““İçimdeki Şarkılar” merkezinde kendi başkalaşımımı sorguladığım bir şarkı”

Alternatif müzik alanında bağımsız olarak yolunu çoktan tutturmuş Merve Durceylan, son teklisi “İçimdeki Şarkılar”da bir ayrılık hikâyesinden yola çıkarak aynayı bu kez kendine tutup, orada gördüğü “kendisiyle” bir muhakemeye, yüzleşmeye, kapışmaya, hesaplaşmaya girişiyor. Ve elbette bunu yine kendi yöntemiyle, hikaye anlatarak yapıyor…

Merve Durceylan şarkılarını herhangi bir plak şirketiyle çalışmadan yayınlayan ancak kendisi gibi milyonlarca kişi arasından sıyrılmayı başarmış bir müzisye. Bunda her şarkısında verdiği önem de yer tutuyor, bu şarkılarında henüz yolun başında tuttuğu yolda emin adımlarla ilerlemesi de. Hem kendinde hem de etrafında olup bitenlere karşı beş duyusunu da dört açarak yaşayıp onların her birinden hikâye çıkararak onları notalara yansıtan Durceylan, yine bağımsız olarak yayınladığı son teklisi “İçimdeki Şarkılar”la dinleyici karşısında. Esasında şarkı bir ayrılık hikâyesine odaklansa da geride kalanın kendiyle giriştiği muhakemeyi, yüzleşmeyi, “kapışmayı” konu ediyor. "Şarkı her ne kadar bir ayrılık hikayesine dayanıyor olsa da, aslında hayatımızdan çıkan insanların ruhumuzda bıraktığı derin izleri konu alıyor. Bazen aynaya baktığımızda, evrildiğimiz kişiyi tanıyamıyoruz. İşte İçimdeki Şarkılar da bu başkalaşımın notalara dökülmüş hali,” diyen Merve Durceylan’la “İçimdeki Şarkılar”ı ve sanatçının müzik-hikâye ilişkisini konuştuk.

Şarkılarında değişken ruh halinin yansımasına alışkınız. Her iniş çıkışın, değişimin beraberinde kafana müzikal olarak kazınıyor mu? Bu değişkenliğin şarkılarına yansımasındaki kırılma ânı nerede başlıyor tam olarak? ‘Bam telin’ nedir diyeyim kısaca?

Akışta kalmayı ve insani tüm duygulara sarılmayı seviyorum. Hayatımdaki hiçbir duyguyu yok saymıyorum. Çünkü her duygunun iyi ya da kötü bize bıraktığı bir miras var. Şarkıları yazarken de sözler melodisiyle birlikte akıyor çoğunlukla. Beni tetikleyen bazen bir gitar tınısı bazen de kalp çarpıntısı oluyor; ama günün sonunda heybeme yüklediğim tüm hikayeleri notalara dökmüş vaziyette buluyorum kendimi.

“Alışık Değilim” için yaptığımız röportajda, “Şarkılarımın neredeyse tamamı ya yaşadığım ya da tanıklık ettiğim gerçek insan hikâyelerini anlatıyor,” demiştin. Sanırım “İçimdeki Şarkılar” bu hikâyeler arasında ‘kişisel’ olana en çok yaklaştığın şarkı olmuş. Katılır mısın buna?

Evet. “İçimdeki Şarkılar” merkezinde kendi başkalaşımımı sorguladığım bir şarkı. Aslında bir ayrılık hikayesine dayanıyor. Ama ayrılığın öznesinden çok yüklemine odaklanıyor.

“İçimdeki Şarkılar” bizdeki iyi, kötü, her ne olursa olsun karşı tarafın bıraktığı bir “iz”i ve bizim o “iz”le başa çıkma sürecimizi anlatıyor değil mi? O “iz”le sen nasıl mücadele ediyorsun? Ya da ediyor musun? Zamana mı bırakıyorsun, şarkı mı yazıyorsun, “kendince onu mu özlüyorsun”…

Sanatı her zaman en sağlıklı savunma mekanizması olarak görenlerdenim. Acının, mutluluğun, pişmanlığın, öfkenin bendeki dışa vurumu hep müzikle oldu. Bireyler etik ve estetik kaygıdan uzaklaştıkça, toplum kaotik histeri nöbetleri geçiriyor. Hatta empati yeteneğini kaybediyor. Bir insanı veya bir eseri bütünüyle anlayan; bir fikri sorgulayan, yazan, üreten nesiller yetiştikçe o “iz”lerle başa çıkma süreçleri daha sağlıklı hale gelecek, birbirimize olan tahammülümüz de artacak diye düşünüyorum. Ben de yaptığım müziği bir ‘hikâye anlatma’ şekli olarak özümsediğim için geçmişe veya kişilere kafa yormaktansa üretim sürecine odaklanıyorum.

Şarkı için, “Bazen aynaya baktığımızda, evrildiğimiz kişiyi tanıyamıyoruz” diyorsun. “İçimdeki Şarkılarda” da aynada kendisiyle muhatap olan biri var. O ne görüyor karşısında? Kendini onu hatırlatan bir görüntü var…

Aslında yine “kendini”. Bir gün aynaya baktığında, yaşadığı olaylar neticesinde kendindeki değişiklikleri fark ediyor ve anlamlandırmaya çalışıyor. Evrilen iyi ve kötü yanlarıyla yüzleşiyor. Cevabından hazzetmeyeceğimiz soruları pek sormayız ve genelde kendimize “kimsin sen?” deme cesaretini gösteremeyiz. Çünkü insanın kendini sorgulaması, dünyanın en zorlu görevlerinden biri. İçimdeki Şarkılar da hikayesini, travmalar sonucu yabancılaştığımız benlik üzerinden anlatan bir şarkı.

Şarkılarını bağımsız olarak yayınlamana rağmen iyi bir dinleyici kitlen var. Ve çok üretkensin. Bunun da etkisinin olduğunu düşünüyorum. Kendini unutturmuyorsun dinleyicine. “Bu işler böyle de olabiliyormuş,” dedirtiyorsun kısaca. Bunda müziğin kalitesi haricinde bir püf noktası var mı?

Şimdilerde anlamından biraz sapmış olsa da, ‘bağımsız müzik’ için tür, dil, enstrüman fark etmeksizin, müziğini ana akım plak şirketlerinin aracılığı veya finansal desteği olmadan üreten ve dağıtan müzisyenler topluluğu diyebiliriz. Bu da bir müzisyen olarak stüdyo sürecinden, dijital tasarıma; fotoğraf çekiminden basın ilişkilerine kadar koca bir süreci yönetmeniz demek oluyor. Kendi özelimde konuşacak olursam, ben daima “yeni” olanı takip etmeye ve hem teknik hem de müzikal anlamda güncel kalmaya çalışıyorum. Bir yandan da sürekli üretiyorum… Neredeyse her projemde yanımda olan, fikirlerine önem verdiğim, bana yardımcı olan çok değerli dostlarım var... Henüz yolun başında bir müzisyenseniz, kitlenize sesinizi duyurana kadar tüm bu karmaşanın içinde piyasa şartlarını iyi anlamak, doğru insanları bulmak ve gerçekten ne istediğinizi bilmek zorundasınız. Bu da bolca efor sarf etmek demek. Biraz “ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin” durumu.

Yeni yılda senden neler bekleyelim? Konser, yeni şarkı, albüm…

Yeni yılda yeni şarkılar geliyor tabii. Yine uzun zamandır çıkarmayı düşündüğüm bir albüm çalışması var. Bir yandan da onun çalışmalarını sürdürüyoruz. Etkinlikler oldukça sosyal medya hesaplarımdan paylaşacağım. Şimdilik “yeni hikayelerde buluşmak üzere” diyerek bitireyim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi