FED SIKILAŞMA BEKLENTİSİ TCMB İÇİN YOL AYRIMI YARATIR MI?

ABD ve Euro Bölgesinden beklentileri aşan enflasyon verilerinin gelmesi pek çok iktisatçı ve piyasa uzmanının, Fed’in 2022 yılından itibaren daha sıkı para politikası uygulayabileceği yönünde düşünmelerine yol açtı.

Fed politika kararlarının küresel finansal koşullar üzerinde güçlü etkiye sahip olduğu literatürde geniş kabul görmüş bir durumdur. Fed sıkılaşması gelişen piyasa ekonomilerine (GPE) yönelik sermaye hareketlerinin yönünü olumsuz etkileyebilir ve küresel finansal koşulların onlar için daha sıkı olmasına yol açabilir. Dolayısıyla Fed para politikasında varlık alımlarını azaltıcı ve daha sonrasında faiz oranlarını artırma yönünde davranış gösterirse veya ilerde böyle yapabileceğine yönelik imada bulunursa GPE para birimleri güçlü bir negatif baskı ile karşı karşıya kalabilirler.
Türkiye, ABD finans şirketi Wells Fargo tarafından geçen hafta açıklanan raporda en kırılgan gelişen piyasa ekonomisi olarak gösterilmiştir. Türkiye gibi yüksek kırılganlığa sahip diğer ülkeler ise, Arjantin, Şili, Endonezya ve Venezüella olarak açıklanmıştır. Dolayısıyla bu yazının başlığında sorduğum sorunun cevabını önceden söyleyebilirim. Evet, olası Fed sıkılaşması ya da bu yönde güçlü beklentilerin oluşması durumunda Lira, en fazla değer kaybedebilecek para birimleri arasındadır.

O zaman şu soruyu sormak gerekiyor. Bu korkutucu senaryo gelişen piyasa ekonomilerine ne kadar yakın ya da Fed sıkılaşması ne kadar süre sonra gerçekleşebilir?
Bu sorunun cevabı kolay değil çünkü ben de Powell gibi küresel enflasyonun artış eğiliminin geçici olacağını düşünüyorum. Ayrıca olası Fed sıkılaşmasının hem ABD ekonomisi içinde hem de özellikle gelişen piyasalar üzerinde finansal riskler ve hatta kriz çıkartabileceğini düşünüyorum. Aşırı şişmiş borsalar, salgın döneminde artan gelir eşitsizliği, yüksek hane halkı borçları ve özellikle küçük/orta ölçekli firmalar için bıçak sırtında ilerleyen düşük karlılık, Fed sıkılaşmasının önündeki en önemli engeller olarak görülmektedir.
Fed sıkılaşmasının küresel ekonomiye ve gelişen piyasa ekonomilerine etkileri daha çok finanslar kanallar üzerinden olacaktır. ABD’nin gelişmekte olan ülkelerde çıkabilecek finansal riskler karşısında oluşabilecek finansal riski 700 milyar dolar civarındadır ve ABD bankacılık sisteminin toplam varlıklarının %4’ üne yakın bir seviyeyi temsil etmektedir (Wells Fargo).
Gelişen piyasa ekonomileri kaynaklı olası bir krizin ABD ekonomisi üzerinde yaratabileceği ticari riskler de oldukça düşüktür. Ancak gelişen piyasa ekonomileri kaynaklı finansal ve ticari riskler Euro Bölgesi için oldukça önemli sorunlar yaratabilecektir.

Olası Fed faiz artışı sonrası yaşanabilecek gelişen piyasa ekonomileri kaynaklı krizlerden en fazla etkilenebilecek ülkelerin başında, ticari riskler açısından Almanya, finansal riskler açısından ise İspanya gelmektedir. Euro bölgesinin böylesi risklere maruz kalması, Euro Bölgesi ile ticari ilişkileri fazla olan ABD ekonomisini de dolaylı olarak etkileyecektir diyebiliriz. Dolayısıyla Fed’in varlık alımlarını azaltmasını ve faiz artışını sınırlandıran bir diğer önemli faktör de küresel ekonomide ortaya çıkabilecek finansal kriz riskidir.

Diğer yandan Başkan Biden tarafından ortaya atılan salgın sonrası alt yapı yatırımları için 2 trilyon dolar civarındaki ekonomi paketi ve öncesinden açıklanan 1.9 trilyon dolarlık salgınla mücadele paketi Fed’in varlık alımlarını azaltması ve sonlandırması için bir neden oluşturabilir. Ancak henüz alt yapıya yönelik paket uygulamaya konabilmiş değil ve uygulansa bile bu zamana yaygın olarak yapılacaktır.
Sonuç olarak eldeki veriler ışığında, Fed varlık alım programını en erken 2022 yılının dördüncü çeyreğinde sonlanabileceğini düşünüyorum. Faiz artışı için ise olası en iyimser tahminim 2023 yılı olacaktır. Ancak iletişim kanalını güçlü biçimde kullanan Fed, sözle yönlendirme ile varlık alım programını sonlandırmadan ya da faiz artışı yapmadan da küresel ekonomi üzerinde bu yönde beklenti yaratabilir ve gelişen piyasa ekonomileri üzerindeki stresi artırabilir. 2013 yılının Mayıs ayında Bernanke tarafından yapılan konuşmanın gelişen piyasalar üzerinde ne denli etki yaptığı ihmal edilmemelidir.

Tüm bu gelişmeler TCMB’nin büyüme odaklı duruşunun değişmesini gerektirebilecek kadar önemli riskler taşımaktadır. TCMB’nin 3. Çeyrek de faiz indiriminde bulunacağına yönelik düşüncelerin veya böyle bir yola başvurulmasının Türkiye için maliyeti yüksek olabilir. Detaylarını 15 gün sonra tartışalım. Esen kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Baki Demirel Arşivi