Kerem Kırçuval
Darbe vesayet kukla aracı
Yine mi?
Eskiden Afrika ülkelerinden söz ederken, “Sabah erken kalkan darbe yapıyor” derdi babam, radyo dinlerken. Öfke duyardı.
Şimdi grup toplantılarına bakıyoruz, her hafta başlıktaki aynı sözleri mutlaka işitiyoruz.
Böyle ülke yönetilir mi?
Çünkü kurumların içi boşaltıldı, çünkü devlet ahlakı yok edildi. Çünkü siyaset, sadece para kazanma aracı olmaktan çıkıp o parayı korumak adına hukukun da üstüne çöktü.
15 Temmuz alçaklığının ardından en güçlü ittifakı kuran AK Parti ve MHP adeta dar alanda kısa paslaşmaları oynuyor. Herkesin tanık olduğu görüntüleri ortada duran, bağlantıları gizlemeyen bir cinayet var. Öte yanda iyi niyetinden şüphe etmediğim İçişleri Bakanı’nın suç örgütleriyle mücadelesine tanık oluyoruz. Milyar dolarlık alışverişler, kayıtsız işler, cinayetler bunları okuyoruz.
Ve ancak bir seçim oyunu bozuyor gibi. Hem de iki güçlü lidere, Erdoğan ve Bahçeli’ye rağmen işler bozuluyor gibi.
İşlenen suçlar karşısında iki lider de çaresiz ama herkes kendi safını koruma gayretinde ister istemez. O yüzden de gizemli kelimeler kullanılıyor, o yüzden ahaliye net anlatılmıyor olay. Simgelerden, seçilen benzetmelerden bulmacayı bizim çözmemiz isteniyor.
Herkes herkesin işlediği suçu biliyor, suça ortak olmuyor ama öğreniyor en nihayetinde. İki parti arasında elbette bu kadar güçlü birliktelik kolay değildi. Ama şimdi ayrılmak daha da zor. Sıkışmışlık burada sanki.
Sonsuz yetkilerle bakanlık yapanların geride kalması da sıkıntı. Misal İçişleri Bakanlığı. Yeni bakan her gün bir çetenin yerle yeksan edildiğini, organize suç örgütleriyle mücadelenin amansız devam edeceğini duyuruyor. İnsanın aklına “eski bakan bunları korudu mu, o mücadele etmedi mi” sorusu gelmiyor mu?
Sanki birinin koruduğu ötekinin çökertmek istediği alanların gücünün mücadelesi zirveyi zorluyor gibi.
Üç emniyet müdürü ve bir komiser gözaltına alınıyor. Ama ahali darbe, vesayet konuşsun isteniyor. Bu da gelinen noktanın bambaşka bir acayipliği.
Şunu kimse inkar edemez, FETÖ denen örgütün devletin en kılcal damarlarına bu kadar yoğun şekilde sızması, devleti ele geçirmeye çalışması. Bunlar tamam. 15 Temmuz alçaklığından bu yana 8 sene geçti. Ne yaptınız, hala mı aranızdalar demez mi insan?
Yaşadıklarından ders almayan sayın ülkemin kıymetli yöneticilerinin ahalinin karşına çıkıp muhalefetteymiş gibi darbeden, vesayetten, kukladan, kuklacıdan söz etmesi ayıp değil mi?
Milleti ekonomide inim inim inletirken, bir de “Yine mi darbe?” sorusuyla karşı karşıya bırakmak sanırım beceri ile açıklanamaz.
Muhalefetin de olayları film izler gibi takip etmesi ilginç değil mi?
Sayın muhalefetin elbette “Gerçek gündem bu değil” zihniyetinde olması anlaşılabilir ama bu kadar yüksek sesle dile getirilen, güç savaşlarının gölgesindeki darbe ve vesayet meselesine sessiz de kalınamaz.
Ordunun, emniyetin, ama en önemlisi de yargının siyasetin oyuncağı haline gelmesinin bedellerini ödüyoruz daha da ödeyecek gibi görünüyoruz. Bağımsız yargının kıymetini ne zaman anlayacağız, kurumların devletin kurumları olduğunu ne zaman göreceğiz belli değil ancak bu gidiş gidiş değil...