Uluslararası bir kuruluşun raporuna göre 2024 yılında Türkiye’deki şirketlerin önemli bir bölümü iflas tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Bunun sebeplerini sıralamaya gerek yok aslında.
Uygulanan program özel sektöre iyi gelmiyor, hatta 2025 ve 2026 için de kimsenin olumlu bir beklenti içinde olmadığını görüyoruz. Küresel finans kurumlarından da benzer şekilde “Eğer Türkiye iki yıl daha çok düşük büyüme yaşamazsa enflasyon sorununu çözemez” şeklinde açıklamalar yapılıyor. Demek ki önümüzde bazı güçlükler var. Firmaların finansman ve ödeme güçlüğü, karsızlık, istihdam düşüşü, işsiz kalanların ödeme güçlüğüne girmesi gibi.
Tüm bunlar kredi kartlarından okul ödemelerine kadar hepimizi etkileyecek gelişmeler olacak. Daha önceki ekonomi yönetimleri aldıkları kararların yan etkileri olarak bunları yaratıyordu. Şimdiki ekonomi yönetimi ise bilerek bu sonuçları yaratıyor. Enflasyonun bu şekilde düşeceğine kanaat getirmiş durumdalar. Yani büyümeyi sıfır seviyesine düşürüp ekonomik faaliyetleri durma noktasına getirip fiyat artışlarının önünü kesmek amaçlanmış durumda.
Ancak Merkez Bankası kamu harcamaları ve faizle büyüyen aşırı likidite sebebiyle sıkılaşmayı tam anlamıyla yapamıyor. Bu gidişle firmalar batacak ama enflasyon arzu edilen seviyeye düşmeyecek gibi gözüküyor. Siyasetin üst üste düşük büyüme oranlarına tahammül göstermesi zor. Zaten çözüm de bu değil.
Merkez Bankasının bu şartlar altında politika faizinin Eylül ayında düşürmesini düşük ihtimal olarak görüyorum. Ekim veya Kasım ayında kesin faiz indirimi gelecektir. Gelmese daha iyi ama dediğim gibi baskıya dayanamazlar.