Göçebe Anne / Dorothea Lange

Bir de unutmadan, bizimkiler “Göçebe Anne” gibi hüzünlü pozlar veremiyorlar, çoğu kez fotoğrafları çekilirken gülmeden duramıyorlar hatta, birilerinin onların fotoğrafını çekmeye değer bulmasından duydukları sevinçtendir belki de…

Bezelye Toplayıcıları Kampı

1936, Mart ayı başları. Kaliforniya'daki Nipomo bölgesi. “Yeniden Yerleşim İdaresi”(1) için çalışan fotoğrafçılardan biri olan Dorothea Lange, “Bezelye Toplayıcıları Kampı” yazan bir tabelanın yanından geçer otomobiliyle. Yaklaşık otuz kilometre gitmiştir ki içinden gelen sese uyarak geri döner, kampı bulur ve fotoğraf makinasını yanına alarak geniş bir alanda kurulmuş onlarca derme çatma çadır arasında dolaşmaya başlar; çadır dediğime bakmayın, bunlardan bazıları iki tahta direğin üzerine branda atılarak yapılmış bir gölgelikten başka birşey değildir.

Dorothea Lange’ın gezdiği kamp bölgede mevsimlik tarım işçilerinin mahsul topladığı pek çok tarım arazisinden birinin yanında kuruludur. Çadırlarının önüne çıkmış işçi aileleri, gece aniden bastıran dolu yağışıyla tarumar olmuş, göz alabildiğince uzanan bezelye tarlasına boş gözlerle bakmaktadırlar. Kimbilir neler geçmektedir akıllarından, en azından birkaç hafta boyunca aç kalmamalarını sağlayacak bezelye toplama işi de yoktur artık. Kadın ve çocukların bazıları pişirmek için dolunun parçalamadığı bezelye kabuklarını toplamak için tarlada dolaşırken, erkekler dolu yağışının yakınlardaki diğer arazileri de vurup vurmadığını tartışmaktadırlar aralarında. Kimileri hep birlikte diğer toplama alanlarına gitmeyi önerir, kimileriyse ürün mahvolmadıysa bile orada zaten başka toplayıcı ailelerin olacağını, oraya giderlerse onlarla çatışmak zorunda kalacaklarını söyler; toplama işi yüzünden çıkan büyük ve kalabalık kavgalar görülmedik şey değildir bu göçebe işçiler arasında.

Çadırlar arasında dolaşırken, çocuklarıyla birlikte bir brandanın altında hareketsiz oturan bir kadın çarpar Lange’ın gözüne; “Aç ve çaresiz bir anneyi gördüm ve gördüğüm görüntü beni mıknatıs gibi kendine çekti. Çevredeki tarlalardan topladıkları donmuş sebzeler ve çocukların avladığı kuşlarla beslendiklerini söyledi bana.”

Lange, yaşının otuz iki olduğunu söyleyen yedi çocuklu bu kadının altı fotoğrafını çeker. Bu fotoğraflarından bir tanesi, iki küçük çocuğu yüzlerini omuzlarına gömerek saklarken sıkıntılı ve dalgın bir ifadeyle uzağa baktığı poz, izleyen yıllarda bu isimsiz kadını “Büyük Buhran”ın(2) en bilinen simgesi hatta Madonnavari bir ikonu haline getirecektir.

Göçebe Anne

Fotoğraf, ilk olarak 1940’ta  “Bezelye Toplayıcısı Aile, Kaliforniya” adıyla Modern Sanat Müzesi'nde sergilenir; 1966'da Müze, Lange’nin çalışmalarının bir retrospektifini sergileyene dek geçen sürede fotoğrafın adı “Göçebe Anne, Nipomo, Kaliforniya”ya(3)  dönüşmüştür çoktan...

Yüzü ABD’nin en tanınmış çehrelerinden biri olsa da sahibinin kimliği bilinmez başlangıçta, yalnızca “Göçebe Anne” olarak tanınır. Sonra  1978’de  bir gün “Modesto Bee” gazetesine bir mektup gelir, mektubu yazan kadın, fotoğraftaki “Göçebe Anne” olduğunu söylemektedir.

Kadının adı Florence Owens Thompson’dır. Her ne kadar Kuzey Avrupalı yüz hatlarına sahip olsa da anne ve babası Cherokee yerlisidir, 1903’te Oklahoma’daki bir Yerli Bölgesi’nde dünyaya gelmiştir.

Anlattığına göre Florence on yedi yaşındayken evlenir, kocasıyla birlikte çiftliklerde çalışmak için Kaliforniya’ya göçerler. Yirmi sekiz yaşında ve altıncı çocuğuna hamileyken eşi tüberkülozdan yaşamını kaybeder. Artık altı çocuğunun yükü omuzlarındadır; “Hastanelerde çalıştım, garsonluk yaptım, aşçılık yaptım, tarlalarda çalıştım; çocuklarımı besleyebilmek için her işi yaptım.” diye anlatacaktır sonraları.

Florence 1933’te Jim Hill’le  tanışır, ondan da üç çocuğu olur. Kalabalık aile yıllar boyunca Kaliforniya ve bazen de Arizona’da mevsimlik tarım işçisi olarak göçebe bir yaşam sürer. Büyük Buhran’ın sona ermesiyle 1945’te Modesto’ya taşınan Florence ve on çocuğu (Jim Hill’le  ayrılmışlardır) sonunda yerleşik yaşama geçerler. Florence burada çalıştığı hastanenin yöneticisi olan George Thompson’la evlenir ve ilk kez düzenli gelire sahip bir yaşamı olur. Ancak göçebeliğe o denli alışmıştır ki eşinin ölümünden sonra çocuklarının ona aldığı evde rahat edemez ve bir karavanda yaşamaya başlar.

Florence, kimliğinin açığa çıkmasından beş yıl sonra, 1983’te seksen yaşındayken yaşamını kaybeder. Öldüğünce sadece yüzü değil adı da herkes tarafından bilinmektedir.

Mevsimlik İşçiler

“Göçebe Anne”, “zor zamanlarda bile güç ve kararlılığından vazgeçmeyen Amerikalılar”ı simgeleştirdiği için  çok önemli bir dönem-fotoğrafı olarak görülüyor. Egemen(lerin) kültür(ü) bu tür öykülere ve arketiplere bayılır, yoksulluğun silindir gibi ezdiği ama yılmayan ve vazgeçmeyen emekçiler çok romantik gelir onlara, yeter ki başkaldırmasınlar, yoksulluklarının nedenlerini sorgulamasınlar…

Büyük Buhran ve “Toz Çanağı” üzerinden neredeyse yüz yıla yakın zaman geçti, artık mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Amerikalı sayısı çok düşük. Ancak göçebe işçilik bitmiş de değil, resmi rakamlara göre üç milyondan(4) fazla mevsimlik tarım işçisi çalışıyor ABD’de ancak bunlar çoğu Meksikalı olmak üzere Orta ve Güney Amerika’dan -geçici çalışma izniyle- gelenler…

Ülkemizin de göçebe işçileri var elbette, 1950’lerden çok önce Çukurova’da pamuk toplayıcılığı olarak başlayan mevsimlik tarım işçiliği bugün nüfusu bir milyonu aşan bir göçebe bir insan kitlesi yaratmış durumda. Ege’de zeytin, Çukurova’da pamuk, Orta Anadolu’da soğan, şekerpancarı ve kayısı, Karadeniz’de fındık, Akdeniz’de narenciye gibi ürünlerin çapa, toplama, kurutma ve serme işlerinde çalışan bu insanların büyük çoğunluğu neredeyse bütün yıl yurtlarından uzak kalmak zorunda. Yaşadıkları koşullar da yüz yıl öncesinden pek farklı değil; kavurucu yaz güneşi altında şafaktan günbatımına kadar tarlada çalışma; elektriksiz, tuvaletsiz, suyun bidonlarla taşındığı kamp alanındaki derme çatma çadırlara dönüş; toz toprak içinde ve açıkta pişirilen yemeğin yenmesi ve ertesi gün aynı döngüyü sürdürmek üzere böceklerle paylaşılan şiltede yorgunluktan uyuyakalma. Üstelik bu yaşamı sürdürenlerin önemli bir kısmı da henüz çocuk...

Neredeyse tamamı Kürt ve büyük çoğunluğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden gelen bizim göçebe işçilerin çehresini hiç tanımıyoruz. Onlar için “zor zamanlarda bile güç ve kararlılığından vazgeçmeyen” gibi parlak sıfat tamlamaları da kullanılmıyor. Varlıkları unutulmuş gibi daha çok; çoğunlukla sadece Kürt oldukları için çevredeki yerel halkın sözlü ve fiziksel şiddetine uğradıklarında bazı yerel gazeteler hatırlıyor sadece onları. Bir de unutmadan, bizimkiler “Göçebe Anne” gibi hüzünlü pozlar veremiyorlar, çoğu kez fotoğrafları çekilirken gülmeden duramıyorlar hatta, birilerinin onların fotoğrafını çekmeye değer bulmasından duydukları sevinçtendir belki de…

  • Çiftçilere ve tarım işçilerine destek olmak için kurulmuş bir “Büyük Buhran” dönemi devlet kurumu.
  • Büyük Buhran, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ya da Büyük Depresyon, 1929'da başlayan ve 1930'lu yıllar boyunca devam eden ekonomik krize verilen addır. Buhran, Kuzey Amerika ve Avrupa'yı merkez almasına rağmen, dünyanın geri kalanında da yıkıcı etkiler yaratmıştır. Ekonomik krizin yanı sıra 30’lu yıllar boyunca Orta ABD’de görülen ve kum fırtınaları nedeniyle “Dust Bowl”(Toz Çanağı) olarak adlandırılan aşırı kurak dönem, pek çok küçük çiftçiyi topraklarından koparıp göçebe işçilere dönüştürmüştür.
  • Fotoğrafın orijinalindeki ifade “Migrant Mother”dır, “migrant” göçmen ya da göçebe anlamına gelebilir, ben buradaki anlamın “göçebe” olduğunu düşünerek onu seçtim.
  • Resmi olmayan kimi tahminler bu sayının beş milyonu geçtiğini söylüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi