Mecburen, Mecburiyetten İyimserlik

Sonunda enflasyon oranları açıklandı. Böylelikle herkesi çok yakından ilgilendiren maaş ve ücret zamları belli oldu. Kamu çalışanları için zam oranları neredeyse % 50 civarında, emekliler için ise % 40'a yakın bir şekilde belirlendi. 

 

İşin gerçeği 2022'den az daha yüksek bir enflasyon oranıyla tamamladık 2023'ü. Bu arada 2023 TÜFE rakamı 3 defa revize edilmiş olan Merkez Bankası öngörüsü olan % 65'den biraz düşük çıktı. Beklenenden daha düşük açıklanan aylık enflasyon oranı TÜİK hakkında soru işaretlerini tekrar artırırken, bankacılık ve finans camiasından aynı anda başlatılmış bir "olumluluk bombardımanı" dikkat çekti. Anlaşılan bir önceki ekonomi yönetimi geri gelmesin diye kendilerinin de çok inanmadığı senaryoları seslendiriyorlar.

 

Gayet iyi hatırlıyorum büyük bir özel bankanın genel müdürü yıllar önce, "Sepet kurun 5 TL üzerine çıkmasına müsaade edilmeyecektir" diye açıklama yapmıştı. Bugün 30 TL'nin üzerinde olan sepet kur, bu tür söylemlerin ne kadar beyhude ve kariyer zedeleyici olduğunu bize gösterdi. Ancak bugünlerde yine aynı hataya düşürerek, yerli ve yabancı bankalardan "Dolar 33 TL ile yılı kapatır" şeklinde açıklamalar gelmeye başladı. Açıkçası kaynak kompozisyonunda ve borç-alacak vadesinde hala sıkışık durumda olan bankalardan bu açıklamalar gelmesi doğal. Ancak, özel bankaların gerçek beklentileri veya riskleri seslendirmek yerine, umutlarını ya da taleplerini seslendirdiklerini görmekteyim. Şöyle bir illüzyon da yaşanıyor olabilir:

 

Kur yükselişinin Merkez Bankası'nın rezervleri artırmak adına yaptığı hamleler sebebiyle oluştuğunu, ancak piyasadan dolar talebi gelmediğini düşünüyor olabilirler. Ben aksine, yüksek faize rağmen hala dövize talep olduğunu ve mevduat faizleri tam anlamıyla her vadede % 50'yi geçmeden TL'ye anlamlı bir dönüş olmayacağını düşünüyorum. Özellikle mayıs ayına kadar enflasyon yükselmeye devam edecek ve bu durum tasarruf sahiplerini rahatsız edecek.

 

Elbette hepimiz matematik biliyoruz. “Her ay enflasyon % 3 civarında gelse yıl sonu % 36 ile tamamlarız” cümlesi düz matematik. Ancak geçen yıl Mayıs'ta TÜFE'nin anlamsız bir şekilde % 0'a yakın açıklanması haricinde yıl boyunca yüksek oranlar tecrübe ettiğimizi hatırlayalım. Dolayısıyla Ağustos ayına kadar da geçen yılın yüksek seviyelerini taşımaya devam edeceğiz. Bankacıların hesabına göre, Nisan Ayına doğru % 60'a düşecek enflasyon sonra yükselecek ve Haziran'da % 65'in üzerine çıkacak. Yani, TÜFE’nin 2024'te her ay % 3' civarında enflasyon olacağı varsayımıyla bunu yazıyorum.

 

Türkiye bu varsayımla bile enflasyonun hızla düştüğünü, ancak ekim ayıyla beraber görecek. Önemli olan bu varsayımın gerçekliği değil, o zamana kadar neler yaşanacağı. Enflasyon düşmeden faizleri indirmeye kalkmak dövizi tekrar zıplatacak, bu kesin. Bu sebeple özel banka temsilcilerinin büyük bir umutla ortaya koyduğu varsayımların pratik gerçekler karşısında tutarlığının tartışmalı olduğunu söylemem lazım.

 

Mevduatı olanlar faizleri düşürme hamlesi başlamadan tasarruflarını yüksek faizden uzun vade bağlamaya gayret ederken, "neme lazım" deyip bir kenara döviz koymayı ihmal etmeyecekler. Bu arada ekim ayına kadar yüksek seyreden enflasyon karşısında fiyatlama davranışlarının düzeleceğini beklemek hayalperestlik. Bugüne kadar açıklanan ilk hedeflerin hiçbiri tutmadı. Seçimlerle beraber hepsi revize edilecektir. Vatandaşlar bunu bildiği için, kendilerine göre doğru pozisyonu almakta tereddüt etmeyeceklerdir.

 

Finans kurumlarının zamansız bir faiz düşürme hamlesine göre kendilerini hazırlamaları, dövizin ani yükselişine karşı senaryolar geliştirmesi önem arz ediyor. Faizlerin piyasa gerçekleri dışında düşük tutulmasının yarattığı enflasyonist baskı da unutulmamalı. Zamansız faiz indirimleri er ya da geç tekrar faizlerin yükselmesi sonucunu yaratacak. Daha önce bunu sayısız defa yaşamıştık.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi