AKP’li Mehmet Ali Çelebi’nin Harbiye’de unuttuğu silah arkadaşı
Gazete Pencere – Caner Taşpınar
Teğmenler, 30 Ağustos 2024'teki mezuniyet töreninde “Mustafa Kemal'in askerleriyiz” diyerek “subaylık yemini” okumuştu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Bu kılıçları kime çekiyorsunuz?” diyerek Teğmenleri hedef almıştı.
Harbiye mezunu emekli komutanlar törendeki kılıç çatma töreninin yıllardır yapıldığını açıkladı. Bugüne kadar alkışlanan kılıç çatma töreni sırasında “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı eklenince hem AKP’lilerin hem de MHP’lilerin hedefi oldu.
Dikkat çeken bir siyasetçi vardı, AKP Milletvekili Mehmet Ali Çelebi…
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen Teğmenler, TSK’dan atıldığında eski Teğmen yeni AKP Milletvekili Mehmet Ali Çelebi “disiplinsizlik yaptılar” deyip genç Teğmenleri hedef almıştı.
Çelebi’nin Harbiye’de unuttukları bugüne ışık tuttu.

Gazeteci-Yazar Ersin Eroğlu, Kırmızı Kedi Yayınevi'nden yeni çıkan “Teğmenler, Yeni TSK’nın Şifreleri” adlı kitabında, Mehmet Ali Çelebi hakkında FETÖ’cüler soruşturma yaparken ona tehditlere rağmen iftira atmayan silah arkadaşının o dönem neler yaşadığını kaleme aldı.
'Ben hep 2009’u TSK’da ibrenin değiştiği yıl olarak tanımladım'
Ersin Eroğlu kitabının “Teğmenler gözaltına alındığında Harbiye’de neler yaşandı” başlıklı bölümünde FETÖ’nün Ergenekon kumpasına direnen Cihan Özer Özyaman’ın hikayesini şöyle anlattı:
“Ergenekon operasyonu Mehmet Ali Çelebi ve diğer teğmenlere uzanınca harp okullarında da bir hareketlilik vardı.
Cihan Özer Özyaman o dönem Kara Harp Okulu’nda son sınıfa geçmişti.
Özyaman’a Ergenekon operasyonlarının Harbiye’ye etkisini sorduğumda şunları anlattı:
‘Çelebi ve arkadaşları ilk alındığında harp okulu son sınıfa geçmiştik. Yani 2008-2009 eğitim öğretim yılında harp okulu son sınıf öğrencisi olarak okuyacak, bitirince teğmen rütbesiyle 30 Ağustos 2009’da mezun olacaktık. 2008-2009 yılının bir diğer özelliği de uzun bir aradan sonra ilk kez askeri lise haricinde sivil lise mezunlarından da harp okuluna öğrenciler alınmıştı. Başka bir ifade ile 2007, 2008, 2009, 2010, 2011 Kara Harp Okulu mezunlarının tamamı askeri lise mezunuydu. Birkaç yıl öncesinden başlayan gariplikler 2009’da artarak devam ediyordu.
2009 yılı maksatlı uygulamaların iyice belirginleştiği bir yıldı. Ben hep 2009’u TSK’da ibrenin değiştiği yıl olarak tanımladım. 2008-2009 öğretim yılında bir şeylerin saçma ve kasıtlı yapıldığını herkes fark etmeye başlamış ama adını koyamamıştı. Örneğin bir devre arkadaşım, 2008 yılı kampında Harbiyeli bölük komutanlığına seçilmiş, 2008-2009 ilk döneminde yurtdışı geziye gönderilenlerden biri olmuş fakat ikinci dönem disiplinsizlik nedeniyle okuldan atılmıştı.’
Öğrencilerin dolabında olmayan, başka bir odada topluca asılı şekilde bekleyen spor montlarında masaj salonu kartları bulunuyor, öğrenciler bunlarla sorgulanıyordu.
Cihan Özer Özyaman için ise kritik gün 9 Haziran 2009’du.

Son sınıfta ikinci dönem finallerinin olduğu, son sınavlara girdiği günlerdi. İki ay sonra mezun olacak ve teğmen rütbesini takacaktı. 9 Haziran günü akşam tabur nöbetçi subayı Özyaman’ı çağırdı. Kara Harp Okulu karargâhının ikinci katına çıkıldı. Koridora girdiğinde duvara yüzünü dönmüş şekilde Harbiyeliler ve başlarında birer takım komutanı gördü. Disiplin Mahkemesinin önüne çıktı, içerisi kalabalıktı. Harbiyelilerin sorgulanacağını tahmin etti ama konunun ne olduğunu anlamadı. Bir yandan “Bana ne sorabilirler, benden ne öğrenmek isteyebilirler ki” diye düşünürken bir yandan da ertesi günkü Makine Elemanları sınavına nasıl hazırlanacağını düşünmeye başladı. Sırada çok sayıda Harbiyeli vardı ve sıranın kendisine ne zaman geleceğini bilmiyordu.
‘Keşke yanıma ders notlarımı da alsaydım’ diye düşündü. Uzun bir bekleyişin ardından Özyaman içeriye çağrıldı. Disiplin Mahkemesine sekretarya gibi bir odadan giriliyordu. O odada İdare Hukuku dersine giren Yüzbaşıyı gördü. Disiplin Mahkemesine girdiğinde karşısında kürsüde üç, solunda ise iki subay vardı.
Hiçbirini daha önce görmemişti. Karşısında ortada duran bir kurmay binbaşı, onun solunda ise sonradan okulun istihbarat şube müdürü olduğunu öğrendiği bir albay vardı. Solunda gözlüklü bir yüzbaşı ve yanında bir yarbay vardı. Takılı olan yaka kartlarının hiçbiri Kara Harp Okulu yaka kartı değildi. Önce kendini tanıtması istendi. Edirneli olduğunu, yalnız yaşayan bir annenin tek çocuğu olduğunu ve annesinin fabrikada çalışarak kendisini okuttuğunu söylediğinde ellerine koz verdiğini bilmiyordu. Hafta sonları hangi arkadaşlarıyla nerelere gittiğini sordular. Birkaç soru ve cevaptan sonra Yarbay, “Seni buraya niye çağırmış olabiliriz?” diye sordu. Cevap olarak,
‘Ben de birkaç saattir bunu düşünüyorum komutanım. Bir cevap bulamadım. Teğmenler tutuklandı, okulda artarak devam eden bir baskı var ama benim buraya çağrılmamı gerektirecek diğer Harbiyelilerden farklı neyim var bilmiyorum” dedi. Ortadaki kurmay binbaşı sinirlenerek, “Hikaye anlatmayı bırak artık. Biz senin hafta sonları Çelebi ile birlikte Kemal Aydın ve Neriman Aydın’ın evinde toplantı yaptığınızı bilmediğimizi mi sanıyorsun” dedi. Cihan Özer Özyaman da net olarak şu cevabı verdi: “Komutanım kaç saattir neden burdayım bir suç mu işledim acaba diye korkuyordum. Bu dediğiniz içimi rahatlattı. Siz bana zarf atıyorsunuz.’
Karşısındakiler sinirlenmişti ancak Harbiyeli Cihan rahatlamıştı."
Teğmenlerle birlikte TSK’dan atılan bölük komutanının avukatı
“Harbiyeli Cihan”, AKP’li Mehmet Ali Çelebi’ye FETÖ kumpası için iftiralar atmazken Teğmen olduktan sonra bir de hukuk fakültesini bitirip teğmenlerle birlikte TSK’dan atılan bölük komutanı Murat Ertürk’ün avukatlığını üstlendi.
Ersin Eroğlu kitabında şöyle anlattı:
“Çelebi’yi Maltepe Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu’ndan tanıyordu. Ancak Çelebi’yle hiç bir araya gelmemişti, hatta ayaküstü bir sohbetleri dahi olmamıştı. İki ay sonra subay çıkacaktı.
Ancak baskılar devam etti ve Cihan’ı okuldan mezun etmeyeceklerini söylediler. Annesinin tazminatı ödemek zorunda kalacağına dair gözdağı verdiler. Annesinin adını duyunca Cihan ağlamaya başladı. ‘İsim ver bize’ diyorlardı. Cihan Özer Özyaman şu cümleyi kurdu: ‘Komutanım duymak istediğiniz cümleyi bana söyleyin, o cümle doğruysa ben onu tekrarlayayım. Benden ne istediğinizi, ne ismi istediğinizi anlamıyorum.’
Harbiyeli Cihan olmayan toplantıya katılan hayali isimler vermedi. Ağlayarak odadan ayrıldı. Arkadaşlarına olanları anlattı. Ertesi gün yine Albay çağırdı ve yine tehdit etti. Cihan yine kimseye iftira atamayacağını söyledi. Sınav dönemi yaşanan bu olayların ardından devredeki arkadaşlarıyla atılmayı bekliyorlardı. FETÖ o dönem Harbiye’yi tam olarak kontrolü altına alamadığı için Harbiyeliler atılmadı. 30 Ağustos’ta teğmen rütbesi taktılar.
Cihan Özer Özyaman’a gelince Teğmen olarak mezun olduktan sonra Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Şimdi Ankara’da avukatlık yapıyor. Kılıç çatma soruşturması kapsamında ihraç edilen teğmenlerin bölük komutanı Murat Ertürk’ü de o savunuyor. Murat Ertürk, Özyaman’ın devre arkadaşı...”
Kaynak:Haber Merkezi