René Gruau

René Gruau’nun çizimleri ilk bakışta basit görünebilir; ancak onunki, ancak uzun yıllar ve çalışmalar sonunda ulaşılabilen bir sadeliktir

Geçen haftalarda çizgi-roman resimlemesini (illüstrasyon) derinden etkilemiş ve yeni bir estetik tanımlamış Mœbius’tan söz etmiştik. Bu haftanın konusu yine bir çizer, bu kez moda resimlemesi alanında Mœbius’a benzer etkisi günümüze dek uzanan önemli bir resimlemeci, René Gruau.

1909’da İtalya'nın Rimini kasabasında soylu bir ailede doğar Renato Zavagli Ricciardelli; babası bir İtalyan kontu, annesi Maria Gruau ise bir Fransız aristokratıdır; o üç yaşındayken anne ve babasının boşanmasından sonra annesiyle birlikte Paris’e taşınırlar. Son derece şık ve zarif bir kadın olan Maria Gruau, Renato’nun çizim ve resim tutkusunu küçük yaşlarından başlayarak destekler. Onunla  birlikte çıktığı Avrupa gezileri, Renato’nun aristokrasinin sanat ve moda zevklerine küçük yaşlardan başlayarak aşina olmasını sağlar.

Renato adını René olarak Fransızcaya dönüştüren ve annesinin soyadını alan René Gruau, annesinin örnek çalışmalarını gönderdiği İtalyan moda dergisi Lidel’den ilk siparişini aldığında yalnızca 14 yaşındadır. Lidel’i diğer moda yayınları izler, Femina, Marie Claire, Vogue, Elle ve Harper’s Bazaar. Sonrasında patlak veren II. Dünya Savaşı’nı işgal altındaki Paris’ten uzakta, Lyons’ta geçiren René Gruau’nun sonraki kariyerini asıl şekillendirense 1947’de, kendi moda evini bir yıl önce kurmuş olan Christian Dior’la başlattığı işbirliğidir.

[Christian Dior, savaş sonrasında ilk örnekleri 18. yüzyıla dek uzanan Haute Couture(1) modacılığı yeniden canlandıran kişi olarak görülür. O güne dek modanın tek başkenti olan Paris’in Alman işgaline uğramasıyla moda evlerinin kenti terk etmesi, canlarının derdine düşen aristokrat ve zenginlerin modaya ilgisinin azalması, lüks kumaş, dantel ve düğme gibi gerekli malzemelerin sağlanamaması gibi nedenlerle duraksayan Haute Couture’unbitkisel hayattan uyanışıyine Paris’te gerçekleşecektir.]

René Gruau, Kırmızı Öpücük, 1949

Giovanni Boldini, Marchesa Luisa Casati ve Tazısı, 1908

Bir René Gruau eserini nasıl tanırsınız? Öncelikle, akıcı, kalın ve bir fırça darbesiyle oluşturulmuş birkaç çizgi göze çarpar, ama sonra bu çizgilerin şaşılacak biçimde bir figüre, genellikle de zarif, güzel ve şık bir kadına dönüşüverdiği fark edilir. Eser, zarafet ve şıklıkla örtülmüş yoğun bir cinsel enerjinin yarattığı dişil bir “aura” taşır. Renkler gözüpek ve canlıdır, eser her yöne enerji saçar. Figürler çoğunlukla -zarafet duygusunu yaratmak için- gerçeğinden daha ince  siluette ve uzun resmedilmiştir. Göze çarpan öndeki figürdür en çok, onu öne çıkarmak için arka plan çoğunlukla boş bırakılmıştır.

René Gruau, Lido Afişi, 1986

René Gruau, La Dolce Vita Film Afişi (Fellini), 1959

René Gruau’nun karakterleri çoğunlukla, genç kızlığı geride bırakmış orta yaşlı kadınlardır (moda evlerinin en büyük hedef kitlesi). Bu kadınlar güzel ve bakımlıdır, şıktır ve en önemlisi çok zariftir. Gruau kadınlarının kendine güveni yalnız duruşlarıyla değil, yüz ifadeleri ve mimikleriyle de kendini belli eder. Orantılı ve güçlü yüz hatlarında en öne çıkan bölüm ifade dolu gözler ve çekici bir gülümsemedir. Kimi zaman çıplak bedenlerini yalnızca bir mink şalın örttüğü bu zarif kadınlar genellikle dönemin modasına uygun gösterişli şapkalar takar. Sade ve zarif gece elbiselerine, mücevher kolye ve bilezikler, uzun eldivenler, eşarplar ya da kürklerle hareket katan Gruau kadınları, zamandan bağımsız bir zarafet ve inceliğin ikonları gibidir.

René Gruau, New Look, 1948

Gruau’nun çizimleri ilk bakışta basit görünse de onunki ancak yıllarca süren çalışmalar sonunda ulaşılabilen bir sadeliktir. Tek bir fırça darbesiyle çizilmiş gibi görünen dış hatların altında uzun süre gözlem ve pratik yapmakla şekillenen bir beceri yatar. Anatomiyi iyi bilen çizer, birkaç çizgiyle stilize bir figür yaratırken arka planı olduğunca boş bırakarak figürün daha da çarpıcı görünmesini sağlar. Gruau’da çizgi, bir orkestrayı yöneten şef gibidir; kimi zaman geniş ve enerjik bir fırça darbesidir, kimi zamansa modelin duygusal rengini belirten zarif bir çizgi. Çizgiye eşlik eden ve genellikle kırmızı, siyah ve beyaz gibi sınırlı bir renk paletiyle vurgulanan diğer şekillerin görevi bu çizgiyi vurgulamak ve güçlendirmektir. Ek olarak, modellerin teatral pozları da çizimlerin çarpıcılığını katlayarak çoğaltır. Sonuçta gördüğümüz, basit birkaç fırça darbesiyle çizilmiş gibi görünmekle birlikte aslında izleyicinin boşlukları kendi imgelemesine göre doldurmasına izin vererek onun hayal gücünü de yanına çeken son derece zekice tasarlanmış minimalist çizimlerdir(2).

[Figürün alışılmadık görüş açılarından resmedilmesi de Gruau’nun belirgin niteliklerinden biridir. Onun 1967’de Ortalion çorap markası için yaptığı çalışmayı göreceksiniz sayfada. Bu afişte, yüzünün neredeyse yarısı görünmeyen ve izleyiciye neşeli bir bakış fırlatan genç bir kadını, ona aşağıdan bakan bir açıdan görüyoruz. Burada seçilen görüş açısının ve yüzün yalnızca bir kısmının görülmesinin de bir amacı var, o da izleyicinin dikkatini en çok kırmızı çoraplı ince uzun bacaklara -ve böylece ürüne- çekmek.]

René Gruau, 1949

René Gruau, Ortalion poster, 1967

New Look

Yeniden Dior’a dönelim.

Christian Dior’un ilk koleksiyonu “New Look”, ki “Yeni Görünüm” anlamına gelir, gerçekten de yenidir. Alçak vatkalarla yuvarlatılmış omuzlar, kemer ya da korseyle inceltilmiş karın bölgesine sıkıca oturan bir bel ve onun altında hareketli kumaşlardan yapılan uzun ve kabarık bir etek. Görücüye çıktığı ilk defileyle sosyetede büyük bir heyecan yaratan koleksiyonun moda dergilerindeki reklamları da aynı albeniyi -hatta biraz da abartarak- taşır. Yuvarlak ve akıcı hatların baskın olduğu tasarım, koleksiyonun resimlerini hazırlayan Gruau’nun elinde daha da gösterişli ve şatafatlı bir görünüme kavuşmuştur.

[Haute Couture, Belle Époque(3) modasının devamı gibi görülse de aslında ince bel dışında ikisi arasında bir ortaklık bulunmaz. Savaş sonrası moda akımlarında Belle Époque’un fırfırlı omuzları, geniş manşetleri ve kat kat dökümlü eteklerinden eser yoktur. Bu yeni giysiler 20. yüzyılın modern kadınları içindir; şık olmaları yetmez, ayrıca hareketi kısıtlamayacak, gün boyu giyilmesi yormayacak ve hızlıca giyilip çıkarılabilecek bir formda olmaları gerekir.

Haute Couture’un betimlediği, güçlü, bireyselliğini sergileyebilen ve kendine güvenli kadın imgesinin esin kaynağı II. Dünya Savaşı’nda erkeklerin boşluğunu dolduran kadın kitleleridir aslında. Kadınların, savaş nedeniyle artan üretim gereksinimine ek olarak, erkek emekçilerin askere alınması nedeniyle boşalmış fabrikalara ve ofislere girmek zorunda kalmasıdır bu “yeni” kadını yaratan.

René Gruau, c.1970

René Gruau, 1991

René Gruau

Elbette emekçi kadınların gücü Haute Couture giyinmeye yetmez; onlar, savaş sayesinde daha da büyük üretim hacimlerine ulaşan hazır giyim sektörünün müşterileri olabilir ancak. Ama hazır giyim modası da etkilenir Haute Couture’den, tabii bazı değişikliklere uğrayarak.

Hazır giyim giyen bu kadınlar gün boyu çalışmak zorundadır; işe gidiş gelişlerinde çamurlu sokaklarda yürümek zorunda oldukları için etek boyları diz altına doğru biraz kısalır; daracık korselerle gün boyu ofiste çalışmaları olanaksızdır, beller biraz bollaşır; fırfırlı manşetler elleriyle rahat çalışmalarına engeldir, onlar da sadeleştirilir.

René Gruau

(Haute Couture, Yves Saint Laurent’in 1966’da Rive Gauche mağaza zincirini açmasına dek kişisel sipariş üzerine, yani terzilik şeklinde yapılagelmiştir. Sonrasında diğer ünlü moda evleri de hazır giyim mağazaları açar, ancak yüksek fiyatları nedeniyle bunlardan alışveriş etmek ancak zengin bir kitlenin ayrıcalığı olmaya devam eder.) ]

Eserlerinde imza olarak stilize bir “G” ve üstünde bir yıldız işareti kullanan Gruau’nun, sanatsal olarak Japon ahşap baskı resimlerin minimalizminden ve eserlerinde sıkça Paris gece hayatını resmetmiş Henri de Toulouse-Lautrec’in canlı çizgi ve renklerinden esinlendiği söylense de bence bunlara İtalyan ressam Giovanni Boldini’yi ve 1930’larda Avrupa’da moda fotoğrafçılığının temelini atan(lardan) Horst P. Horst’u da eklemeliyiz.

Horst P. Horst

[René Gruau bir resimlemeci olsa da bir ressamda olması gereken bütün niteliklere sahiptir. Sayfada göreceğiniz ve sanatçının “eldiven kralı” Roger Fare için 1940’ta yaptığı reklama bir göz atarsanız, eserin, resimlemelerde görülmeyen bir gölgeleme ve perspektife sahip olduğunu fark edeceksiniz.]

1948’de ABD’ye taşınan René Gruau izleyen iki yıl yalnızca Vogue ve Harper’s Bazaar dergileri için çalıştıktan sonra Flair dergisinin özel resimlemecisi olur; dergiler dışında Balenciaga, Balmain, Lavin, Givenchy, Schiaparelli, Fath ve Molyneux gibi ünlü markaların reklamlarını hazırlamayı sürdürür bir yandan da.  Moda asıl alanı olsa da reklam ve afiş tasarımları da gerçekleştirir René Gruau. Roland Petit'nin bale posterleri, Fellini'nin La Dolce Vita film afişi, Air France, Elizabeth Arden ve Omega reklamları, Lido ve Moulin Rouge için hazırladığı kabare afişleri gibi farklı çalışmaları bulunan Gruau, doksanlı yaşlarının sonuna kadar çalışmayı sürdürür.

[Aslında Gruau’yu moda dışı alanlarda çalışmaya yönelten biraz da moda resimlemelerinin 1950’lerden başlayarak yerini gitgide moda fotoğrafçılığına kaptırmasıdır. Diğer bir etkense, zarafetin -yüksek- modanın en temel pazarlama motifi olma özelliğini yitirmesidir. Yine de Gruau, 1990’lara dek Dior’un aksesuar, iç çamaşırı ve parfümleri için çizmeyi sürdürür.]

Köklü Fransız afiş geleneğiyle moda resimlemeciliği arasında köprü olan ve 20. yüzyılın en etkili resimlemecilerinden olan çizer, 1990’lardan başlayarak yeniden keşfedilir adeta; eserlerinden oluşan koleksiyonlar büyük başkentlerde sergilenir. Onun etkisini günümüzdeki pek çok resimleme çalışmasında bile görmek olası.

Yaşamını Paris, New York ve Roma arasında geçirse de çoğunlukla Cannes’daki evinde yaşayan René Gruau 2004 yılında Roma’da yaşama veda eder.

  1. “Haute couture”, düz çeviride “yüksek terzilik”, “yüksek moda” demek olsa da asıl, pahalı ve gösterişli giysilerin sipariş üzerine tasarlanması ve üretilmesi anlamına gelir.
  2. "Bir çizgi tüm sanatın temelidir. Tek bir çizgiyle ihtişamı, soyluluğu ve duygusallığı anlatabiliriz”. R. Gruau.
  3. Güzel Dönem (1895-1914).

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi