“ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN…”

Siyasette iktidarı savunmak, ekonomi politikalarını izah etmek giderek zorlaşıyor. SSK kuyrukları, karaborsa benzin, tüpgaz kuyruğu eskidi tabii. İktidar partisinin arkeolojik kazıları biraz daha derinleşti. Eski Türkiye’yi türkülerde arıyorlar. Doğru ama faturayı sadece “Zeytinyağlı Yiyemem Aman” türküsüne bugün kesmek, yokluğun yoksulluğun çaresini aramak dururken siyasetini yapmaktır. Bugünkü tarım politikalarını, tohum üretmeyi yasaklayan, buğday ithal eden şimdiki Türkiye’yi unutup 1950’li yıllardan şikâyet etmek mümkün. Ama buna ne bugünün çiftçisi ne bugünün işçisi, işsizi kanar.

AKP Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbey zeytinyağı festivalinde konuştu. Neşesiz festivalin sadece adı festival olunca, şarkıları da ‘Eski Türkiye’den seçildi. Canbey hatırlattı o türküyü de:
“Adı her zaman bereketle anılan zeytin ve zeytinyağının festivalindeyiz. Asla sofralarımızdan eksik etmediğimiz zeytinyağı artık itibarını kazanmıştır. Dünyanın en sağlıklı besinlerinden biri zeytinyağıdır. Hatırlarsınız, ‘Zeytinyağlı yiyemem aman, basmada fistan giyemem aman’ diyerek bu millete yıllarca zeytinyağını yedirmediler. Bu millet, bu kadar sağlıklı üründen mahrum bırakıldı.”

Kastettiği, Marshall yardımının yapıldığı yıllar; 1948-1951. 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika Türkiye ile birlikte 16 ülke için ekonomik yardım planlar. Stoklarındaki mısırları eritmek için Marshall Planı’ndan faydalanmak isteyen ülkelere mısırözü yağı alma koşulu öne sürer. Türkiye de margarin fabrikaları kurar. Memleketin dört bir yanında margarinin sağlığa katkısı (!) anlatılırken bir de türkü sipariş edilir.
O türküyle trans yağlara savaş açan Prof. Canan Karatay da kavga etmişti. Birkaç yıl önce aynı besteye alternatif güfte yazmıştı hatta:
“Zeytin yağı yerim de amman, basma da fistan giyerim de amman/
Trans yağları yiyenlere ben efendim diyemem aman/
Kaldım duman altı yerlerde, temiz havamız nerelerde/
Çocuğuma şeker verene ben efendim diyemem aman.”

Zeytini, zeytinyağını özgürlüğüne bu iktidar kavuşturmadı. İnsan sağlığı ise konu ortalık nişasta bazlı şekerden geçilmiyor. AKP iktidarı artık inanacak kimse kalmasa da en iyi yaptığını yapmaya devam ediyor. Bugünün fakirliği, hayat pahalılığı konuşulmasın da ne konuşulursa konuşulsun. Sorumlu ülkeyi bugün yönetenler olmasın da geçmiş iktidarlardan hangisi olursa olsun.

“Kesilmesi caizdir” fetvalarına, inşaat için zeytin ağacı kesme yasağının kaldırılmasına rağmen neyse ki hâlâ festivali yapılacak kadar zeytin var. 1952’de yazılmış türküden dem vurup tarım politikası anlatanlar hakikaten tarımı konuşmak istiyorlarsa daha taze dertleri var çiftçinin. Lüks yatların mazotları özel fiyatla desteklenirken yakıta para yetiştiremeyen köylüyü konuşun. Haczedilmemişse şayet yatıyor mazot deposu boş traktörler. Bağlar bahçeler icradan satılıyor. Tonlarca fındık üreten çiftçinin marketten fındıklı çikolata alacak parası var mı? Tahıl ambarı Türkiye’de buğday üretenler memnun mu? Kazandıkları para masraflarına yetiyor mu? Yoksa gümrük desteğiyle gemiler dolusu buğday ithal eden işadamları mı kazanıyor asıl parayı.

Köylüyüm diyenin adı köylü. Şehirdeki işçiden farkı yok. Dedesinden kalan domatesi üretemiyor, köy domatesi yiyemiyor köylü.
Tohum üretmek yasaksa bugün, gübre fiyatları uçtuysa dolara takılıp, tabii ki bugünü konuşmak zor. Yarım asır öncesine atıp tutmak kolay.
Tarım konuşacaksanız tarım konuşun. Türkü söyleyecekseniz de türkünüzü doğru seçin.
“Bana ne yazdan bahardan/
Bana ne borandan kardan/
Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Karadağ Arşivi