Kalbin sinsi düşmanı: Kötü kolesterol 20’li yaşlara indi
Kalp ve damar hastalıkları, dünyada ve Türkiye’de ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bu tabloyu ağırlaştıran en önemli risk faktörlerinden biri ise “kötü kolesterol” olarak bilinen LDL yüksekliği. Kanda gereğinden fazla bulunduğunda damarlarda sert plaklar oluşturan LDL kolesterol, halk arasında damar sertliği olarak bilinen ateroskleroza yol açabiliyor. Bu durum, kalp krizi ve felç gibi hayati sonuçlar doğurabiliyor.
Hareketsiz yaşam tarzı ve obezitenin giderek genç yaşlara inmesiyle birlikte kötü kolesterol artık yalnızca ileri yaşların değil, 20’li yaşlardaki bireylerin de önemli bir sağlık sorunu hâline geldi. Acıbadem Fulya Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Ozan Kocakaya, kolesterol değerlerinin düzenli takibinin kalp krizi ve felç riskini önemli ölçüde azalttığını belirterek, “Hiçbir yakınması olmasa bile herkesin 20 yaşından itibaren kolesterol ölçümü yaptırması yaşamsal önem taşıyor” diyor.
Kalp krizi ve felç riskini artırıyor
Kolesterol, vücut için gerekli bir yağ türü olsa da iyi ve kötü kolesterol arasındaki denge hayati önem taşıyor. Dr. Öğretim Üyesi Ozan Kocakaya, ideal olan tek yüksek değerin iyi kolesterol (HDL) olduğunu vurguluyor. HDL’nin 50-55’in üzerinde olması gerektiğini belirten Kocakaya, kötü kolesterolün (LDL) ise damar duvarlarında birikerek kalp, beyin ve çevre damar hastalıklarına zemin hazırladığını söylüyor.
LDL yüksekliği; kalbe giden damarların tıkanmasına yol açan koroner arter hastalığına, kol ve bacak damarlarında bilinen periferik damar hastalığına ve beyin damarlarını etkileyen karotid arter hastalığına neden olabiliyor. Bu hastalıklar da çoğu zaman kalp krizi ve felçle sonuçlanıyor. Bu nedenle kötü kolesterolün 130’un altında tutulması, 190’ın üzerine çıkmasına ise kesinlikle izin verilmemesi gerektiği ifade ediliyor.
Belirti vermeden ilerliyor
Kötü kolesterolün en tehlikeli yönlerinden biri, uzun yıllar hiçbir belirti vermeden damarlarda birikebilmesi. Bu nedenle erken tanı büyük önem taşıyor. Uzmanlara göre erkeklerde 20-44 yaş arasında kolesterol ölçümü 5 yılda bir, 45-60 yaş arasında yılda bir ya da iki yılda bir, 65 yaş sonrasında ise her yıl yapılmalı. Kadınlarda ise menopoz öncesinde 5 yılda bir, menopoz sonrasında yılda bir kolesterol takibi öneriliyor.
Ailede kalp hastalığı öyküsü bulunması, diyabet, obezite ve sigara kullanımı gibi ek risk faktörleri varsa, takip aralıkları daha da sıklaştırılabiliyor.
Beslenme ve hareket şart
Uzmanlar, kolesterol değerlerinin tek başına yeterli olmadığını, genel sağlık durumu ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Kötü kolesterolün kontrol altına alınmasında sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz temel rol oynuyor. Gerekli durumlarda ilaç tedavisine de başvurulabildiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Ozan Kocakaya, bu ilaçların karaciğerde üretilen kolesterol miktarını azalttığını ve kalp-damar hastalıklarının riskleriyle karşılaştırıldığında son derece güvenli olduğunu ifade ediyor.
Uzmanlara göre, sessiz ilerleyen bu tehlikeye karşı en etkili silah erken tanı ve düzenli takip. Kalp sağlığını korumak için kolesterol ölçümünü ertelememek hayati önem taşıyor.
Kaynak:Haber Merkezi