HİÇ BİR ŞEY AYNI OLMAYACAK

Bu deprem sonrası Türkiye asla aynı olmayacak. Çünkü ders almamak mümkün değil yapılan hatalardan ve yaşanan felaketten. Çok şey değişecek Türkiye’de, bazıları istemese de değişecek. Umarız bu değişiklikten futboldaki kirli düzen de payını alır.

Travma sonrasıydı bu maç. Travma derken sadece depremden söz etmiyorum. Önce Dünya Kupası arası tadını kaçırdı futbolun ve Fenerbahçe’nin. Ardından hakem faciaları tad tuz bırakmadı. Ve tabii hepsinden korkuncu Kahramanmaraş depremleri… Zor elbette futbola dönmek, yeniden konsantre olmak.

Herkesin dilinde bir “normalleşme”. Hesaplar görülmeden, sorumlular faturayı ödemeden hiç bir şey normalleşemez. Nasıl yüzlence insanın ölümüne neden olan Ebrar sitesinin, İsias otelin sorumluları hesap verecekse, futbolun kirli müteahhitleri de hesap verecek, hem de çok geçmeden…

Deprem sonrası Konya erteleme maçıyla sahaya çıktı Fenerbahçe. Deprem acısı Kadıköy’ün tümüne sinmişti. Taraftar hesap verilmesini istedi, istifaya davet etti sorumluları. Yayıncı kuruluş Fenerbahçe tribünlerinin sesini kısmakla çare bulduğunu düşünüyorsa yanılıyor. O ses sadece tribünlerden gelmiyor ki…Milyonlar haykırıyor aynı isyanı .Ama tribünlerdeki pankartlarda acı kadar umut da vardı. “En güzel yarınlar bizim olacak” diyordu taraftar.

Jesus, bir önceki hakem faciasının sonucu olarak tribündeydi. Çıkardığı ilk 11’in tek sürprizi orta sahada Arao’nun yanına Zajc’ı koymasıydı. Jesus, orta sahanın hücuma daha çok katkı vermesini istiyordu bu tercihle…

Maç Ferdi’nin sağ kanattan bindirmeleriyle başladı. Arao’nun 7. Dakikada sarı kart gördüğü pozisyonda faul bile yoktu artık alışıldığı üzere. Konyalı oyuncular enteresandır bol faul yapıp, her seferinde çok itiraz edip ilk 15 dakikada 3 sarıkart gördü. Diouf önce penaltı pozisyonundaki gereksiz itirazıyla, bir kaç dakika sonra da Arao’ya yaptığı faulle iki sarı kartla oyun dışı kaldı.

İlk golü penaltıdan buldu Fenerbahçe. Valencia’nın atışı iki direğe de çarptıktan sonra kaleyi buldu.

İlk yarının uzatmalarında Ferdi’nin sağ kanattan getirdiği pozisyonda Rossi’nin kale önüne yaptığı zor ortaya Türkiye’de gol vuruşu yapabilecek belki de tek oyuncu Valencia… İkinci golü artistikti Valencia’nın…

İlk yarıda iki gol buldu Fenerbahçe. Ancak topla yüzde 77 oynayan Fenerbahçe önde baskıyla Konya’nın çıkmasını önledi, dönen topları aldı ama bu topları gol pozisyonuna dönüştürmekte zorlandı. Bu pozisyonlarda gözler bugün 18 yaşına giren Arda Güler’i aradı. Kapalı defans oynayan rakip karşısında İrfan Can yerine Arda çok daha etkili olabilirdi.

Nitekim ikinci yarıda önce Emre Mor sonra Arda’nın girişiyle rakip ceza sahada daha çok pozisyon üretmeye başladı Fenerbahçe.

Sonuçta dört golle farklı kazandı Fenerbahçe. Bu maçta oynanan futbol muhtemelen önümüzdeki Beşiktaş maçına yeter ama Avrupa Kupası’nda Sevilla karşılaşması için aynı şeyi söylemek zor. Umarız Jesus o maçta farklı adımlar atar.

Konya ile ilgili söylenecek çok şey yok; erkenden 10 kişi kalmak, ardından Mihalak’ın sakatlanması Konya için büyük şanssızlıktı. Dikkat çeken tek şey ise 18 yaşındaki Mehmet Ali Büyüksayar oldu.. Tekniği, hızı ve mücadele gücüyle ileriye dönük umut ışığı verdi.

SESİMİZİ DAHA NE KADAR KISACAKSINIZ? - İBRAHİM CAN

Memleketimiz acı, hüzün ve öfke doluyken bir maç ne kadar keyifle izlenebilir, ne kadar keyifle oynanabilirse öyle bir maçtı işte.

Fenerbahçe 4-0 kazandı ama ne oyun çok keyif verdi ne de bizler çok keyif alacak durumdaydık. Maç 22. dakikada aslında bittiği halde umudumuz Arda yine çok daha sonra girdi oyuna. Keza yeni transfer, 6 milyon euro ödenen sol bekimiz de çok geç katıldı maça. Bu Arda inadı artık ciddi anlamda kabak tadı verdi. Hiçbir açıklaması yok, tek bir mantıklı sebebi olamaz ama yine de Arda hala hak ettiği süreyi alamıyor. Hocaya saygı duyuyoruz demekle bu konu çözülemez. Resmen ortada aleni bir yanlış var ve bunun bir şekilde çözülmesi gerekiyor.

Takımın belki de en yetenekli oyuncusu kenarda oturuyorsa, hak ettiği süreleri alamıyorsa bunu eleştirmek de en büyük hakkımız. Dün akşamki başka bir çok önemli olay ise yayıncı kuruluşun tutumuydu. Biliyorsunuz normalde, küfürlü tezahürat edildiği zaman bu kuruluş yayında taraftarın sesini kısıyor.

Burada da bir problem yok. Lakin dün akşam her ne hikmetse, ‘Hükümet istifa’ sloganlarımızın da sesini kesti. Sebebinin acilen açıklanması lazım. Hükümet istifa demek bir küfür müdür? Hükümet istifa demek ayıp mıdır? Yayıncı kuruluş hangi hakla bu sesi kısar? Bunun yasal dayanağı nedir? Yayıncı kuruluş istediği sesi verip vermeme hakkına nasıl sahip olabilir? Biz taraftar olarak hükümet istifa diyorsak, yayıncı kuruluş da adı gereği bunu yayınlamak zorundadır. Acilen bir açıklama bekliyoruz taraftarlar olarak bu konuya. Sanmasınlar ki bu ses sadece bu maçla kalacak. Böyle giderse yayıncı kuruluş 90 dakikayı sessiz yayınlamak zorunda kalacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi