BİR MAÇ BU KADAR HAKEDİLİR

Acıların haftasıydı; İzmir’i vuran, yüreğimizi yakan deprem, FB TV’nin gülen yüzü Dilay kardeşimizin ölümü peş peşe geldi. Ayrıca bugün tribünlerimizde can veren Koray Şener’in de ölüm yıldönümüydü.
Futbol elbette bunca acının ilacı değil ama, yüreğimize küçücük de olsa bir sıcaklık verebilme umudu az şey mi?
Maç öncesi Serdar Aziz seçimi en çok tartışılan konuydu. Neden Lemos değil de Serdar Aziz sorusuna verilen ortak cevap “Erol Hoca’nın forma adaleti” oldu. Umarım öyledir.
İlk 4 dakikada kaleyi bulan üç şut çekti Fenerbahçe’liler. Belkas, Serdar ve Valencia’nın vuruşları yumuşak kaldı ama Fenerbahçe’nin hayli ofansif oynayacağının da işareti oldu. 15. Dakika dolduğunda, Antalya kalesini bulan şut sayısı 8 olmuştu. Geçen yıl pek çok maçın tümünde bu kadar şut atılmadığı hesaba katıldığında, Fenerbahçeliler gol gelmese de durumdan memnundu.
Şutların farklı oyuncularca atılması da ayrıca sevindiriciydi; Fenerbahçe’de Altay hariç herkes gol atmak istiyor, uğraşıyor.
Antalya’da Tamer Tuna’nın yokluğunun da payı var mı bilinmez ama ilk yarım saatte rakip ceza sahasına bir kez bile girememeleri sadece Fenerbahçe’nin iştahına bağlanamazdı herhalde. Gelecek hocaya epey iş düşecek anlaşılan.
İlk yarı bittiğinde bir torba dolusu Fenerbahçe atağı, şutu, pozisyonu vardı ama gol yoktu. Peki çözüm? Eminim bu maç bundan 3-4 ay sonra oynansa, Erol Hoca bu tür tıkanan maçlarda 3’lü defansa dönerdi. Rakip ceza sahasına bile gelemiyor, ayrıca 10 kişi kalmış, öyleyse defansta 4 kişiyi tutmak yerine orta sahayı bir ofansif isimle takviye ederdi. Mesela Samatta’yı kanada kaydırıp Cisse’yi santrafora alır, arkasına da Pelkas ve Ozan’ı koyup kilidi açardı.
Ancak Erol hoca sabretmeyi tercih etti. Aynı kadro ve sistemin golü bulacağına inandı. Nitekim İkinci yarını hemen başında çok güzel hazırlanan bir pozisyonda Valencia’nın pasına Ozan’ın şutu golü getirdi.
Gollerin devamı beklenirken, Antalya’nın iki pasla golü geldi. Podolski’nin vuruşu inanılmazdı ama artık Fenerbahçe bu golleri yememeli. Bu gol Erol Hoca’nın neden 3’lü defansı denemediğinin de bir cevabıydı belki.
Beraberlik golü sonrası bir futbol sever için keyifli dakikalardı. Fenerbahçe üst üste pozisyonlara girip, peş peşe goller kaçırdıkça Erol Hoca zengin yedek kulübesinde ne varsa kullandı.
Aslında çıkanlar kötü oynadıkları için çıkmadı, girenler de çok daha ekstra iş yapmadı. Zaten her şey yapılıyordu. Futbolda istatistiklere pek kulak asmam ama bu maç rakamlar gözardı edilecek gibi değildi. Fenerbahçe 45 pozisyon üretti maç boyu, 9’u ceza sahası dışından 28 şut çekti, 3 top direkten döndü. 25 orta yaparak kendi rekorunu kıran Caner’e ayrı bir başlık açmak lazım elbette…
Fenerbahçe seyircisine bu maçla merhaba diyen Perotti’nin penaltı vuruşundaki soğukkanlılığı da görülmeye değerdi.
Maçın hakemlerine değinmek gerekirse, Jahovic’in kırmızısı kurallara göre tartışılmaz, aslında hakem Bahattin Şimşek’in neden önce sarı çıkardığı tartışılır.
Sinan Gümüş’ün kırmızısı enteresan. İkinci sarıya neden olan hareketi bilerek mi yaptı Sinan yoksa hakeme çarpıp, koluyla özür dilerken, yanlış anlama kurbanı mı oldu, tartışılır. Bunun dışında hakem kararlarının genellikle doğru olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuçta Fenerbahçe bu maçı almak için ne gerekiyorsa yaptı, hak etti ve aldı. Maç fazyasıyla da olsa liderlik koltuğuna oturdu. Hayırlı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi