Metre

Bir metre neden şu andaki uzunluğunda? Neden belirli bir uzunluk seçilmiş, ona “metre” adı verilmiş ve bir ölçü birimi olarak kabul edilmiş? İki genç bilim adamının yıllar süren azimli çalışmaları sonucu belirlenen “metre”nin öyküsü, kapitalizmin ilk küreselleşmesiyle ve bilimin yükselişiyle ilgili önemli ipuçları taşıdığı için dikkat çekici.

18. yüzyıl sonunda Avrupa, ölçü birimleri konusunda adeta bir "Babil Kulesi"ydi. Her devlet, hatta her bölge kendi geleneksel ölçülerine sıkı sıkıya bağlıydı. Fransa'da yüzlerce farklı "pied" (ayak) ve "toise" (kulaç) birimi vardı; çünkü bunlar genellikle o bölgenin egemeni olan dük, marki ya da kontun kendi ayak ve kulaç uzunluklarına göre belirlenirdi. Komşu ülkelerde de durum farklı değildi. İngiltere, imparatorluk genelinde standartlaştırmaya çalıştığı "inch," "foot" ve "yard" sistemini kullanıyordu, ancak bu birimlerin kökeni de genellikle bir kralın beden ölçülerine dayanıyordu. Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nda ise durum daha da karışıktı; onlarca prensliğin her birinin kendi "Fuß" (ayak) ve "Elle" (arşın) birimi bulunuyordu; örneğin, bir Frankfurt ayağı ile Prusya ayağı birbirinden farklıydı. İspanya'da "vara", İtalyan şehir devletlerinde ise "braccio" gibi yine bölgeden bölgeye uzunlukları değişen ölçüler kullanılmaktaydı. Bu karmaşa, bölgeler arası ve uluslararası ticareti büyük ölçüde güçleştiriyordu.

Bu durum belki uluslararası ticaretin sınırlı olduğu zamanlarda aşılamayacak bir sorun değildi ancak 1492’den 1700’lerin sonuna dek dünyadaki küresel ticaret en az 10 kat artmıştı. Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfi (1492) ve Vasco da Gama'nın Ümit Burnu'nu dolaşarak Hindistan'a ulaşması (1498) dünya ticaretinin rotasını değiştirdi. Avrupa, Amerika, Afrika ve Asya arasında daha önce olmayan geniş bir ticaret ağı oluştu. Şeker, tütün, pamuk, kahve gibi Yeni Dünya ürünleri küresel ticarete katıldı; ne yazık ki köle ticareti, bunun en kârlı parçasıydı. Britanya Krallığı ve Hollanda’nın Hindistan ve diğer Asya ülkelerinde kurdukları şirketler, devlet destekli olarak Asya’yla ticareti tekellerine aldılar; baharat, ipek, porselen ve çay ticareti büyük ölçeklere ulaştı. Bir yandan Asya’nın hammaddeleri Avrupa’ya taşınırken diğer yandan bu ülkeler Avrupa'nın bitmiş ürünleri için yeni pazarlar yarattılar.

Küresel ticaret hacminde olağanüstü artış, sömüren ve sömürülen ülkelerin ortak bir uzunluk ve ağırlık sistemine geçilmesini gerektiriyordu doğal olarak. Bu adımın öncülüğünü, 1789 Devrimi’nin ardından cumhuriyete ilerleyen Fransa üstlendi. Devrimin düşünsel altyapısını oluşturan Aydınlanma düşüncesinin, her şeyin akılla çözülebileceği ve doğanın dilinin evrensel olduğu yönündeki inancı da bu adımda temel etkenlerden biriydi.

111111.jpg
Paris’teki bir metre çubuğu kopyası

Dunkirk’ten Barselona’ya

1791'de Fransız Bilimler Akademisi, tarihi bir karar aldı: "Metre, Kuzey Kutbu'ndan Ekvator'a uzanan boylam yayının on milyonda biri olarak tanımlanacaktır." Neden Dünya? Çünkü o, tüm insanlığın ortak mirasıydı ve hiçbir kralın ayağına ya da yerel geleneğe bağlı değildi.

Bu zorlu görev, iki tutkulu gökbilimci, Jean-Baptiste Joseph Delambre ve Pierre François André Méchain'in omuzlarına yüklendi. Pratikte tüm boylamı ölçmek olanaklı olmadığından, Dunkirk'ten Barselona'ya uzanan bölümü hassasiyetle ölçme ve geri kalanı hesaplama kararı alındı.

İki bilim insanı, "üçgenleme" adı verilen bilinen bir yöntemi kullandılar. Yüksek tepelere ya da kulelere kurdukları, teodolit adı verilen ve iki nokta arasındaki düşey açıdan uzaklığı belirleyebilen ölçüm araçlarını kullanarak adım adım boylamın uzunluğunu kaydetmeye başladılar. Ancak bu kolay bir iş değildi; tüm Avrupa karmaşa içindeydi. Yabancı bir dil konuşan ve garip aletlerle dolaşan iki bilim adamı, köylüler tarafından sıklıkla casus zannedilerek silahla tehdit ediliyordu. Hatta bir keresinde Delambre’nin teodoliti, bir çiftçi tarafından "gizlenmiş bir top" sanılarak yetkililere şikayet edilmişti. Delambre'nin sabrı ve diplomatik becerisi olmasa, bu görev daha en başında sona erebilirdi. O, her engeli aşarak ölçümlerini titizlikle sürdürdü ve verilerini düzenli olarak Paris'e ulaştırdı.

4444444.png

Boylam yayının güney ucunda çalışan Méchain'in yolculuğu ise daha da zorluydu. Barselona'ya ulaştığında, Fransa ve İspanya arasında savaş patlak verdi. Bir Fransız bilim adamı olarak İspanyol yetkililer tarafından kuşkuyla karşılandı ve her hareketi izlendi; hatta bir süre hapishaneye konuldu. Ancak onu asıl mutsuz eden bunlardan çok aşırı titizliğiydi. Yaptığı ölçümlerde küçük bir “anomali” fark etti; bu "kusur," onun için o denli kabul edilemezdi ki önce verileri Paris'e göndermeyi reddetti ve sapmayı düzeltmeye çabaladı. Fakat onu düzeltmek diğer verilerin bütünlüğünü bozuyordu. Sonuçta ölçümlerini bu sapmadan söz etmeden Paris’e yolladı ama bu hata onun için bir takıntıya dönüştü. Onun için “metre” sadece bir ölçü birimi değil, mutlak doğruluğun simgesiydi ve ölçümlerindeki bu sapma tüm ideali lekeliyordu.

222222.jpg
Delambre ve Méchain

Sonunda 1799'da Delambre ve Méchain’in yedi yıllık ölçüm verileri birleştirildi ve "Arşiv Metresi" adı verilen platin bir çubuk yeni uzunluk biriminin somut örneği olarak kalıba döküldü. 1889 yılında, Paris yakınlarındaki Sèvres'te bulunan Uluslararası Ağırlıklar ve Ölçüler Bürosu'nda, bu kez saf platin yerine platin ve iridyum alaşımından metre çubuğu üretilerek uluslararası standart kabul edildi(1).

[Aslında Méchain’i yiyip bitiren o küçük sapma, metrenin değerini etkilemeyecek kadar önemsizdi ve hata sınırları içinde kalıyordu. Ancak Méchain bu gerçeği öğrenemeden, 1804 yılındaki diğer bir ölçüm seferinde sarı hummadan yaşamını kaybetti.]

Bugün metre, artık Dünya'nın çevresine bağlı değil. 1983'ten beri, "ışığın boşlukta 1/299.792.458 saniyede aldığı yol" olarak tanımlanıyor.

Bugün ABD, Liberya ve Myanmar dışında tüm dünya metrik sistemi kullanıyor. ABD’nin metrik sisteme geçişi birkaç kez gündeme gelmiş olsa da, ülkenin karayolu işaretlerinden eğitim müfredatına, endüstriyel ve ticari altyapısına kadar uzanan devasa dönüşümün getireceği mali ve idari yükün ağırlığı karşısında bundan vazgeçilmiştir. Ayrıca, kendi iç pazarının büyüklüğü uluslararası uyum sağlama baskısını bir ölçüde hafifletmiş ve ABD İngiliz sömürge döneminden kalma ölçüm birimlerini kullanmaya devam etmiştir.

Osmanlı’da kullanılan arşın, endaze, fersah gibi uzunluk ve okka, dirhem, çeki, kantar gibi ağırlık ölçülerinin uluslararası standartlara uyumlu hale getirilmesi için ilk girişim 1869’da çıkarılan “Metrik Sistem Nizamnamesi”dir; ancak nizamname uygulanamamış, eski ölçülerin kullanımı devam etmiştir. Uluslararası standartlara geçiş ise, Cumhuriyet döneminde, 1931’de çıkarılarak 1933’te yürürlüğe giren “Ölçüler Kanunu” ile gerçekleşmiştir.

Cetvelinizde gördüğünüz o küçük aralık, aslında Dunkirk'ün sisli kıyılarından, Barselona'ya, oradan da evrenin en temel sabitlerinden biri olan ışık hızıyla tanımlanan, inanç ve azimle dolu bir yolculuğun mirası.

  1. İridyumlu alaşım dış koşullara karşı daha dayanıklıdır ve sıcaklık değişimlerinden daha az etkilenir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi