“Her şey bizde başlıyor ama biz başkalarında arıyoruz her şeyi”

Sinemacı tarafıyla tanıdığımız Nihan Belgin, dinleyiciyle buluşturduğu ilk teklisi Zeus Çok Kızgın ile ‘ben’e, ‘içeriye’, ‘kendine’ dönüp mevzuyu orada aramayı salık veriyor. ‘Dert anlatma’ işini şarkıya bıraktığını söyleyen Belgin’i yakın plana aldık.

Bu basit girizgahı yapmazsak olmaz. Nihan Belgin, yönetmen Biket İlhan ile oyuncu, senarist Metin Belgin’in kızı. Haliyle setlerde büyümüş. Sonrasında sinemada kendi yolunu açmış ve orada yürümeye devam ediyor. Ama bizim konumuz Nihan Belgin’in, BBI Music etiketiyle müzik piyasasına adım attığı Zeus Çok Kızgın şarkısı.

Nihan Belgin’in pandemi zamanında yazıp yönettiği Kendini Yalnızca Kendinle Yok Et kısa filminde geçen bir repliği okudum Ekşi Sözlük’te. Şöyle yazıyor: “Zaten bu dünyada her şey biz kendimizle baş başa kalmayalım diye tasarlanmadı mı?” Aşağıda da okuyacağınız üzere Nihan Belgin’in ‘kendimiz’le, ‘içe dönme’yle, mevzunun ‘içeride’ yattığıyla ilgili bir derdi var. Orayı işaret ediyor. Zeus Çok Kızgın şarkısında da “Duy hissin uğultusunu” dizesinde olduğu gibi bunu görüyoruz. Sanatçının, synth’leriyle beraber iyi bir uyum yakalayan temiz vokali de, ortamı biraz karartıp sözlerle birleşince de hem sound hem söz olarak ortaya farklı bir çalışma çıkıyor. Gerisi Nihan Belgin’de…

Klasik soruyla başlayalım. Anneniz ve babanız sanatla uğraşmasaydı hikayeniz nasıl olurdu?

Bunu bilmem mümkün değil ama bir varsayım yapacak olursam müzik yine hayatımda olurdu diye düşünüyorum. Sinemayla çok küçük yaşlarda tanıştım ama görme duyusundan çok önce işitme duyusu geliştiğinden aslında ilk tanışıklığım müzikle… Şu anekdot olayı çok daha net anlatacaktır; ben henüz daha birkaç aylıkken bir gece babamla evde yalnızız. Ben durmak bilmeden ağlıyorum. Babam beni susturabilmek için her yolu denemiş. Ancak asla susmamışım. Sonra teybe bazı kasetler koymaya başlamış. En son çaresizce Albeniz’in Asturias’ını koymuş ve ben bir anda susup gitarı dinlemeye koyulmuşum. Bittiği anda tekrar ağlamaya başlıyormuşum. Sabaha kadar defalarca babam kaseti başa sarmış. Yani, müzikle olan bağım çok gerçek ve içsel olduğu için beni yine bir şekilde içine çekerdi gibi geliyor. Onun dışında edebiyat, şiir, tarih ve arkeoloji ilgimi çekebilirdi.

Çok küçük yaşlardan beri sinemanın içindesiniz. Müzikle uğraşmaya ne zaman başladınız?

Önceki soruda anlattığım gibi sinema da, müzik de çok küçük yaşlardan beri hayatımda. Bugüne kadar sadece sinema projelerimi gerçekleştirdiğimden yalnızca küçük yaşlardan beri sinemanın içinde olduğum biliniyor. Halbuki ilkokuldan itibaren okulda müzikle ilgili çok aktiftim. Hep orkestra ve korolarda yer alırdım. Kendi kendime klavye çalmayı öğrendim. Sonra lisede Pera Güzel Sanatlar’da Utku Özkanoğlu’ndan klasik gitar dersleri aldım. Sonrası arkadaşlarla birlikte müzik yapma çabaları, birçok şarkı kaydı vs. Sinema yapmaya başladıktan sonra da Yıldız Tunbul’dan şan dersleri aldım. Ardından beste denemelerine başladım. Sözler, tavır ve sound üzerine çok kafa patlattım. Kafamdaki sound’a yaklaştığımı hissettiğimde de Zeus’u yayınladım.

Kafanızda müzikle ilgili profesyonel işler yapmak var mıydı?

Aslında yine ilkokuldayken ben piyanist olmak istiyorum diye çıkmıştım ortaya. Bizim dönemdeki sisteme göre ortaokulda konservatuvara gitmek istiyordum. Ama olmadı, koleje devam edip İngilizce öğrenmem gerekiyordu! O anlarda tam olarak farkında olmasam da bu olay bende travmatik bir hal almıştı. Ve müzik yapabileceğime olan inancım kalmamıştı. Bir yandan hayatımda sinema vardı. Müzikle ilgili tüm yaptıklarımsa müziğe olan bağımla alakalıydı. Yani bir yere varsın diye değil sadece sevdiğimden yapıyordum. Fakat bir süre sonra – bu da son 10 yıla denk geliyor – hem insanlardan aldığım reaksiyonlar hem sürekli müzik yapma isteğim beni profesyonel anlamda müzik yapma fikrine iyice ikna etti.

İlk tekliniz Zeus Çok Kızgın hayli karanlık bir şarkı. Şarkıya göre epey kızdırmışız tanrıları. Zeus şimşeklerini çakmış, Themis terazisini bırakmış… Şarkı nasıl ortaya çıktı?

Şarkının verse kısımlarının sözünü ve müziğini 5 yıl önce yazmıştım. Ve çok farklı bir sound’u vardı. 3 yıl kadar nakaratı olmadan takıldı. Yıllar içinde de 3-4 farklı aranjesi oldu. Aranjelerden bir tanesi üzerine çalışırken nakaratı da yazdım. Üzerinden zaman geçtiği için beni tetikleyen şeyi/şeyleri tam hatırlamıyorum. Ama yine hayata kızgınlığımın yükseldiği bir dönemde ortaya çıkmış sözler bunlar. Şarkının derdiyle ilgili çok fazla şey anlatmak istemiyorum ki o kendi derdini anlatsın. Aslında duymak ve araştırmak isteyene farklı katmanlar verebilecek bir şarkı. Yalnızca bu kadarını söyleyeyim…

Şarkıda, “Duy hissin uğultusunu” diyerek ‘içe yönelmeyi’ öneriyorsunuz sanırım. Doğru mu? ‘Biz’de mi başlıyor her şey?

Evet öyle, her şey bizde başlıyor ama biz başkalarında arıyoruz her şeyi.

Sinemacı olarak tanınırlığınızın müzikal yolunuzda ‘rahat’ ilerlemek için bir avantaj olduğunu düşünüyor musunuz?

Böyle şeyler asla düşünmüyorum. Rahat zaten çok rahatsız edici. Sinema ya da müzik çok rahat yapılsaydı pek bir anlamı olmazdı bence. Ben uğraştığım proje her ne ise ona inanıyorum. Onun kendi bir sihri varsa izleyicisine/dinleyicisine ulaşır, er ya da geç.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi