Son Burneşalar

“Eskiden farklıydı… Bize saygı duyarlardı” diyor, nesli tükenen son burneşalardan Drande Dodaj.

Burneşa nedir diye soracak olursanız, Arnavutça’daki tam karşılığı “kadın-adam” demektir. 600 yıldır süregelen bu gelenek biraz da dağlık, savaşçı, erkek-egemen bir coğrafyada özgür olma, saygı görme, var olma mücadelesidir. Burneşalar, henüz bakireyken hayat boyu bekaret yemini vererek erkek gibi yaşar, erkek gibi giyinir ve yaşadıkları yerin bir nevi akil insanı olurlar. Eskiden, burneşa olmaya karar vermiş bir genç kadın köy heyetinin ihtiyarlarının önünde ant içiyordu. Bu yeminin hafife alınacak bir tarafı yoktu; şayet yemininizden cayıp çoluğa çocuğa karışmaya karar verirseniz meydanda ritüelistik idamı da göze alıyordunuz.

KADIN-ERKEK OLMAK

Günümüzde burneşa olmaya karar vermek, kişisel bir tercih. Bu kadın-erkeklerin hayat değiştirici seçimi yapmasının çeşitli sebepleri var. Kimi eskiden gerçekten de kadın olmanın “yarı-insan” sayıldığı bir yerde hürmet görmek, özgürce sigara içebilmek, kahveye gidip takılmak, herkesin yapabildiği işleri yapabilmek, kısacası istediği gibi yaşamak için bu kararı veriyordu. Ama pek çoğu, olası bir kan davasını önlemek için bu zor kararı veriyordu ki Arnavutluk’un en beter geleneğidir bu, Karadeniz bölgesine de bizimkilerin bu ilkel alışkanlığı götürdüğü söylenir. Diğerleri, dul ya da yaşlı annesi ve ailesine bakmak için “ailenin erkeği” olmaya karar verirler ki Samoa gibi yerlerde de bunun tam tersini görürüz, evde kalıp ailesine bakmak için kadın olmayı seçen erkekler vardır.

Bazen ailede hiç erkek çocuk yoksa kızlardan biri erkek olmayı seçebilir. Bu seçimle belki kendilerini feda ediyorlar gibi görünebilir fakat burneşa olarak kendi kaderlerini kendi ellerine de alıyorlar.

Bazıları, “Ütü yapmayı sevmiyordum, erkek olmak daha kolay” dedikten sonra bu yemini etmiş!

Tabii aşk acısından dolayı bu yemini etmiş burneşalar da mevcut.

Sonuçta nedeni ne olursa olsun, burneşa yemini Arnavutluk’a has ve belki de değişen ve küreselleşen dünya düzeninde sonlanmaya yüz tutmuş bir gelenek.

Bugün sizlere geçen sene 8 Mart’ta yayımlanan bir araştırmadan tanıdığım bir burneşadan bahsedeceğim.

70 YAŞINDA BİR BURNEŞA

Adı Lali Rapiki, 70 yaşında. Gözleri tıpkı Arnavut anneannemin turkuaz gözleri. Burneşa olmadığını bilmesem, ona “Ne havalı ve şık bir ihtiyar beyefendiymiş” derdim. Güzeller güzeli Adriyatik’in kıyısındaki Diraç şehrinde yaşayan Lali, “İyi ki burneşa olmuşum, on erkeğin yaptığı işi tek başıma yapıyorum” diyor.

Burneşalar, geçmişte kadınlara biçilen rolün çok ağır ve adaletsiz olduğu için burneşa olmayı seçtiklerini söylüyor. Törelerin çok katı olduğu bir diyarda, kadınlar toplumun yükünü ve kirini sırtlanıyor, ilk cezalandırılanlar da hep kadın oluyor, dolayısıyla burneşa olmak büyük bir sorumluluk olmakla birlikte, bir çıkış yolu.

Evet, burneşa olmaya karar verince, yalnız bir hayat yaşıyor, torunlarınız olmuyor vs. vs. ama burneşa olmayı seçmiş pek çok kadın, bu seçimlerinden dolayı pişman değil.

Tam tersine toplum tarafından gördükleri saygıdan çok memnunlar.

Elbet, saygı görmek için erkek olmayı seçmek çok hazin bir durum. Ama patriarki bu kadar egemen olunca, Arnavut kadınları kendileri için böyle bir alternatif yaşam biçimi yaratmış.

LGBTİ İLE İLGİSİ YOK

Bu arada burneşa olunca lezbiyen oluyorsunuz gibi bir düşünce belirebilir kafanızda ama burneşalar LGBT ile ilişkilendirilmiyor. Cinsellik tamamen rafa kaldırılıyor, kadınlar sadece erkek rolünü üstlenen, erkek gibi yaşayıp giyinen aseksüel bir yaşam sürüyorlar. Lali bu seçimi bir tek nedenden yaptığını söylüyor, “Kadınlara doğru dürüst davranılmıyordu, o yüzden burneşa oldum” diyor. Burneşa olmaktan gurur duyan Lali, “Burneşalar, Arnavutluk tarihinin bir parçası ve bu tarih hiç silinmeyecek” diye ekliyor.

SON BURNEŞALAR

Geçen sene BBC’nin araştırmasına göre dünyada sadece 12 burneşa kalmıştı. Bu sayı 2024’te azalmış olabilir. Burneşa geleneğinin kökeni 15. yüzyıldaki Leke Dukagjin Yasalarına dayanıyor. Kosova ve Kuzey Arnavutluk’taki bu törelere göre kadınlar eşlerinin eşyası olarak görülüyor, aile tarafından seçilen erkek ile evlendiriliyor, hayatı ev içinde bir nevi kölelik yaparak geçiyor. Böylesi baskıcı ve seçimsiz bir dünyada burneşa olmak demek kendini başka bir töreye feda etmek değil, bilhassa kadınlara empoze edilen düzeni protesto etmek ve dizginleri eline almak demekti.

Günümüzde burneşaların son temsilcilerini görüyoruz, Arnavutluk’ta sokakta yürürken bir burneşaya rastlarsanız, eskiden olduğu gibi insanlar ellerini öpmüyor ama başka bir çağdan kalmış, tuhaf bir numune gibi bakmadıkları da kesin.

Evet, eskisi kadar olmasa da saygı görüyorlar.

Ama neyse ki artık biraz saygı görmek için, özgürce sigaranızı tüttürebilmek için erkek olmanıza gerek yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Batu Arşivi