Mona Lisa’nın Çalınması

Ama yine de, Michelangelo, Raphael, Titian ve Botticelli gibi dönemin büyük ustalarını düşününce Da Vinci’yi Rönesans’ın en önde gelen sanatçısı saymak zor

 

Paris, 21 Ağustos 1991, sabaha karşı. Louvre Müzesi’nin yan kapılarının birinden üç gölge çıkarak sessizce karanlığa karışarak acele adımlarla uzaklaşıyor. Gölgelerden ikisi üstü örtülü ve dikdörtgen biçiminde bir ahşap levhayı kenarlarından tutarak taşıyor. Bu üç kişinin Louvre’dan çıkardıkları, daha doğrusu çaldıkları tablo o sırada henüz öyle değilse de izleyen yıllarda dünyanın en ünlü resmi olacak bir eser, Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sı.

Bu üç kişi İtalyan’dır; iki kardeş, Vincenzo ve Michele Lancelotti ile liderleri Vincenzo Peruggia. Bu sonuncusu daha önce Louvre’da ufak tefek tamir işlerinde çalışmıştır, hatta Mona Lisa’nın koruyucu metal çerçevesini ve camlarını da o takmıştır. Gündüz girdikleri müzede kapanış saatine doğru büyük malzeme dolaplarına saklanmış, gece olduğunda Mona Lisa’nın sergilendiği galeriye süzülerek eseri,  büyük puntalarla duvara sabitlendiği yerden sökerek ahşap paneli çıkarmış ve bir örtüyle üstünü kapatarak müzenin yan kapısından kaçmayı başarmışlardır.

Mona Lisa’nın kaybolduğu ancak ertesi gün anlaşılır; resmin olması gereken yerde bulunmadığını ilk fark edense, sehpasını kurmuş ve birkaç haftadır galeriyi çizmekte olan bir ressamdır; her gün gördüğü eserin neden orada olmadığını sorar görevlilere. Önce eserin fotoğraflanmak üzere çatı katına götürüldüğünü düşünür görevliler, galerilerdeki ışık yeterli gelmediği için resimlerin daha iyi ışık alan çatı katına götürülmesi olağandır çünkü. Ancak biraz araştırınca Mona Lisa’nın orada da olmadığı anlaşılır ve skandal patlak verir. Eserin çalınması, ertesi günkü tüm gazetelerde manşettir. Mona Lisa’nın dünyada en çok tanınan sanat eseri haline gelmesi işte bu hırsızlıkla başlar.

[Mona Lisa ya da gerçek adıyla Lisa del Giocondo, Floransalı zengin tüccar Francesco del Giocondo’nun genç eşi. Resim de Francesco’nun çiftin oğulları Andrea’nın doğumu anısına dönemin ünlü ressamlarından Da Vinci’ye verdiği sipariş bir portre.

Da Vinci resme 1503 ya da 1504’te başlamış olsa da eseri tamamlaması on yıldan fazla sürecek ve bittiğinde de portre Giocondo ailesine teslim edilmeyecektir.

1516’ya dek çalışmalarını dönüşümlü olarak Floransa, Milano ve Roma arasında sürdüren Da Vinci, koruyucusu Giuliano de Medici’nin 1516’da ölümünden sonra Kral I. François’nın davetiyle Fransa’ya gider; sarayın baş ressam, mühendis ve mimarı olarak Paris’in güneybatısındaki Amboise’de Kraliyet Sarayı’nın yakınında kendi için hazırlanan konağa yerleşir; Mona Lisa’nın burada tamamlandığı düşünülüyor. Kral’a 4 bin écu’ye(1) satılan eser, önce Fontainebleau sonra da Versailles Sarayı’nda sergilenir. Fransız Devrimi’nin ardından Louvre Sarayı'na taşınan tablo, Napoleon Bonaparte  döneminde onun yaşadığı Tuileries Sarayı'na taşınsa da sonra yeniden Louvre Sarayı'na döner.]

Resmin çalındığı kesinleşince Louvre Müzesi bir hafta için ziyaretçi girişine kapatılır. Sonraki hafta, aralarında Franz Kafka'nın da bulunduğu kalabalıklar Mona Lisa’nın eskiden bulunduğu ve şimdi Parisliler için bir "utanç işareti" olan boş duvarı görmek için Louvre’a akın eder; o kadar ki Mona Lisa’nın duvarı resmin asılı olduğu zamandan daha fazla kişi tarafından ziyaret edilir!

Mona Lisa’yı kaldığı evde bir sandığın alt bölümüne gizleyen Vincenzo Peruggia bir süre ortalığın sakinleşmesini bekleme, sonra resmi elden çıkarma niyetindedir ancak işler umduğu gibi gitmez. O güne dek bırakın Louvre’daki, sergilendiği salondaki bile en ünlü eser sayılmayan Mona Lisa’nın çalınması tüm dünyada yankı uyandırmıştır, New York Times’da Mona Lisa resmiyle birlikte “60 dedektif çalınan Mona Lisa’yı arıyor, Fransız kamuoyu kızgın” haberi çıkar örneğin. Basın, Louvre’dan çalınan resim haberini çok sevmiştir, aradan aylar geçse de Mona Lisa’yla ilgili haberler çıkmaya devam eder. Hatta kimi gazeteler Mona Lisa’yı bulan kişiye dolgun bir ödül vadetmektedir. Resmi, Almanların ya da Amerikalı ultra zengin işadamlarının çaldırdığı söylentileri alıp başını gitmiştir; bunun arkasında Alman Kaizer’i II. Wilhelm ya da Amerikalı ultra zengin işadamı J.P. Morgan’ın olduğundan emindir pek çok kişi. Mona Lisa’nın bulunması  ulusal bir gurur meselesi olmuştur artık Fransızlar için.

[Olaydaki diğer şüphelilerden ikisinin Pablo Picasso ve Guillaume Apollinaire olması ilginizi çekebilir. Olaydan birkaç yıl önce Apollinaire’in sekreterliğini yapan Honore-Joseph Géry Pieret, işvereni için Louvre’dan küçük İberya heykelleri çalmış, daha sonra Apollinaire bunların ikisini yakın dostu Pablo Picasso’ya satmıştır. Olayla ilgili resmi bir suçlama yapılmış olmasa da, çalıntı heykellerin Apollinaire ve Picasso’da olduğu Paris sanat çevrelerinde bilinen bir şeydir. O yüzden Mona Lisa davasında polisin ilk kuşkulandıkları arasında bu sanatçıların da bulunması hiç şaşırtıcı değildir.

Durumun farkında olan Apollinaire ve Picasso bir bavula doldurdukları çalıntı heykelcikleri Seine Nehri’ne atmak için gece yarısı evden çıkar. İkisi de korku içindedir, birileri tarafından takip edilme kuşkusuyla birkaç saat bavul ellerinde dolaştıktan sonra vazgeçerek geri dönerler; Apollinaire ertesi gün heykelcikleri tanıdığı bir gazete editörü aracılığıyla Louvre’a teslim eder. Sonrasında polis tarafından sorgulanan ve bir hafta gözaltında kalan Apollinaire, Picasso’yla birlikte mahkemeye çıkarılır. Picasso mahkemede bu heykellerle hiçbir ilgisinin olmadığını söyler, hatta Apollinaire adlı kişiyi daha önce hiç görmediğini bile öne sürer! İkisi de serbest bırakılır.]

Vincenzo Peruggia iki yılı aşkın bir süre sabırla bekler ancak Mona Lisa’nın fotoğrafları o kadar sayıda gazete tarafından ve o sıklıkta yayımlanmıştır ki sokaktaki herhangi biri bile onu gördüğünde tanıyacak durumdadır; artık resmi sessiz sedasız satması, hele Paris’te mümkün değildir;  o da resimle birlikte Floransa’ya gider. Orada bir süre kaldıktan sonra şansını denemeye karar verir ve şehirdeki ünlü sanat galerilerinden birinin sahibi Mario Fratelli’ye giderek Mona Lisa’nın onda olduğunu söyler. Fratelli de Uffizi Galerisi’nin yöneticisi Giovanni Poggi’yi çağırarak eserin özgünlüğünü kontrol etmesini ister. Evet resim özgündür; ona yüklü bir ödül vereceklerini söyleyerek Vincenzo Peruggia’yı evine yollarlar. Peruggia heyecanla ödülünü beklerken bir saat sonra kapısında polisi bulur ve tutuklanır.

Vincenzo Peruggia yargıç önüne çıkarıldığında, Napoleon tarafından çalınan Mona Lisa’yı İtalya’ya, yani ait olduğu gerçek vatanına geri getirmek için çaldığını öne sürer(2). Oysaki geçen iki yıl içinde ailesine yazdığı mektuplarda şansının döndüğünü, yakında çok zengin olacağını yazmıştır defalarca. Ama öyküsü mahkemeye inandırıcı gelir ve İtalya halkı için Peruggia bir anda ulusal bir kahramana dönüşür.

Mona Lisa yoğun bir ziyaretçi ilgisiyle iki hafta Uffizi Galerisi'nde sergilendikten sonra Louvre'a geri gönderilir. Peruggia da yalnızca bir yıllık hapis cezası alır, onu da tamamlamadan 7 ay sonra serbest bırakılır.

Mona Lisa tüm bu olaylardan bağımsız olarak elbette yenilikçi ve çok önemli bir eser. Örneğin dönem portrelerinin tersine modelin tüm değil ¾’lük boyda resmedilmesi bir yenilik. Modelin arkasında uzayıp giden -kısmi- kuşbakışı manzara da pek görülen bir arka plan değil o dönem için.

Mona Lisa’da o dönemin soylu ve zengin portrelerinde görülen gösterişli giysiler ve şatafatlı  takılar yok; onun yerine zarif, sade bir kadın var karşımızda. Gözlerin izleyiciye bakması da kadın portrelerinde pek görülmeyen bir özellik o dönem için.  Anlamı çok uzun zamandır tartışılan -ve üstünde anlaşılamayan- tebessümse resmin en vurucu yanı.

[Belki de Lisa del Giocondo yalnızca poz vermekten hoşlanmıyordu ya da sıkılmıştı ve ressamın ısrarıyla zoraki bir tebessüm yerleştirmişti dudaklarına, bilmiyoruz.]

Da Vinci’nin insan anatomisi üstündeki derin bilgisini de sergileyen portre, sfumato yani aydınlık-karanlık geçişlerinin tonlamalar kullanarak yapılması ve böylece nesnelerin dış hatlarını belirsizleştirme tekniği açısından da kusursuz bir örnek ve Da Vinci’nin ustalığının kanıtı. Ama yine de, Michelangelo, Raphael, Titian ve Botticelli gibi dönemin büyük ustalarını düşününce Da Vinci’yi Rönesans’ın en önde gelen sanatçısı saymak zor. Ancak sanatçının, ölümünden çok sonra ortaya çıkan el yazmaları ve diğer çalışmaları, onun yalnızca büyük bir sanatçı değil aynı zamanda zamanının çok ötesinde bir mimar, tasarımcı, mühendis ve anatomist olduğunu da ortaya çıkarınca Da Vinci kısa sürede diğerlerini gölgede bırakarak “Rönesans döneminin dâhisi” mertebesine yükselecektir.

Aradan geçen zamanda, Mona Lisa’nın gerçek kimliği ve gizemli tebessümünün anlamı konusundaki ateşli tartışmalar da bu portrenin en tanınmış sanat eseri olmasına yardımcı olur. Gerçi 1511-1574 arasında yaşamış ve sanat tarihçiliğinin kurucusu sayılan Giorgio Vasari'nin yazdıklarından Mona Lisa’nın Lisa del Giocondo olduğunu biliyoruz ama o portrenin kaybolduğu, Mona Lisa’nın başka bir portre olduğu yönündeki iddialar ve tartışmalar günümüzde bile eksik değil.

Mona Lisa 1797’den bu yana Louvre Müzesi’nde sergileniyor. Müzeyi ziyaret eden kişilerin %80’i onu görmek için geldiğini söylüyor, ilgi o kadar yoğun ki geçtiğimiz yıl müze yetkilileri Mona Lisa’yı ziyaret edecek kişi sayısını günlük 30 bin, grupların resmin önünde geçirebilecekleri süreyi de 30 saniye ile sınırlamak zorunda kaldı.

Bu önemli eseri gözlerinizle görmek isterseniz Louvre Müzesi’nde Salle des États(3) galerisinde sergilenmekte.

  • O dönem Fransa’da kullanılan, altından yapılmış madeni para.
  • Napoleon’un, 1803-1815 yılları arasında Avrupalı bağlaşıklara karşı verdiği “Napolyon Savaşları” sırasında İtalya’dan pek çok sanat eseri çaldığı doğrudur ancak Mona Lisa o dönem zaten Fransa’dadır.
  • Devletler Salonu.

 Leonardo Da Vinci, Mona Lisa, c.1503

 

Vincenzo Peruggia, 1909

 

Apollinaire ve Picasso, 1910 civarları

 

13 Kasım 1913 tarihli Le Petit Parisien gazetesi, “Mona Lisa Bulundu”

 

Salle des États, Louvre

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi