Tekrar cezaevine giren Selçuk Kozağaçlı konuştu: Dışarıda tutunamama problemi

Tekrar cezaevine giren Selçuk Kozağaçlı konuştu: Dışarıda tutunamama problemi
8,5 yıl tutuklu kaldıktan sonra yalnızca 12 saatliğine tahliye edilen ve yeniden cezaevine gönderilen ÇHD Onursal Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı, Silivri'den ilk kez konuştu: “Bazı sözler içeride de susturulamaz.”

8,5 yıllık tutukluluğun ardından sadece 12 saatliğine tahliye edilen Avukat Selçuk Kozağaçlı, cezaevine dönüşünü “tanıdık” olarak tanımlıyor. 2018’de benzer bir süreci yaşayan Kozağaçlı, kısa süreli tahliyelerin özellikle içe dönük insanlar için “işkenceye” dönüşebileceğini, kendisi içinse o anlardan geriye yıldızlar, kahve ve dost yüzlerin kaldığını söylüyor.

Aynı koridor, aynı sloganlar

Mesele'den Özge Kar'a konuşan Kozağaçlı, içerideki arkadaşları tarafından sloganlarla karşılandığını aktarıyor. Arkadaşlarının esprili yaklaşımını da paylaşıyor: “Senin dışarıda tutunma problemin mi var, yoksa bizi mi özledin?”

İçeriden yıldızlara bakmak

Kozağaçlı, özgür kaldığı gece gökyüzüne uzun uzun baktığını anlatıyor. Cezaevi ışıklarının yıllar içinde yıldızları unutturduğunu, “ufkun genişlemesi” gibi metaforik ifadelerin içeride fiziksel bir karşılık bulduğunu söylüyor.

Halkın avukatlığı bir suçlama cümlesinde tanımlı

Avukatlık mesleğinin kriminalize edilmesine dikkat çeken Kozağaçlı, “Savcı, ‘eyleme katılmamış ama eylemcilere güç ve güven vermiş’ diyerek suçlama yöneltti. İşte güzel suçumuz bu: mücadele eden insanlara güç vermek” diyor. Savunma hakkının sistematik biçimde baskı altına alındığını ve halktan yana avukatlık yapmanın neredeyse suçla özdeşleştirildiğini vurguluyor.

Barış değil, denge süreci

Türkiye’de yeni bir “barış süreci” ihtimaline dair soruya net yanıt veriyor: “Barış halklar için değil, iktidar için öneriliyor. Bu süreçler en fazla geçici dengeler yaratır. Emperyalist sistemin içinde halklara gerçek barış yok.”

Yaşam hakkı: öldürülmemek değil, yaşatılmamak

Kozağaçlı'ya göre yaşam hakkı artık yalnızca “öldürülmemek” değil, aynı zamanda aşağılanarak, sefalet içinde “yaşatılmamak” mücadelesi. “İnsanlar artık böyle yaşamak zorunda kalmak istemiyor. Yaşamak, bir anlam taşımalı” diyor.

“Adalet” beklentisi bitti, mücadele başladı

Türkiye'de artık hiç kimsenin adaleti iktidardan ya da hukuktan beklemediğini söyleyen Kozağaçlı, bu durumun toplumsal muhalefet için önemli bir siyasal fırsat yarattığını düşünüyor. “Adalet talebi için doğru denklemin içindeyiz” diyor.

Cezaevinde bir gün: kitap, koşu, direniş

Günde 300 sayfa kitap okuduğunu, sabahları bir saat yürüdüğünü anlatan Kozağaçlı, küçük bir havalandırma alanının “lüks değil, yaşamsal bir hak” olduğunu söylüyor. Günlerinin önemli bir kısmı avukat görüşmelerine ayrılıyor.

Tevekkül yok, mücadele var

Soma davasında işçilerin avukatı olan Kozağaçlı, bugün tek bir failin cezaevinde olmamasını “cezasızlık” değil, sistemin işleyişi olarak tanımlıyor. “Yoksul mağdurlar sadakayla susmuyor, paylarına düşen acıya razı olmuyor” diyerek karamsarlığı reddediyor.

Kaynak:Haber Merkezi

Öne Çıkanlar