Türkiye’de doğurganlık hızı düşüyor: Çözüm tüp bebek yatırımlarında mı?
Türkiye’de doğurganlık hızının düşmesi, yalnızca sosyolojik bir mesele olmaktan çıkarak ciddi bir nüfus ve ekonomi sorununa dönüşüyor. Türk Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği’nin (TSRM) Antalya’da düzenlediği 13. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Kongresi’nde, bu düşüşün sonuçları ve olası çözüm yolları masaya yatırıldı. Kongrede sunulan bilimsel çalışmalar, tüp bebek tedavilerinin (IVF) artık yalnızca bireysel değil, stratejik bir kamu politikası aracı olarak ele alınması gerektiğine işaret ediyor.
Kongrede dikkat çeken başlıklardan biri, Türkiye’nin hızla yaşlanan nüfusu ve azalan doğurganlık oranları oldu. Bilim insanlarının paylaştığı verilere göre, mevcut gidişat iş gücünde daralma, sosyal güvenlik sisteminde sürdürülebilirlik sorunu ve üretim kapasitesinde uzun vadeli zayıflama riskini beraberinde getiriyor.
Bu kapsamda, Reproductive BioMedicine Online’da yayımlanan yeni bir çalışma öne çıktı. Prof. Dr. Hakan Yaralı liderliğinde yürütülen araştırmada, tüp bebek tedavisine yapılan kamu desteğinin ekonomik getirisi analiz edildi. Çalışmada, devletin IVF maliyetlerinin yüzde 80’ini karşıladığı sistemde, doğan bir bireyin yaşam boyu kamuya sağladığı vergisel katkı hesaplandı.
Araştırmanın çarpıcı bulgularından biri şu oldu:
“Devletin yüzde 80’ini karşıladığı IVF maliyetleri ve bireyin yaşamı boyunca aldığı eğitim, sağlık ve sosyal destek harcamaları hesaba katıldığında bile, IVF ile doğan bir birey 40 yaşından itibaren devlete net katkı sunmaya başlıyor.”
Çalışmaya göre, bir canlı doğum için ortalama kamu maliyeti 3.785 dolar olarak hesaplanırken, IVF yoluyla doğan bir bireyin devlete sağladığı net vergi katkısı 1.651 dolar seviyesinde bulunuyor. Bu tablo, IVF’nin yalnızca bir sağlık harcaması değil, orta ve uzun vadeli bir yatırım olduğunu ortaya koyuyor.
Kongrede ayrıca şu vurgu yapıldı:
“IVF’nin yalnızca bireysel ailelerin çocuk sahibi olmasına yardımcı olan bir tedavi olmadığı; aynı zamanda ülkenin gelecekteki üretim gücünü, vergi tabanını ve ekonomik sürdürülebilirliğini destekleyen stratejik bir yatırım olduğu belirtiliyor.”
Uzmanlar, düşen doğurganlık hızının tersine çevrilmesi için yalnızca teşvik söylemlerinin yeterli olmadığını, tüp bebek tedavilerine erişimin kolaylaştırılması gerektiğini savunuyor. Bu noktada kamu desteklerinin artırılması, yaş kriterlerinin yeniden düzenlenmesi ve coğrafi erişimin genişletilmesi öneriliyor.
Dünya Sağlık Örgütü, tedaviye erişimi temel bir hak görüyor
Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü’nün infertiliteyi bir hastalık olarak tanımladığı ve tedaviye erişimi temel bir hak olarak gördüğü de hatırlatıldı. Kongre metninde bu durum şöyle ifade edildi:
“Dünya Sağlık Örgütü’nün infertiliteyi bir hastalık olarak tanımladığı ve tedaviye erişimi temel bir hak olarak gördüğü hatırlatılıyor.”
TSRM yetkilileri, mevcut demografik tablo karşısında tüp bebek politikalarının kapsamlı biçimde yeniden ele alınmasının artık ertelenemez olduğunu vurguluyor. Türkiye’nin doğurganlık hızındaki düşüş dikkate alındığında, IVF erişiminin genişletilmesinin yalnızca aileler için değil, ülkenin geleceği açısından da kritik bir adım olacağı ifade ediliy
Kaynak:Bülten