ÜÇ DEDİK ÜÇ ATTIK AMA…

Normal maçlar öncesi teknik konuları düşünürüm daha çok. Takım nasıl oynamalı, hangi ilk 11 olmalı, hamle futbolcusu kim olmalı vs.
Ama derbiler öncesi aklım öykülere gider; futbolun teknik bir iş olduğunu unutur insan öykülerine bakarım. Bilirim ki derbilerde sonucu insan belirler; Hoca, oyuncu ya da hakem. Bazen bir hatayla, bazen yüreğini sahaya koyarak, bazen de mucizevi bir golle. Hafta içinde kaybettiğimiz Maradona’nın Dünya Kupasında “tanrının eliyle attığı gol” gibi… Yıllarca o maçı bu golün öyküsüyle anlatır insanlar.
Derbilerde çoğu zaman hocalardır öyküyü yazan. Bu derbide de Sergen Yalçın doğrularıyla Erol Bulut hatalarıyla maçın öyküsünü yazdı.
Futbolculuğunda topsuz oyunu pek umursamayan SergenYalçın, son haftalarda takımı Beşiktaş’ı tam da kendi stiline göre oynayan bir takım haline getirdi.Topla oynayan, topa sahip olabildiğinde de rakibi bunaltan bir Beşiktaş.
Saraçoğlu’na da aynı mantıkla çıkacağı bekleniyordu ama soru Beşiktaş’ın 90 dakikanın ne kadarında topa hakim olabileceğiydi? Çünkü Siyah Beyazlılar henüz hiç bir maçın tamamında topa hakim olamamış ve topu kaybettikleri dakikalarda da gol yemişlerdi.
Erol Bulut’un ilk 11’i açıklandığında buradan bir “hatalar öyküsü” çıkacağını tahmin etmek güç değildi. Stoperde son 3 haftanın en iyisi Serdar Aziz yerine Lemos’un tercih edilmesi, bu maça özel önem vereceği bilinen Caner yerine Novak’ın seçilmesi hayli tartışmalıydı. Sosa mı Mert Hakan mı tercihi de hayli tartışmalıydı.
Bunlara rağmen sahaya çıkan 11’ler herşeyi değiştirebilirdi ama olmadı.
Son derece enteresan başladı maç. Daha ilk dakikada Perotti kaleci ile karşı karşıya kaldığında topu üstten dışarı atmasa maçın gidişatı başka olurdu. İki dakika sonra Aboubakar daha zor pozisyonda golü atınca maç Beşiktaş’ın kontrolüne geçti ve bir daha da çıkmadı.

  1. Dakikada yenilen ikinci golden sonra herşey bitti. Sonrasında Erol Bulut’un hamleleri de işe yaramadı. Çünkü ilk düğmeyi yanlış iliklerseniz sonraki düğmelerin hiç şansı kalmaz. Her şey bir kenara Gustavo dökülüyorsa, gerisini anlatmaya bile gerek yok. Beşiktaş’ın Fenerbahçe kalesini tutan toplam 4 şutu var ve attığı 4 gol.
    Beşiktaş’ın erkenden 10 kişi kalması bile oyundaki hakimiyeti değiştirmedi. Maçın hiç bir anında Beşiktaş’ın eksik oynadığı hissedilmedi bile.
    Sergen Yalçın kendi takımının ve oyunun hakimi olarak günün başarı öyküsünü yazdı. 96 dakika saha kenarında başta hakem olmak üzere herkesle mücadele etti, pek alışık olmadığımız biçimde bağırdı çağırdı, kart gördü ama maç sonunda yüzü gülen oldu.
    Türkiyede aslında hocalar kadar hakemler de çok sık öykü yazıyor. Derbinin hakem kadrosunun da maşallahı vardı.
    “Sahada Tugay Kaan Numanoğlu, VAR’da ise Zorbay Küçük” maç boyu Sergen ve yardımcılarının tepkilerine maruz kaldılar ama Fenerbahçe’nin yediği iki golde de hatalıydılar. İkinci gol öncesinde Cisse’ye yapılan faulu Numanoğlu’nun görmemesi ayıptı, VAR’a çağrılmaması ise büyük ayıp. Necip’in Gökhan’ın omuzuna basarak yükselip attığı golde de VAR’a bile gidilmemesi gösteriyor ki kötü hakem böyle daha kötü oluyor. Bu kötü ekip Beşiktaş aleyhinde de yanlış düdükler çaldı, Sergen Hoca da kimi haykırışlarında haklıydı. Allah sonlarını hayretsin.
    Böylece Fenerbahçe’nin elinde kalan son Saraçoğlu serisi de bitti. Umarım Fenerbahçe yönetimi ve Erol Bulut hakem hatalarına takılıp kalmaz. Sanki Teknik yönetim fazla kalabalık gibi, insanın aklına acaba “Erol Hoca rahatça karar alamıyor mu? Karışanı mı çok?” sorusu geliyor. İnşallah böyle bir kaos yaşanmıyordur. Varsa çözmek lazım.
    Yapılması gereken çok şey var.Bir arkadaşımın maçtan sonra dediği gibi “Üç atarız demiştik attık ama bir de dört yemeseydik…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi