İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Devleti çete gibi yönetmek!

Sözüm meclisten dışarı…

Ama dünya, bu iktidardan bir türlü gitmek bilmeyen adamlardan çok çekti, çekmeye de devam ediyor!

Sen; takiyye yapıp, liberalmiş gibi gibi sahneye çıkan bir radikal dinci olarak, Amerika’nın desteğiyle 25 yıldan uzun bir süredir ülkenin kaderini eline alacaksın.


Etrafında ‘Yandaş işadamları’ yaratıp hem kendine hem ailene sağladığın avantalar karşılığı, onların istediği yönde yasalar çıkaracaksın.
Hem onları zenginleştirecek, hem de aldığın rüşvetlerle kendin zenginleşeceksin.

Bir kısım medyayı ele geçirip haberleri manipüle edecek, aleyhinde yazanlara çizenlere engel olacaksın.

Kendine aşırı milliyetçi ve aşırı dinci ortaklar bulup devlet için terör tehdidi yaratan güçlere karşıymış gibi görünecek, onları el altından besleyerek bu çatışmalarla iktidarını güçlendireceksin.

Yargıya müdahale edecek, bastırdığın muhaliflerin itirazlarına rağmen, günü gelince yargılanmanı engelleyecek yasal değişiklikler yapacaksın.

Tarafsız medyanın ve muhalif partilerin tüm itirazlarına rağmen Anayasayı değiştirmeye, kendi adamlarını yargının başına getirmeye çalışacaksın.

Komşu ülkelere uyguladığın tutarsız ve hasmane bir dış politika ile kendi vatandaşının, kendi güvenlik güçlerinin başını, terörle beladan belaya sokacaksın!

Ezcümle dünyanın en büyük acılarını yaşamış bir milletin artık acı yaşamamak için kurduğu devleti, kendi medyanın ifadesiyle “çete gibi” yöneteceksin. 

Hem kendi milletine hem de işgal ettiğin topraklardaki başka milletlere büyük acılar yaşatacaksın.

Sonra da hep başkalarını suçlayacaksın?

Neden yahu?

İyi Parti ve İyi Partili

İyi Parti’ tabanı, Akşener’in 6’lı Masa’ya, özellikle CHP’ye yönelik haşin üslubundan hoşnut değil!

Yer yer istifaya varan tepkilerden anlıyoruz ki il ve ilçe yönetimlerinin oluşturduğu buz dağının, en azından denizin üstünde gördüğümüz kadarı da seçmen tabanıyla aynı görüşte!

Bunda şaşılacak bir şey var mı?

Yok!

Çünkü, biliyoruz ki 6’lı Masayı oluşturan partilerin tamamının seçmen kitlesinin ortak noktası “Bu iktidar ile köprüleri net olarak atmış olmalarıydı!”
Yani neredeyse hepsi “AKP’ye artık günahımı bile vermem” diyenlerden oluşuyordu!..

Böyle olmasa İyi Parti’yi seçmez, iktidar nimetlerine uzak olmak pahasına MHP’den hatta AKP'den ayrılmazlardı.


Masanın diğer partilerinin seçmenleri de, Deva, Gelecek, Saadet, Demokrat Partiyi seçmek yerine, muhafazakar kimlikleri ile eklemlenmelerinin daha kolay olduğu AKP’yi seçer, zengin iktidar gemisinde sefa sürerlerdi.

Onlar, çeşitli nedenlerle çok kolay elde edebilecekleri iktidar nimetlerine sırtlarını dönüp bu partileri seçtiler!

Kalıbımı basarım ki, bunu yapabilen bu seçmenlerin çok büyük çoğunluğu, aynı şeyi yapan genel başkanları şimdi vazgeçip geri gitmek istiyor diye yeniden AKP’nin değirmenine su taşıyacak bir yola girmezler.

İyi Parti dahil, 6’lı Masa  seçmenlerinin büyük çoğunluğu ne istediğini iyi biliyor!

Allahları var, CHP’liler bu tabanı incitmemek konusunda çok dikkatli ve itidalli..

Sözüm sayıları az da olsa bazı demokrat sosyal medya ve tv yorumcularına.


6’lı masa liderlerinin bazı yaklaşımlarını eleştirirken; demokrasiyi, Cumhuriyeti, Atatürk’ü savunan, İslamı kendi doğrularıyla yaşamak isteyen, iktidar nimetlerini reddederek ‘zorlu bir testten geçmiş’ bu ahlaklı seçmenin sağlam duruşunu göz ardı etmeyin.


Her ne kadar kendi liderleri ve bazı yöneticileri yeterince farkında olmasa da!..

—-

Tercih meselesi!

Ünsal Ünlü’nün saptamasına yüzde yüz katılıyorum.

Ünlü, mealen diyor ki: “Bu devletin parası yok değil, yeteri kadar parası var… Yalnız, bu parayı kime vereceği konusunda tercihi farklı!”

Sokakta emekliler feryad-ü figan ediyor.
Dedeler, nineler korku duvarını yıkıp gömlek düğmelerini koparmaya başladılar!
Yönetenlerin artık bu yüksek desibeldeki seslere kulak tıkamaları mümkün değil.
Çünkü beş ay sonra seçim var!

Eeee!..
Abiler, sosyal devlet gibi düşünecek değiller ya!

Devleti şirket gibi yönetme, kendilerini de bu şirketin sahibi sayma şiarlarına uygun şekilde, düşündüler taşındılar..

“Öyle bir şey yapalım ki hem ağızlara bir parmak bal çalmış olalım hem de bal kovanımıza halel gelmesin, balımız fazla eksilmesin” dediler ve formülü buldular!

Şimdi düşünün!
Neden mali geleneklere uygun olarak maaşlarda bir iyileştirme yapılmıyor,  bir ara zam uygulanmıyor da harçlık veriliyor?

Çünkü zam yaparlarsa, iki buçuk ay sonra zorunlu olarak TÜİK'in yıl sonu enflasyon rakamına göre yapılacak yıllık emekli maaş zammının zemin rakamı yükselmiş olacak!

Kasım ortasında hesaba yatacağı belirtilen bu 5 bin lira ikiye bölünüp, Kasım ve Aralık ayı maaşlarına zam olarak yansıtılsa, yıl sonu yapılacak, enflasyona bağlı sabit oran bu arttırılmış maaşın üzerinden hesaplanacak.

Üstelik kök maaşı, en son enflasyon farkı zammına rağmen hala 5 bin lira civarında olup "en düşük" düzenlemesiyle 7500 lira maaş alan hatırı sayılır kesim bu gün bu zammı yine hissetmeyecek. Yatırım altyapıya gidecek!

Hem de ‘zam’ söz konusu olduğunda “çalışan, çalışmayan” ayrımı yapamayacakları için “yarayı” ufaltamayacaklar! Cepten 61 milyar değil 81 milyar TL çıkacak!

O zaman kurnaz bir mali yönetim olarak ne yapalım?

Toplamı, kur korumali mevduat sahiplerine verdiğimiz faizin sadece onda biri kadar olan bu 5 bin liraları, çalışan emeklileri kapsam dışı bırakacak şekilde bir kerelik bir harçlık olarak verelim. Kayda geçmesin. Hem yıl sonu zammına zemin olmasın hem kök maaş etkilenmesin..

Biz de emekliden kurtardığımız parayı, yeni yılda da, rahat rahat yap-işlet-devret kasalarına, köprücülere, şehir hastanecilerine, kur korumalı mevduat sahiplerine aktaralım…

“Çalışan emekli” gibi bir garabet yaratmış ve onu da cezalandırdığını beyan eden bir anlayışın her tarafı adaletsizlik dolu bu  uygulamasına şaşırıyor muyuz?
Hayır şaşırmıyoruz!

Neden?

E, yazının girişinde yer verdiğimiz Ünsal Ünlü kardeşimin saptamasını bi zahmet tekrar okuyun!

Buraya kadar 'nas'la

Mehmet Şimşek enflasyonun nedenini "ücretler" olarak açıkladı.

Hayatımda bir ekonomi bakanının ağzından çıkan bundan daha komik bir açıklama duymadım!

Tıpkı Osmanlı'nın son Maarif Nazırı yani bu günkü karşılığı ile milli eğitim bakanı Emrullah Paşa'nın "Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim!" cümlesinde kendini bulan çaresizlik ifadesinde olduğu gibi…

Kaldırın milletvekilleri ve bakanlar dışındaki maaşlı memuriyeti, gömün emeklileri, sorun bitsin! Ne enflasyon kalsın ne pahalılık!

"Hayır, ben ücretlerin yüksekliğini kast ediyorum" diyorsa daha da kötü!


Hep söylüyorum, bir kere daha söyleyeyim:

Ben 2010 yılında emekli olduğumda emekli maaşımla 13 çeyrek altın alıyordum. Şimdi ise 4 tane alamıyorum ve o gün enflasyon %8'in altındaydı.

Bugün benim ve dolayısıyla benim gibilerin ücreti bu kadar azaldığına göre, Şimşek’in teorisi doğruysa, enflasyonun sıfırın altına inmiş olması gerekmez mi?

Kaldı ki Almanya'da Amerika'da ücretler bizden daha mı düşük ki adamların enflasyonları yüzde üçün üzerine çıkmıyor?

Haa!.. İfadede önemli bir eksik var. Bu ifadeyi:

"Ülke uzun süredir iyi yönetilmediği için üretim zayıf, ihraç malımız niteliksiz, döviz girdisi düşük, paramız değersiz, karşılıksız para basarak yüksek maaş vermeye kalkınca enflasyon azıyor!" şeklinde tamamlayarak kullanmazsanız, şu cahil aklımızla biz bile sizin ekonomi uzmanlığınızı çok fena sorgularız. 

"Buraya kadar ‘nas’la geldik, buradan sonra da ‘fos’la mı gidiyoruz!" diye huylanırız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi