Türkiye’de ruh sağlığında en yaygın sorunlar: Depresyon ve anksiyete
Türkiye’de depresyon, anksiyete ve madde kullanım bozuklukları öne çıkıyor. Psikolog Serhat Özmen, sosyal medya ve yapay zekânın ruhu yeniden şekillendirdiğini, önyargıların ise azalsa da hâlâ sürdüğünü söylüyor.
Ruh sağlığını belirleyen faktörler
Uzman Psikolog Serhat Özmen, ruh sağlığını yalnızca biyolojik ya da toplumsal faktörlerle açıklamanın yetersiz olduğunu vurguluyor: “İnsan salt bir makine ya da sadece toplumsal bir ürün değildir. Çok boyutlu bir özne olarak etkileşim halinde var olur.”
Ruh sağlığını etkileyen faktörler arasında genetik yatkınlık, beyin kimyası, çocukluk deneyimleri, travmalar, sosyal ilişkiler, ekonomik koşullar ve toplumsal cinsiyet rolleri bulunuyor. Özmen’e göre afetler, krizler, yas süreçleri ve teknolojik gelişmeler de ruhu derinden etkiliyor.

Türkiye’de en sık görülen sorunlar
Türkiye’nin yapısı nedeniyle çok farklı rahatsızlıklarla karşılaşıldığını belirten Özmen, en sık görülenleri depresyon, anksiyete, travma sonrası stres, obsesif kompulsif bozukluk ve madde bağımlılığı olarak sıralıyor. Özellikle gençlerde dijital bağımlılık, dikkat eksikliği ve ilişki sorunlarının öne çıktığını, kumar bağımlılığının ise çağın en güncel problemlerinden biri olduğunu ifade ediyor.
Tedavi yöntemleri ve ruh sağlığını koruma
Ruhsal sorunların tedavisinde ilaç, psikoterapi, psikanaliz, bilişsel-davranışçı müdahaleler ve grup terapilerinin kullanıldığını belirten Özmen, her yöntemin kendi uzmanlık alanında uygulanması gerektiğinin altını çiziyor.
Çocuklukta güvenli bağlanma, ergenlikte kimlik gelişimi, yetişkinlikte iş-yaşam dengesi ve sağlıklı ilişkilerin ruh sağlığını korumada temel unsurlar olduğunu söylüyor.
Sosyal medya ve yapay zekâ etkisi
Özmen’e göre sosyal medya, bir yandan sosyalleşme ve bilgiye erişim sağlarken, diğer yandan kıyas kültürü, sanal zorbalık ve onay arayışını tetikliyor. Yapay zekâ ile kurulan duygusal bağların da yeni bir tartışma alanı açtığını vurguluyor: “İnsanlar yapay zekâya bağlanabiliyor, aşık olabiliyor ya da hayal kırıklığı yaşayabiliyor. Önümüzdeki yıllarda bu etkileşimlerin insan ruhunu nasıl şekillendireceğini göreceğiz.”
Önyargılar azalsa da sürüyor
“Psikoloğa gitmek deli işidir” ya da “ilaç bağımlılık yapar” gibi yanlış inanışların tedaviyi geciktirdiğini belirten Özmen, damgalanma korkusu ve zayıf görünme endişesinin evrensel bir direnç oluşturduğunu söylüyor. Ancak toplumda bilinç artıyor: “Artık insanlar ‘Bir ruh sağlığı uzmanı bana nasıl yardımcı olur?’ sorusunu daha sık soruyor.”
Kaynak:Bülten