İşte Ekrem İmamoğlu'nun suçu, Yakup Öner meselesi ve "irtikap"

İBB iddianamesi savcılık tarafından mahkemeye sunuldu. İddianame çıkmadan önce iktidara yakın gazeteciler parça parça aslında iddianameyi paylaşmışlar daha detaylı delillerin iddianamede olacağını söyleyip beklentiyi yukarı çıkartmışlardı. Bu iletişim hatasının onlara verdiği zarar başka bir yazının konusu ama şu söylenebilir iddianame öyle o mahallenin beklediği gibi büyük bir etki yaratmadı.

Hal böyle olunca iktidara yakın gazeteciler iddianame içinden en belgeli gördükleri konu olan "irtikap suçu" sayılabilecek deliller üzerinden Ekrem İmamoğlu’nu ve CHP’yi eleştirmeye başladı.

Hukuki açıdan bunun suç sayılıp sayılmayacağı, ancak bir hukukçu tarafından net olarak açıklığa kavuşturulması gereken bir konu. Ancak şu bir gerçek ki, kentin ortasına plaza dikme yetkisini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya ilçe belediyelerinden almış bir şirketin, İBB'den “siluet onayı” almak için başvururken belediyenin "park, kreş ya da yurt yapın, izin verelim" gibi bir öneri sunmasının, kamu vicdanında suç olarak görülmesi çok olası değil.

Bu noktada, parantez açmam gerekirse ne Ekrem İmamoğlu'nun ne de başka belediye başkanlarının bizzat böyle bir talepte bulunduklarına dair itirafçılardan gelen sözler dışında elimizde somut bir kanıt bulunmuyor.

Şunu da unutmamız gerekiyor kamu bankalarının İBB’nin metro ve alt yapı projeleri için kredi vermemesi ve merkezi hükümet tarafından İBB’nin mali bir baskı ile karşı karşıya kalması yönetimi başka kaynak arayışlarına iteklemiş olabilir.

Ve elbette İBB içinden bazı kişilerin inisiyatif almış veya suç işlemiş olma ihtimali de var, fakat bu detaylar mahkemede verilecek savunmalarla netlik kazanacaktır.

Öte yandan, bu tür talepleri sadece İBB de yapmıyor. Fazladan kat çıkmak isteyen müteahhitlerden bazı belediyelerin “kamu hizmeti” adı altında para ya da iş talep ettiği örnekleri bizzat biliyorum. AKP'nin kontrolündeki belediyeler, yıllardır ilçelerdeki yapı kat sınırlarını aşan inşaatlardan kamu adına para ya da yardım talep etmektedir. Sokağa çıkıp etrafınıza bakın. Gördüğünüz o küçük arsa üzerine dikili çok katlı binaların sahipleri belediyeye bunun için para veriyor.

Ve işin garip tarafı şu: belediyenin, plaza yapan şirketlerden şartlı bağış istemesi, kamu vicdanı açısından suç sayılmayacağını bilen bu gazeteciler zaten neden para alındı diye değil "Kreş ve yurt yapılmamış, nerede?" diye soruyorlar. Bu sorunun doğru olduğunu kabul edersek, o zaman durum gerçekten vahim. Fakat Ekrem İmamoğlu, eğer bu konuda kendine güvenmese, canlı yayın talebinde de bulunmazdı. Bunu biz biliyorsak İmamoğlu bu soru ile karşılaşacağını elbet kestirebiliyordur.

Bir başka örnek de Şişli Belediyesi'ne ait. Resul Emrah Şahan’ın belediyeyi devralmasının ardından, borç yüküyle karşılaştığı ve belediyenin hizmet verecek kadar bile kaynağa sahip olmadığı bir durum ortaya çıktı. Üstüne işçi maaşlarının ödenememesi krizi de çıkınca belediye kaynak arayışına çıktı.

Özellikle AKP döneminde yükselen bazı müteahhitler Şişli’de bazı projelere imza atmış ya da atmak üzereydi. Yine itirafçı ve müteahhitlerin iddialarına göre; belediye park, bahçe, kreş ya da sosyal destek için bu şirketlerden para ve yardım talep etti. İtirafçıların anlatımlarına göre belediyenin bu talepleriyle ilgili bir zorlama olduğu görünmüyor, ancak iş insanları belediyenin baskı uyguladığını belirtiyor. Şişli Belediyesi’nin kreş, kent lokantaları ve işçi maaşlarının düzenli ödenmesiyle birlikte ilkokullarda çocuklara ücretsiz yemek dağıtımı yaptığı hepimizin malumu. Şimdi kaynak buraya yansıydıysa kamu vicdanında yaşanan bu süreç suç mu?

Ya da şimdi soralım: İstanbul'un kalbinde bir şirket büyük çaplı yatırımlar yapacak ama belediyenin bu yatırımdan kamu adına bir kazancı olmayacak? Bu hayatın olağan akışına uygun mu?

Yakup Öner konusu

Ayrıca, iddianamede bazı transferlerin dökümü var ama bunların ne amaçla yapıldığı net bir şekilde açıklanmamış. Mesela günlerdir iktidar basını Yakup Öner’in basit bir memur olduğu haberlerini bu dökümler üzerinden manşetlerine taşıyor ve Öner’in nasıl zenginleştiği sorularını soruyor.

İrtikap suçlamalarının ana kaynağı Öner’in savcılıkta geçmişi ilgili verdiği bilgiler iktidar medyasında yazılıp çizilenin tam tersi.

Öner’in basit bir memur olmadığını iddianamede yer alan şu ifadeleriyle anlıyoruz “2000 yılından 2004 yılına kadar şahsıma ait bir şirket sahibi olarak çalışmaya devam ettim. Sonrasında Yakuplu Belediyesi, Esenyurt Belediyesi, Hadımköy Belediyelerinde mühendis olarak çalıştım. 2009 yılında tekrardan bir ortakla beraber şirket kurdum. 2012 yılında Beylikdüzü Belediyesi'ne sözleşmeli mühendis olarak başladım. 2013 yılında evlendim sonrasında 657'ye tabi memur olarak işe devam ettim. 2014 yılında seçimleri CHP kazanınca belediye Ak Parti'den CHP'ye geçti bende ayrılma kararı aldım. Ekrem İmamoğlu’nu henüz tanımıyordum, kendisi bana benimle devam etmek istediğini iletti”

Öner'in 2000 yılında başlayan kariyeri AKP'li belediyelerle yaptığı işlerle dolu. 4 bin sayfalık iddianamenin sadece ufak bir noktadan çarpık görüntüsü bu.

İddianamede savunulmaya ve cevaplanmaya ihtiyaç duyulan bazı sorular elbette var. Ancak bu durumlardan Ekrem İmamoğlu’nun haberdar olup olmadığı konusunda büyük şüpheler var. Savcı İmamoğlu’nu örgüt lideri olarak saydığı için kendinden bağımsız her iddiaya ve olaya da onun ismini eklemiş durumda. Örneğin, seçim dönemi için İBB’den CHP'ye verilen bazı araçlar söz konusu. Şimdi aslında AKP döneminde mitingler için İETT’nin araçlarının komple tahsis edildiği görüntüler akla gelince bu biraz masumane kalıyor ama böylesi bir durum yaşanmamış olmasını dilerdi galiba CHP’liler.

Uzun sözün kısası belediyenin, kamu hizmeti adı altında bazı taleplerde bulunması, hukuki açıdan suç sayılabilir ancak kamu vicdanında bunun suç olarak görülmediğini ve yıllardır bu yöntemlerin çeşitli partiler tarafından yönetilen başka başka belediyeler tarafından uygulandığını görüyoruz.

İddianamedeki suçlamalara karşı canlı yayın talebi ciddiye alınmayacak bir çıkış değil. İmamoğlu ve yönetimi savunmasını canlı yayında kamu vicdanına yönelik yapacak gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Tolga Balcı Arşivi