Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Leylek havada, Cerberus kapıda!..

Dijital kamuoyu bu hafta da sıcak havalar yüzünden bölündü! İzmir mi daha bunaltıcı, İstanbul mu? Ama ah bu Adana yok mu?!.. Aynı günlerde Avrupa, Cerberus yüksek basıncıyla yanıyordu. "Cehennem ateşi"... Florida'dan Pekin'e uzanmıştı. "Suçlu" peki?.. "Mikail" ve iklim krizi?.. Yoksa "hız tutkusu" ve temposuyla gezegeni 7/24 kasıp kavuran insanın ta kendisi mi?

Betonu sevmezse gönül, "kalkınma"yı ne anlar? Bu gri tabloda "bir tatlı esinti" bekliyor cümle İstanbullular...

Geldi, geliyor derken "Afrika sıcakları" İstanbul'u "teğet geçti". Cuma Sancaktepe'de termometreler 39,7'yi gösterirken kent sakinleri çok zor bir gün yaşayacaktı. Gerçi 2000 yılında 40,6 da ölçülmüştü ama olsun. Bu "bir başka"ydı!

Nitekim tartışma derhal sosyal medyaya da sıçrıyordu. İzmir'i bilmeyen... "Bunaltıcı yazları" ne anlardı? Hadi canım!.. Esas Adana feciydi! "Güneşe ateş eden adam"!.. "Kışçı" isyanının simgesiydi! Baksanıza, insanlar Mersin'de nefes alamıyor nemden... Instagram'da plaj özlemi paylaşan "yazcılar" buna ne diyecekti?!
Konu ister Fenerbahçe'nin yeni transferleri olsun ister "ikinci el oto piyasası"... Bizde geyik muhabbeti bitmezdi!

'Tembellik'ten modaya: Siesta!...

Aynı hafta Avrupa'nın güneyi de kavruluyordu. Dante'nin "üç başlı cehennem köpeği" Cerberus... Yeni sıcak hava dalgasının adıydı. Endülüs'te 45, Sicilya'da 48 derecelerden söz edilirken Atina Akropolü "güvenlik" gerekçesiyle ziyaretçilere kapatılıyordu. Belediyeler klimalı binaları sığınması için halka açarken özellikle yaşlı ve hastalar için özel önlemler planlanıyordu. "Tembellik"le eş tutulan Akdeniz'in öğle molası "siesta"... Şimdi hekimler tarafından öneriliyordu!

Avrupa'da geçen yıl yüksek sıcaklıklar nedeniyle 60 bin kişi hayatını kaybetmişti. Bu da siyasetin meselesiydi. Avusturya'da Yeşiller, havuzların bedava yapılmasını talep ediyordu. Ayrıca beton zeminler hızla yeşil olmalıydı! En az 100 bin yeni ağaç... Viyana için şarttı! Ve tabii mağazalar... Yaz boyunca vatandaşa bedava su ikram edemez miydi? Neticede yaşanan bir tür "afet dönemi"ydi.

Okyanuslar kaynarken

Sahiden de yüksek sıcaklar "sessiz katil"di ve maktulleri bazen istatistiklere bile geçmiyordu. Sadece Avrupa'da mı?.. Asla... İşte Arizona'nın "Güneş Vadisi" Phoenix... 18 gün boyunca 40'ların üstünü yaşayacaktı! Kaldırımları 70 dereceye ulaşan "yeryüzü cehennemi"... The Guardian'ın başlığıydı.

Yüksek basınç nedeniyle oluşan "heat dome" (ısı kubbesi) şu sıralar ABD'nin başına belaydı. Eski bir "yazcı" olan The Atlantic yazarı John Hendrickson da artık tatillerden bıktığını söylüyordu. Baksanıza, Florida Keys'de deniz yüzeyi 35 dereceye varmıştı! Okyanuslar bile kaynarken... Şimdi serinlemek için nereye kaçılacaktı?!

Konuyu iklim bilimci Michael Mann ile görüşen Hendrickson, okyanuslardaki bu tuhaflığın güneş ışınlarından ziyade "körfez akıntısı" ve yoğun yağışlarla ilgili olduğunu öğrenecekti. Dahası... Okyanuslar ısınınca nemlenen hava, gezegenin başka yerlerinde sellere yol açıyordu. Ama Mann'a göre tüm bunlardan daha kötü olan, insanların duyarsızlığıydı!

Yol kapatan eylemci gençlerin üzerine kamyonla giden sürücü, Almanya'da haftanın gündemiydi. 

'İklim Krizi'ne vakit yok!

Eskiden de "ekstrem havalar" yaşandığını hatırlatan Mann, artık bunların daha uzun süreli hale geldiğinden söz ediyordu. Oysa 7/24 haber bombardımanına maruz kalan insanlık... Atlattığı faciaları bir çırpıda unutuyordu!

Elbette bu da bizim seçimimizdi. Doğayla "mücadele" edersek vardığımız sonuç belliydi. "Eski dünyanın" geride kaldığını anlayıp ona "uyum" sağlamak... Zahmetli olduğu kadar artık zaruriydi.

Ama işte buna vaktimiz var mıydı? Almanya'nın iklim aktivistleri "Son Jenerasyon", cuma günü 26 kentte yolları kapama eylemi yapıyordu. Sonuç?.. Çıkan kavgalar ve iki yaralı!.. Bizdeki kiracı-ev sahibi gerginliği misali; gelecek kaygısı taşıyan gençlerle işe yetişmeye çalışan vatandaş çatışma aşamasına gelmişti!

Almanya’nın iklim aktivistleri “Son Jenerasyon”, cuma günü 26 kentte yolları kapama eylemi yapıyordu.

Unutulan sanat: Beklemek

Philosophie Magazin'de konuyu felsefe açısından ele alan Timo Reuter de günümüzde herkesin acelesi  olmasından yakınıyor! "Beklemek... Unutulan Sanat" kitabının yazarı Reuter, Alman toplumunun yüzde  55'inin "bekleme" kavramına öfkeyle yaklaştığını söylüyor. Ve "yoğun hayat"tan kaçıp dinlenmek isteyen insanlığın kendilerine mola  süresi tanıyan "bekleme"den nefret etmesini "paradoksal" buluyor! Sabır yerine vaktin bir an önce uçup gitmesini tercih etmek... Hız aşkıyla yanan insan, en değerli şeyin "zaman" olduğunu unutuyor!

Böyle "aceleci" bir canlı türünün iklim krizini durup düşünmesi, doğaya da dinlenmesi için şans vermesi pek mümkün değil tabii... "Yavaşlık" kitabının yazarı Milan Kundera'yı böyle bir  haftada kaybetmemiz de ayrıca manidar duruyor!

Yazar Timo Reuter, 150 yılda ortalama yaşam süresi iki kat uzarken çalışma saati yarıya düşen insanlığın yine de hiçbir şeye "zaman bulamaması"na hayret ediyor!

Leylek olmak ya da olmamak

Neyse... Bu sırada İstanbul 40 derece... Zavallı motokuryeler vızır vızır geziyor! Pizzanız dakikalar içinde kapınızda, tebrikler!.. Zaten bu havada "soğuma" riski de pek bulunmuyor!

Otoyollar tıkalı, uçaklar havada cirit atıyor. İnsanlık baş döndürücü bir hızla gezmeye devam ediyor! Leyleği havada görmeyi "bolca seyahat"e yoran türümüz... Kapısında Cerberus'u buluyor!

Oysa leyleklerin yazın daha serin diye kuzeye, kışın daha ılık diye güneye gittiği ilkokul bilgisi... İnsanlık tatilde "güneye inip" klima açarken, çalışmak için kuzeye dönüp kalorifer yakıyor! Leylek zekâsına ulaşabilmemiz için acaba daha kaç yıl beklememiz gerekiyor?! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi