Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

Yeni bir yıla girdik

Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi? Geçtiğimiz yılın sonunda sosyal medyada yaptığımız paylaşımlar ve kendi aramızdaki yazışmalarımız, neredeyse benzer bir dilekle bitiyordu. “Gelen gideni aratmaz inşallah”.

İçinde bulunduğumuz ruh halini, bir önceki yılın z raporunu ve yeni bir yıldan beklentilerimizi bu cümleden daha iyi bir temenni anlatamaz herhalde. Son yıllarda, ama özellikle son iki yılda o denli kasvetli bir havada yaşıyoruz ki tüm dünya yeni yılı umut dolu ve coşkulu bir şekilde karşılarken bizim temennimiz ancak mevcut kötü durumu koruma üzerine. Daha iyisini istemeye, dilemeyi mecalimiz yok. Sanırım biraz da korkuyoruz. Korkumuzun en büyük nedeni de elimizdekini bile kaybetmek. “Gelen gideni aratmaz inşallah” cümlesini kurmakta hiçbirimiz haksız değiliz. 2023 yılı tüm toplum için inişli çıkışlı bir yıl oldu. Toplum olarak tüm bir seneyi adeta

lunaparklardaki hız treni üzerinde geçirdik. Ruh halimiz on iki ay boyunca inişli çıkışlı bir ritim tutturdu.

Tüm ülke 2023 yılına görece iyimser bir ruh hali ile girmiştik; bu yılın bizim için iki önemli olayı vardı;

Birincisi, ülkenin kaderini etkileyecek bir seçime hazırlanıyorduk ve cumhuriyetin de 100. Yılını kutlayacaktık. Ancak, şubat ayında cumhuriyet tarihinin ikinci büyük depremini yaşadık. On binlerce kayıp verdik. Yas havası tüm ülkeyi sardı.

Mayıs seçimleri de toplumun yarısı için büyük bir hüsranla sona erdi. Seçim sonrasında yaşadığımız ruh halini uzun uzun anlatmaya gerek yok. 2024 yılında yapılacak yerel seçimlerin bugün toplumda yarattığı heyecan bu ruh halini yeterince anlatıyordur.

Şimdi her yılın başında sorduğumuz sorularımızı bu sene de soralım ve yanıtlarını birlikte arayalım.

Tüketicisiyle iş dünyasıyla hepimizin gündemine neler damga vuruyor? İçinde bulunduğumuz yıla dair beklentilerimiz neler? Bizi nasıl bir yıl bekliyor?

Türkiye’nin En Önemli Sorunları

Türkiye’nin üç büyük ilinde yaşayan tüketicilerin hayatına tüm bir yıl boyunca ekonomik sorunlar damga vurdu. Bunun tek istisnası deprem ve seçim dönemi oldu. Geçtiğimiz yılın son ayı da bu konuda bir istisna teşkil etmiyor (2). Ülkenin en önemli problemi metropollü tüketicilerin yüzde 32’si için hayat pahalılığı ve benzer orandaki bir kitle için de ekonomi başlığı altında toplanıyor. Yüzde 24’lük bir kitle için geçim sıkıntısı ve aynı büyüklükteki bir diğer kitle için de zamlar Türkiye’nin en önemli meseleleri.

Ekonomi kökenli bu sorunlar dışında mülteci meselesi (yüzde 21), eğitim sistemi (yüzde 20) ve hukuk ve adalet (yüzde 14) de en kısa sürede çözüm bekleyen sorunlar olarak sıralanıyor. Çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren büyük ölçekli şirketlerde çalışan C düzeyi yöneticiler için de Türkiye’nin en önemli sorunu ekonomik sorunlardır (yüzde 50) ve bunu enflasyon (yüzde 21) ve hukuk – adalet sistemi (yüzde 11) izlemektedir (3).

Endişe Kaynaklarımız: Enflasyon, İşsizlik ve Borçlarımızı Ödeyememe Korkusu

 

Ülkenin karşı karşıya kaldığı bu meseleler her yıl olduğu gibi bu sene de enflasyon ve işsizlik başta olmak üzere temel endişelerimizi besledi. Ancak, bu senenin endişe kaynakları arasında uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması gibi farklı toplumsal sorunlar da mevcut. İş dünyasının bu sene enflasyon konusunda geçen seneye kıyasla çok daha iyimser bir beklenti içinde olduğunu görüyoruz. İş dünyasının yüzde 61’i önümüzdeki on iki ay içinde enflasyonun yükseleceğine inanıyor (geçen sene yüzde 72) ve yüzde 18’i de enflasyonun düşmesini bekliyor (geçen sene yüzde 14).

Tüketici dünyasının enflasyonla ilgili beklentisi iş dünyası kadar iyimser değil. Önümüzdeki on iki ay içinde enflasyonun artacağına inanan tüketicilerin oranı yüzde 56 (geçen sene yüzde 60) ve enflasyonun azalacağını düşünenler de yüzde 9 (geçen sene yüzde 23). Enflasyon ile ilgili olarak tüketicilerin beklentilerinde ciddi bir kırılma var. İş dünyasının işsizlik ile ilgili beklentileri bir önceki senenin neredeyse bire bir aynısı. 2024 yılı

içinde işsizliğin artmasını bekleyen C düzey yöneticilerin oranı yüzde 79 iken (geçen sene yüzde 77), işsizliğin düşmesini bekleyenler de yüzde 3 (geçen sene de yüzde 3). Ancak, tüketicilerin işsizlik konusuna yönelik beklentileri bir önceki seneye göre daha kötümser. 2022 yılı sonunda metropol illerinde yaşayan tüketicilerin yüzde 22’si işsizlik ile ilgili kötümser bir beklenti içindeyken, bu oran 2023 sonunda yüzde 46’ya yükselmiş

bulunuyor.

Benzer bir olumsuz durum mevcut borçları ödeyememe konusunda da geçerli görünüyor. Geçtiğimiz ay yapılan ölçümlere göre, tüketicilerin yüzde 82’si borçlarını ödeyememe ihtimaline karşı ciddi endişe taşıyor.

Metropollü tüketicilerin sahip oldukları ekonomik güç ile ilgili olarak takip ettiğimiz göstergelerden biri de beklenmedik olağanüstü zorunlu bir harcamaya karşı hazırlı olup olmadıklarıdır.

Metropollü tüketicilerin yüzde 10’u 1.000 liralık, yüzde 42’si 5.000 liralık ve yüzde 65’i de 10.000 liralık ani bir ihtiyacı borç almadan karşılayamayacak durumdayken, bu oranlar 2022 yılının sonunda çok daha yüksek oranlarda bulunuyordu: sırasıyla yüzde 39, yüzde 66 ve yüzde 74.

2024 yılında geçerli olacak asgari ücretin yaklaşık üçte birine denk olan 5000 lira, toplumun neredeyse yarısının karşılayamayacağı bir miktar. Bugün tüketicilerin ani bir harcamayı karşılama konusunda göreceli olarak daha iyi bir pozisyonda olmalarının en önemli nedeni gelirindeki reel iyileşmeden ziyade aslında gelirin enflasyon karşısında erimesi ve gündeme getirdiğimiz bu tutarların gerçek anlamda değer kaybetmesidir.

Değişmeyen, Sabit Ruh Halimiz: Karamsarlık

Türkiye’nin sorunları ve endişe kaynakları konusunda farklı düzeylerde de olsa hemfikir görünen iş dünyası ve tüketiciler 2024 yılına da karamsar bir ruh halinde girdi. Üstelik tüketicilerin ruh dünyası çeşitli endişeleri daha yoğun yaşıyor. C Düzeyi yöneticiler arasında 2024 yılına iyimser gözle bakanların oranı yüzde 15 ve bu oran

son üç yıl içinde değişmeden aynı düzeyde seyretmektedir. Yeni yıla yönelik karamsarlık taşıyanların oranı ise bir önceki seneye göre dört puan azalarak yüzde 64 seviyesine gelmiştir.

Metropol illerinde yaşayan tüketicilerin dünyası ise bambaşka bir tabloyu ortaya koyuyor. Üç büyük ilde yaşayan tüketicilerin yüzde 18’i önümüzdeki on iki aya yönelik olarak iyimser bir bakış açısına sahip ve bu oran bir önceki seneden 5 puan düşüktür. Buna karşın, bu tüketicilerin yüzde 28’i yeni yılı kötümser bir ruh hali ile karşılamıştır ve bu değer bir yıl öncesine kıyasla tam 25 puan düşüktür. Tüketiciler arasında “bekleyelim, görelim” diyenler

toplam nüfusun yarısından fazlasını teşkil etmektedir.

Sonuç Olarak

Tüketicilerin dünyasında “bekleyelim, görelim” anlayışı ve iş dünyasında “temkinli iyimserlik” hâkim. Peki, bunun arkasında ne yatıyor? Bu sorunun yanıtı son derece net ve aslında bir ders niteliğindedir. Aralık ayındaki değerlendirmelere göre, iş dünyasının yüzde 17’si ve metropollü genç ve yetişkin tüketicilerin de yüzde 23’ü Türkiye ekonomisine güven duyuyor. Bu değerler kendi içinde çok önemli görünmese de, düşük bir seviye olarak değerlendirilse de özellikle iş dünyasının güven duygusunda bir önceki seneye kıyasla daha olumlu bir hava esiyor. Bunu yaratan en önemli neden de “Hükümet ekonomi alanında bir şeyler yapıyor, bir şeyler değişiyor” algısının yükselmekte oluşu. Bugün iş dünyasının dörtte biri Hükümet’in faiz, yüzde 18’i enflasyon ve yüzde 12’si de döviz politikasını başarılı buluyor.

Tüm bunların bir adım ötesinde, iş dünyasının üçte biri Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i ve aynı orandaki bir kitle de Merkez Bankası Başkanı H. Gaye Erkan’ı çalışmalarında başarılı buluyor.

Bu değerlerin tüketici dünyasındaki karşılığı da Kasım ayında iş dünyası ile neredeyse aynı. Üstelik kamuoyundaki bu algı Temmuz ayında kıyasla ciddi şekilde yükselmiş bulunuyor. İş dünyası da toplum da “bir şeylerin kontrol altına alındığı” hissini ve “bir şeylerin düzeleceği” beklentisini satın almaya dünden razı. Hükümet’in mevcut faiz politikası burada bir kaldıraç görevi görüyor. Hepimiz iyi haberlere, olumlu gelişmelere hasretiz. Bu haberi ilk duyuranlara kulak vermeye ve gönlümüzü kaptırmaya teşneyiz.

***

(1) Bu yazı Marketing Türkiye online sitesinde 02 Ocak 2024 günü yayınlanmıştır.

(2) Sia Insight Ekonomik Gündem Araştırması (Aralık 2023), İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde yaşayan, 18 – 65 yaş grubu mensubu 405 tüketici ile CATI (bilgisayar destekli telefon anketi) bilgi toplama yönetimi kullanarak 04 – 12 Aralık 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.

(3) Araştırma, Sia Insight tarafından Marketing Türkiye için Türkiye’nin en önemli şirketlerinde görev yapan C-Düzeyi 107 yönetici ile CAWI (bilgisayar destekli web anketi) bilgi toplama yöntemi ile 13 Kasım – 04 Aralık 2023’de gerçekleştirilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Ayna

21 Mart 2024 Perşembe 07:00