TCMB trafiğinden FED’i atlamayalım

Cuma günü İSO-TCMB buluşmasının basına yansıyan notlarına hiç değinmeyeceğim. Adeta Türk filmi gibiydi:
“Biz ayrı dünyanın insanlarıyız..”

Ne kendi asabımı ne de sizin asabınızı bozmak için söz konusu toplantıyla ilgili yorumlarımı başka bir zamana bırakıyorum. Şimdi başlıktaki meseleye dönelim…

Fed beklenen kararı verdi, faizleri tekrar 75 baz puan artırdı. Ancak bu yolculuğa aynı şekilde devam edebileceğinden pek emin değilim. Her ne kadar ECB’ye göre enflasyonla mücadele konusunda daha net adımlar atsa da Fed’in resesyon tehlikesine karşı eylülden sonra strateji değiştirmesine şahit olabiliriz.

Eğer faiz yükselişleri enflasyonu durdurmaya yetmez ve resesyon riski elle tutulur hale gelirse, geç müdahale etmekten çekinecek olan Fed faiz adımlarını daha mütevazı şekilde yapabilir. Dolayısıyla %3.25 seviyesine kadar faizi yükselttikten sonra gelinen noktayı analiz edecek ve muhtemelen önce 50 ardından da 25 baz puanlık adımlarla yola devam edecektir diye düşünüyorum.

ESKİMİŞ PARADİGMALAR ÇALIŞMIYOR
Diğer taraftan “Pahalı dolar Amerika’nın işine gelmez” diyenler de var. Ancak, ABD’nin sattığı ürünlerin fiyat elastikiyetinden haberdar olmadan bu söylemler üretiliyor diyebilirim. Mesela Apple ürünlerini satın alanlar parite sebebiyle vaz geçerler mi ? Pek sanmıyorum. Bunun haricinde savunma sanayi, uzay ve havacılık, dijital
ürünler vs gibi kalemlerde paritenin çok etkili olduğunu iddia etmek güç. İkinci bir bilgi de şu:

ABD’nin dış ticaret açığı vermesi hükümetler üstü bir politika kararı olarak yorumlanmalı. Bu şekilde tercih ettiği ülkelere bir nevi servet transferi yapıyor. Sadece öngörülen limitleri aştığı zaman tartışılıyor. Amerikan dış ticareti, ülkenin dışişleri bakanlığıyla koordinasyon halindeki bir temsilcilikle yönetiliyor. Kabinede sandalyesi vardır ama bakanlık değildir. Bazen “Amerikan Ticaret Bakanlığı” gibi cümleler kuruluyor ama bu departman da ABD’deki ticari faaliyetlere bakar. Dış ticarete değil.

Özetle, ABD dış ticareti aynı zamanda diplomatik bir faaliyettir. Aslında her ülke için bu durum geçerli olmalı ve iç ticaretten ayrılmalıdır.

Tüm bu kısa bilgilendirmeden hareketle Fed’in eylülden sonra yavaşlatma ihtimali olan faiz adımları pariteden değil, “yüksek enflasyon-resesyon” yerine “yüksek
enflasyon-düşük büyümeyi” tercih etmesinden kaynaklanacak diyebilirim.

Sadece ABD’yi değil, bizleri de zor günler bekliyor besbelli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi