyenler üzerinde sektörel bir baskı var. Sorunun ikinci kısmına gelirsek, şarkıları sayılara indirgemek istemiyorum. Ne kadar tıklandığıma, kaç takipçim olduğu durumuna takılırsam hem huzurumdan hem de üretebilme hevesimden uzaklaşmış olurum. İyi şarkılar yaratan müzisyenlerin uzun vadede belirli bir popülariteye ulaşacağı gerçeğini bildiğim için kendimden taviz verip samimiyetsiz gürültülerle kimseyi meşgul etmek istemiyorum.

Şarkı söylemeye üniversite yıllarında başlamışsın. Kimleri dinliyordun, dinliyorsun? Bir de üniversiteye kadar müzikle ilgili bir şey yapmadın mı?

Müzikle çocukluğumdan beri hep bir kesişmemiz oldu ama her seferinde araya zaman girdi. Üniversite yıllarında bu belirsizliği kendimi keşfettikçe ortadan kaldırdım. Söz yazabildiğimi, beste yapabildiğimi fark ettim. Birçok ismi dinleyerek büyüdüm. Hasret Gültekin, Jeff Buckley, Godspeed You! Black Emperor, Mozaik, Patti Smith, Serdar Ateşer, Nick Cave, Ryo Fukui, Depeche Mode ve tabii ki Radiohead. Yeri geldi uzun süre Sezen Aksu’yu dinledim. Çünkü ihtiyacım vardı. Şu sıralar Japanese Breakfast, Melike Şahin ve Tame Impala dinlediklerim arasında aklıma gelenlerden.

İlk şarkını Birhan Keskin’e ait “Taş Parçaları” şiirinin besteleyerek çıkarmışsın. Cesur iş. Sonrası nasıl geldi?

“Taş Parçaları”nı sevgili Emre Akbay ile birlikte bestelemiştik. Benim için yeri çok ayrı bir eser, bana bir şarkıdan ziyade bir ağıt gibi hissettiriyor. “Taş Parçaları”ndan sonra müziğe dair çok şey öğrenmem gerektiğini fark ettim. Halen öğrenmeye, anlamaya çalışıyorum. Sonraki süreçte sanırım su aktı, yatağını buldu. Çoğu şarkı hesapta yoktu. Pandemi dönemi beni daha çok üretmeye teşvik etti. O dönemki yalnızlığı hepimiz biliyoruz. Kendini biraz olsun kurcalamayı seven herkesin o sıkıntılı zamanları bir şeylere dönüştürdüğüne eminim. Yakında dinleyeceğiniz ilk albümümde yer alan şarkıların doksanı bu süreçte ortaya çıktı.

Yeni şarkın “Zaman” beş yıl önce demo olarak kaydedilmiş. Neden bu kadar bekledin yayınlamak için?

Şartlar el vermedi diyelim. Her şeyin bir vakti olduğuna inanıyorum. Albüm yapma kararı alınca “Zaman” dahil etmek istediğim ilk şarkılardan biri oldu.

Şarkı nasıl ortaya çıktı? Var mı bir hikâyesi?

Müzik yapmak, daha çok müzik yapmak istediğim için bestelenmiş bir şarkıydı. İçimden bir şeyler taşıyordu. Onu kusmam lazımdı. Müzisyen dostum Emre Yılmaz ile birlikte besteledik. Şu sıralar geriye dönüp baktığımda müziği öğrenmek, anlamak ve sevmek için bestelediğim’(iz) bir şarkı olduğunu daha iyi anlıyorum.

Şarkılarının hepsinde özellikle vokalinle birlikte etkisi daha da artan bir hüzün var. Bu, kişisel ruh halinin dışa çıkmasında bir araç mı yoksa normal hayatta da böyle depresif misin?

Şimdilerde daha iyiyim, mutluyum. Bir tarafım halen üzülmeye, hüzünlü olmaya çok yatkın. O ruh halini sadece müzik ile yansıtmayı tercih ediyorum. O kederli ruh halini müzik sayesinde hafifletmeyi öğrendim. Gündelik hayatta olabildiğince güler yüzlü ve şen şakrak biriyim.

Şarkıyla ilgili basın bülteninde önümüzdeki ay yayınlayacağın “Soğuk Uyku” albümünden sonra kendini ve müziğini daha iyi anlatacağın yazıyor. Bu zamana kadar yayınladığın şarkıların dinleyicide tam olarak karşılık bulmadığını mı düşünüyorsun?

Beni dinleyenler ile beste ağırlıklı bir etkileşimimiz olmamıştı. Kendimi yeterince anlatamadığımı düşünüyordum. Şenol Coşkun prodüktörlüğünde kaydettiğim “Soğuk Uyku” ile bu boşluğu en azından kendi içimde kapatacağıma inanıyorum.

Özellikle Mabel Matiz’le karşılaştırılmaya çok müsait bir vokalin var ama biraz 70’lere doğru da gidiyor tam netleşmedi kafamda. Böyle geri dönüşler alıyor musun?

Evet söyleyenler oluyor.

Son olarak seni ne zaman canlı dinleyebileceğiz?

Gönlüm şimdilik en yakın zamanda demekle yetiniyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi