Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Seni görmek ister her bahtı kara!

Bizden öncekilerin yerine biz zincirlendik. Sonsuz bir sessizlik imkânı yakalasak önceki sesleri duyma imkânı buluruz belki de. Önceki kalabalıkları, önceki haykırışları, halkın bir araya gelip gökyüzüne saldığı “adalet”, “özgürlük”, “eşitlik” ve “bağımsızlık” naralarını duyuyor gibi misiniz…

Yaşadığım kasabadan da yola çıkılıyor, bugün. Otobüs firmasıyla görüşüldü, ayarlandı. Gidenler listeye isimlerini yazdırdı. Gençlerin yanı sıra orta yaşlılar da üzerlerine kalın giysilerini giydiler. Hava yolda da soğuk olacak. El çantalarına kayıntı bir iki şey atıldı. Çay? Yola bir çıkılsın o da olur.

Türkiye’nin her yerinden otobüsler kalkıyor, bugün. Kalacak otele ayıracak para olmadığı için herkes geceden yola dizilecek. Her yerde uyuyabilen başını otobüs camının titreşimine dayayıp uyuyacak. Ya da koltuğun baş kısmındaki çıkıntıya… Sabah Ankara’ya varıldığında gruplar organize olmuş bir şekilde Tandoğan Meydanı’na doğru yürüyecekler ve diğer kalabalıklarla buluşacaklar. Can Atalay ve onun adıyla temsil olanağı doğan nice haksız, hukuksuz uygulamalara, anayasa ihlallerine karşı hep bir ağızdan muktedire haykırmak üzere bir büyük insan seli…

DÜNDEN SONRA YARINDAN ÖNCE

Zaman, herkes için aynı hızda mı geçer? Zaman, evrensel ve mutlak bir kavram mıdır? Ya da hepimizin var olduğu şu an geçtikten sonra bizden sonrakilerin yerimizi alarak zincirlendikleri sonsuz süre midir? Bizden öncekilerin yerine biz zincirlendik. Sonsuz bir sessizlik imkânı yakalasak önceki sesleri duyma imkânı buluruz belki de. Önceki kalabalıkları, önceki haykırışları, halkın bir araya gelip gökyüzüne saldığı “adalet”, “özgürlük”, “eşitlik” ve “bağımsızlık” naralarını duyuyor gibi misiniz… Muktedir olanın iliklerine kadar hissettiği, titrediği, gözüne uyku girmediği korkulu zamanları gözünüzde canlandırabiliyor musunuz… Bizden öncekilerin sesleri…  Duyuyor musunuz?

ADALET BİR SARAY DEĞİLDİR

İngiltere’de 643 yıl önce mayıs ayında bir gün köylüler, o yıl dördüncü defa kralın vergi toplayıcılarını fakirlikten dökülen evlerinin kapısında görünce, “Dur bakalım, usta! Bu kaçıncı?” dediler. Üstelik kara veba pandemisi yeniden sarmıştı, Avrupa’yı. Üretim durmuştu. Kilise sözde din adına savaşmak üzere, haçlı seferine göndermek

üzere vebanın öldürmediği gençleri zorla askere alıyordu. Köylülerin canına tak dedi ve kralı protesto etmek üzere kendiliğinden bir araya gelip şehre yürüyüşe geçtiler. Havaya bıraktıkları haykırışları duyuyor musunuz? Adalet! Adalet! Adalet! Kral tahtından olmamak için vergi uygulamalarında köylülerden yana reform yapmak zorunda kaldı.

722 yıl önce, şimdiki Belçika’nın civarında yaşayan ve Cermen etnik grubu olduğu düşünülen Flamanlar da topraklarını ektiği feodallere karşı, “Yeter artık! Sen bana bir pislikmişim gibi davranamazsın!” diyerek bir araya gelmişti. Feodal düzen hep muktedir olanın lehine işliyordu, çünkü. Peki, onların yarı çamur yarı taş döşeli yollarda bir araya gelerek patronun malikanesine doğru yürürken, “özgürlük!” diye bağırdıklarını duyuyor musunuz? 1302 yılında geçen bu olay Flamanların bağımsızlık ve özgürlük talebinin simgesi olmuştur.

PROTESTO

Duyabildiğim sesler arasında son bir tane daha var… Yolunuz bir gün İtalya’nın Floransa kentine düşerse Cumhuriyet Meydanı’na uğrayınız. Ciompi direnişinde yer alan kahramanları anma amaçlı dikili bir yapı var. Gölgesinde kahve içiniz. 646 yıl önce, kahve içeceğiniz noktada bir grup işçi ekonomik zorluklar ve siyaseten

dışlanmışlık nedeniyle bir araya gelip seslerini yükseltmişler. İşçilerin çoğunluğu yün işçisidir. Dönemin Floransa meclisinde bir türlü temsil edilme imkânı bulamadıkları ve az kazanmalarına rağmen onlardan aşırı vergi alındığı için “yeter!” demişlerdir. İsyan etmeleri tek seferlik bir durum olmamıştır. 1378 yılından başlayarak 4 yıl boyunca

protestolarını sürdürdüler. Daha sonraları Makyavelli Ciompi direnişine ait görüşlerini dile getirirken şunları söyledi, “Üzerimizdeki giysileri çıkaralım, şunu göreceğiz ki hepimiz birbirimize benziyoruz; onların giysilerini bize giydirin ve onlara bizim giysileri giydirin, şüphesiz, biz asil ve onlar aşağı tabaka gibi gözükecektir. Yalnızca yoksulluk ve zenginlik bizi eşitsiz kılıyor.” Otobüsler Ankara’ya gidiyor. “Zaman”da bizden öncekilerin yerine biz zincirlendik. Ankara Ankara, güzel Ankara. Seni görmek ister, her bahtı kara!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi