Nerede O Liberaller…

Türkiye siyasetindeki tutarsızlıklar karşısında mutlak bir taraf olmak, daha doğrusu bir tarafa istikrarlı olarak destek vermek imkânsız hâle geliyor. Daha iki hafta evvel Özgür Özel’in teröre karşı ortak bildiriye imza atmayarak koyduğu tavrı siyasi bir duruş olarak takdir etmiş ve sürekli olmasını dilemiştik. Üstünden bir hafta bile geçmeden, bir üniversite öğrencisi, Filistin’e destek mitingine giden bir vatandaşı darp etti. Aynı Özgür Özel, tutuklanan saldırgana destek açıklamaları yaptı, ailesini aradı ve sürecin takip edileceğini söyledi. Bir yanda; terörün yarattığı şiddetin müsebbibi olduğunu düşündükleri irade ile birlikte saf tutmamak için ortak bildiriye imza atmazken, diğer yanda başka (ve haksız) bir şiddet eyleminin destekçisine dönüştüler. Aklın almayacağı bir savrulma bu. Çünkü Türkiye siyasetinin bileşenlerinin tutumları akıldan ve mantıktan azade bir tarafgirliğe dayanıyor. 

 

Hani bir farkları olsun istiyoruz. Zaten akıl, mantık ve hukuk dışı işler yapan bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Onun yaptığı tüm akıl, mantık ve hukuk dışı işleri savunan siyasi mensupları ve propaganda aygıtları var. Haftalardır; siyasetçisinden gazetecisine uzanan bir güruh, Anayasa’da bir geri zekalının bile anlayacağı açıklıkta yazılmış 153. maddeyi yorumlamaya, aksinin de mümkün olacağına karşısındakini ve toplumu ikna etmeye çalışıyor. Tartışmaya kapalı bir konu tartışılıyor, kamuoyu bu gereksiz retoriklerle meşgul ediliyor. Bu meşguliyet ile görevlendirilmiş güya fikir ve yazı adamları da tartışmaya kapalı akıl, mantık ve hukuk dışı bu gibi konuları derinleştirerek ortamı bulandırıyorlar.

 

Bir şeyin eksikliğini duyuyoruz; herhangi bir durum karşısında taraf olma güdüsüyle hareket etmeyen, ezilenin yanında olma düsturunu benimsemiş bir aklın ve kültürel yapının eksikliği... 28 Şubat’ın yarattığı mağduriyetlere de, kumpas davalarına da, Gazze katliamına da, Kürt halkının gördüğü haksız muamelelere de, KHK mağdurlarına da aynı sağduyu penceresinden bakacak bir aklın eksikliği… Gündemi konuşan kafaların, ulusalcıların, sığınmacı düşmanı etnik milliyetçilerin, hayata salt inanç gözlüğü ile bakanların sığlığından kurtaracak bir duyarlılığa ihtiyacımız var. 

 

Bu eksiklik duygusu ve bıkkınlık ile debelenirken, zaman zaman kafasını event’lerden ve ilgi dışı kalmış konulardan kaldırıp doğru laflar eden Ertuğrul Özkök’ün bir yorumu ile irkildim. Şöyle diyor; “Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan, Şahin Alpay, Hadi Uluengin, Murat Belge, Cengiz Çandar hatta Ahmet Altan…” (bu “hatta” sanırım Özkök’ün acil çıkış kapısı) “…Bu ülkenin liberal aydınlarının tartışma hayatından tasfiyesi büyük bir kanaat vakumu da yarattı.” Ne kadar doğru bir tespit. Bu insanların tartışma hayatından tasfiyesi, bizi Abdulkadir Selvi ile Nedim Şener arasındaki salıncağa hapsetti de diyebiliriz. Bu tasfiye, aynı çatı altında tarafmış gibi görünen Milliyetçi, İslamcı, Kemalist ve Ulusalcı kafaların derin mutabakatı ile oldu. Ve bu ülkede hiç kimse, yaptığı herhangi bir yanlışın bedelini bu kadar ağır, bu kadar düşmanlaştırılarak ödemedi. 

 

Bugünlerde kıyametler koparan, RTÜK’ün de -ahlak demeyeceğim-, müesses nizamın bekçisi olarak ortaya atılmasına sebep olan Kızıl Goncalar dizisinde dahi “Yetmez ama Evet” bağlamında liberallere dokunuluyor. Olur ha kafayı kaldırırlar da yine ortaya çıkarlarsa diye her fırsatta şöyle bir çiğniyoruz kendilerini. Büyük bir toplumsal karşılıkları olduğu için falan değil, entelektüel etki alanlarının genişliği ve bugün ihtiyacımız olan aklın sahibi oldukları için bu gaddarlık. AKP iktidarına kötü muhalefetten, duyarsız ve siyasi analiz kabiliyetinden yoksun toplumdan daha fazla fayda sağlayarak tartışmasız bir güce dönüştüren bu entelektüel kaynak(!), “Aslan Muhalefet”’in de ilgisini çeker bakarsınız…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Boray Acar Arşivi