Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

‘Asker nerede?’ diye soruyorsunuz ya; o asker yok artık…

Ortalama zeka sahibi herkesin bileceği gibi ölüm tecrübe edilemez.

Savaş, deprem gibi olaylar da öyle…

Ama hazırlık durumunuzu—tecrübe etmeksizin—test etmenize imkan veren bilimsel yöntemler vardır. Önce ‘tecrübe’ edilecek afeti/savaşı betimleyen bir senaryoya dayalı bir plan hazırlanır. Sonra o plan, plan seminerleri, masa-başı tatbikatları ve tatbikatlarla test edilerek son şekli verilir. Eğitim ve seferberlik planlanır, teçhizat ve malzeme depolanır.

Bunların hiçbirini önceden yapmamışsanız, tecrübe (!) vakti geldiğinde artık çok geçtir.

Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP) olarak bilinen bir plan vardı ama 6 Şubat depremleri sonrası en çok sorulan sorulardan biri ‘Asker nerede?’ oldu. Ne plan ne de ‘tecrübe’ edilemeyecek planın test edileceği seminer, tatbikat ve hazırlık süreçleri sorgulanmadı.

İstanbul’daki 1. Ordu Komutanlığında 2003 yılında—yirmi yıl önce—böyle bir seminer vardı.

AKP 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelmiş, Erdoğan 10 Aralık’ta Vaşington’da Başkan Bush’la görüşmüştü. ABD Afganistan’dan sonra Irak’a yönelmiş, Türkiye üzerinden de cephe açmak istiyordu. 6 Şubat 2003’te ABD birliklerinin hazırlık yapmak üzere Türkiye’ye girişine izin verildi. 26 Şubat’ta TBMM’ye sunulan tezkere 1 Mart’taki oylamada gerekli çoğunluk desteğini alamadı ama AKP hükümeti 19 Mart’ta ‘sınırlı’ bir başka tezkereyi Meclis’e sundu.

1. Ordu’dan çok sayıda birlik, silah, araç ve teçhizat Irak sınırına sevkedilmişti. Ordu Komutanı, elindeki birliklerin büyük kısmı yokken bir taraftan dış tehdit diğer taraftan iç tehdit—EMASYA—görevlerini esas alan bir bir senaryoya dayalı üç günlük bir plan semineri planladı.

Bu seminer, 2010 yılında başlatılan Balyoz kumpasına temel yapıldı ve 2012 yılında sahte ‘kanıtlara’ dayanarak, 365 sanıktan 325’i ‘darbe’ suçundan müebbet hapse mahkûm edildi. 17-25 Aralık sürecinde AKP ile Cemaat çatışınca hepsi tahliye edildi ve 31 Mart 2015’te ‘yüklenen suçu işledikleri sabit olmadığından’ beraat ettiler. Ama bir ‘savcı’ bir hafta sonra 7 sanığın [a.b.] beraat etmelerinin ‘usul ve yasaya aykırı olduğu’ gerekçesiyle temyiz başvurusunda bulundu. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Haziran 2021’de Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu 7 sanığa verilen beraat kararını, seminerdeki ‘konuşma’ içerikleri [a.b.] ‘suç için anlaşma’ suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozdu.

Geçen hafta Çetin Doğan ve diğer beş asker (üç general, iki albay) daha önce ‘beraat’ ettikleri davadan, seminerdeki sunumları ve konuşmaları nedeniyle 5 yıl ile 6 yıl 8 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkum edildiler. Bir general geçen yaz vefat etmişti, hakkındaki dava düştü.

Anlayacağınız 20 yıl önce, tecrübe edilmesi mümkün olmayan bir planı test etmek için yapılan bir plan semineri yüzünden, 365 asker hakkında açılan ‘darbe’ davasında herkes beraat ederken sonunda altı asker ‘konuşarak’ darbeye hazırlık yaptıkları (!) için mahkum oldular.

Bu hikaye sadece size saçma geliyor sanmayın, karara katılmayan bir hakim de aynı fikirde.!

Muhalefet eden üye hakim, “Sanıkların olay tarihinde yürürlükte olan İç Hizmet Kanunu, Sıkıyönetim Kanunu, EMASYA Protokolü gereğince seminer düzenleyerek ve sunum yaparak görevlerinin gereğini yerine getirdiklerini”, yani seminerin suç değil görev olduğunu, beraat kararı gerektiğini ifade etti.

Süreçteki mahkemeler, hakimler, savcılar, özellikle beraate itiraz eden savcı, ona uyan Yargıtay dairesi, davaya geçen yıl tepeden-inme atanan ünlü savcı vs hepsi bildiğiniz ‘yargı’ hikayesi…

Ama seminerin ne olduğunu ne olmadığını asıl bilmesi gereken kişi; kendi ifadesiyle kumpaslar sürerken “Arkadaşları için, savcıya, adli müşavire, hapishane müdürüne rağmen, her türlü riski alan” mili savunma bakanı—eski genelkurmay başkanı—kılını bile kıpırdatmıyor. Yoksa ‘kırk dokuz yıl’ üniforma giymiş bir profesyonel asker plan seminerini bir hakimden çok daha iyi bilir.

Şimdiki Genelkurmay Başkanı da, kendisinin o rütbe ve makamlara gelişinde lehine takdir kullanmış, bir zamanlar amiri, komutanı olan büyükleri hakkında hiçbir girişimde bulunmuyor.

Üç yıl önce Genelkurmay Başkanının TSK personeli hakkında disiplin soruşturması yapma/yaptırtma yetkisini kaldıran düzenlemeyi, CHP iptal talebiyle Anayasa Mahkemesine götürmüştü. Mahkeme talebi reddetti ama Başkan ve beş üye karara katılmadılar. “Genelkurmay Başkanının emir ve talimatlarına uymayan personelle ilgili olarak disiplin soruşturması yapamaması, komutası altındaki kuvvetleri sevk ve idare görevini engelleyecektir” dediler.

Kendi görev ve yetkilerini herhalde Anayasa Mahkemesi üyelerinden çok daha iyi bilmesi gereken Genelkurmay Başkanı bu konuda bile sessiz ve tepkisiz kaldı.

Bunlar geçen hafta oldu.

Ola ki ‘helalleşme’ ve ‘Kim ne veriyorsa ben beş fazlasını vereceğim’ mugalataları arasında gözden kaçmış olsun.

Bu arada 83 yaşındaki Çetin Doğan—ve üç arkadaşı—tamamen anayasal süreçlerle görevi bir başka hükümete devretmiş hükümeti ‘ıskat’ etmekten ‘müebbet hapis’ cezasıyla 2021’den beri zaten içeride…

Askerlerin ‘sessizliği’ bütün bu olanlara kamuoyu gözünde meşruiyet kazandırıyor.

Depremden sonra ‘Asker nerede?’ diye soruyorsunuz ya; o asker yok artık…

Asker var da, sizin bildiğiniz o asker değil.!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi