En pahalı tecrübe 

Bu satırları maçtan önce, bugünkü oyundan, sonuçtan bağımsız olarak yazıyorum. Bir sezonu daha üzgün tamamlıyor Fenerbahçe. Aslında Cumhuriyet’in 100. Yılında şampiyonluk ona en çok sahip çıkan Fenerbahçe’ye yakışırdı. Ata’nın izinde yürüyen takım olarak şampiyonluk kutlamaları Cumhuriyet kutlamalarına dönüşürdü.

Olmadı. İşin kötüsü çok rahat olabilecekken olmadı. Ne oyuncu kadrosu olarak büyük eksiklik vardı, ne teknik kadro olarak. Birkaç küçük keşkemiz var; keşke devre arası transfer daha iyi değerlendirilebilseydi, keşke Dünya Kupası arası olmasaydı, keşke hakem ve federasyon katakullilerine karşı Ali Koç yönetimi daha etkili mücadele edebilseydi, keşke Jesus futbol dünyamızı daha iyi tanıyor olsaydı.

Jesus deyince, duralım. Başta alt sütundaki tribün muhalifi genç arkadaş gibi pek çok kişi “Ali Koç Jesus’u da alsın gitsin” kampanyasına başladı. Jesus’un yerine Montella, Abdullah Avcı, Lucescu diyenler var.

“Ali Koç gitsin” diyenlerin, Sadettin Saran mı var gönüllerinde Hakan Bilal Kutlualp mi bilmem. Kimileri de Aziz Yıldırım kardeşi Ali Yıldırım’ı, Şekip Mosturoğlu’nu hazırlıyor iddiasında.

“La havle”… Ali Koç’u bilmem, başkan değişimi ayrı hikayedir. Gerçekten Ali Koç’un yerini alabilecek kalibrede birisi varsa çıkar ortaya aday olur, Koç’un ayrılmasını beklemez. Nasıl Ali Koç çıkıp, 20 yıllık Aziz Yıldırım saltanatını devirdiyse, varsa gönüllüsü çıkar Ali Koç’un karşısına. “Koç istifa etsin, yerine nasıl olsa birisi bulunur” hayaldir. Bizde olmaz öyle şeyler.

Ancak teknik direktör değişimi başka bir mesele. Sonda söyleyeceğimi baştan söylüyorum, Jesus bir yıl daha kalmalı. Jesus Türkiye’yi artık biliyor. Fenerbahçe yönetimini, tribünlerini, medyasını, oyuncularını, hakemleri, MHK’yı, Federasyon’u, buralarda dönen dolapları öğrendi.  Bu kıymetli ve pahalı edinilen bir tecrübedir. Fenerbahçe bu tecrübeyi boşa harcamamalı. Jesus’un Türkiye tecrübesini, ona uygun yapılacak birkaç transferle tamamlayarak yeni sezona hazırlanmak gerekir.

Maça gelirsek. Sürpriz yok, klasik Jesus derbisi oldu. Jesus yine rakibinin kim olduğuna, maçın nerede, hangi koşullarda oynandığına bakmadan çift santraforla çıktı. Valencia- Batshuayi ikili forvetini tercih etmişti. Orta saha yine sadece Arao ve Zajc’a kalmıştı. Sol açıkta Rossi’nin ne defansa ne orta sahaya yardımı oldu ne de ilerde iş yapabildi.

Bu orta saha zafiyeti Galatasaray’ın işini çok kolaylaştırdı. Sarı kırmızılılar hızlı ve uzun toplarla orta sahayı kolay geçip, defans arkasına attıkları toplarla çok sayıda pozisyon yakaladılar, 6-0’ı tarihe gömebilecek kadar pozisyon yakaladılar, başaramadılar. 

Fenerbahçe ise özetle Galatasaray’ı durdurmaya çalışmaktan pozisyon üretmeye fırsat bulamadı.  Yenilen gollere, Luan Peres’in kırmızı kartına rağmen Jesus stratejisinden taviz vermedi. Takım orta sahada yokları oynayıp, defansta açık üstüne açık verirken, Jesus üç forvet değiştirdi. Arda’yı çıkarıp Emre’yi, Valencia ve Bathuayi’yi çıkarıp Pedro ve King’i aldı. Cesaretin bu kadarını savunmak zor. Ancak bütün bunlara rağmen ben hem Jesus’a hala güvendiğim için hem de alternatif olarak ileri sürülenlerin vahameti nedeniyle “kalmalı” diyorum. Bence Ali Koç’un tüm başkanlığı süresinde yaptığı en temel, en büyük hata her yıl hoca değiştirmesi. Bari bu yıl aynı hataya düşmeyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi