Ciğerimiz yanarken, rakamların anlamsızlaştığı bir ay...

Orman Yangınları

Maalesef geçtiğimiz ayı ülkemizin çok çeşitli yerlerinde çıkan orman yangınlarıyla, ciğerimiz yanarak tamamladık. Üstelik yangınlar birçok bölgede bu ayın ilk 10 gününde de devam etti. Yangınların nedenleri, hava şartlarının işleri nasıl zorlaştırdığı ve müdahalelerimizin yeterli olup olmadığı konularını geçtiğimiz 20 gün boyunca epey yazdık, konuştuk, okuduk. Bu tartışmalara burada bir kez daha girme niyetinde değilim ancak konuya her zamanki gibi veri ile yaklaşıp, konunun unutulmamasını, sürekli gündemimizde kalmasını amaçlıyorum.


Kaynak: Verimetrik

2018 yılı itibariyle ülkemizde yaklaşık 23 milyon hektar ormanlık alan mevcut. 1988 yılı ve sonrası 33 yıllık veriye bakarsak Türkiye’de her yıl ortalama 2 binin üzerinde orman yangını çıkıyor ve bu yangınlarda ortalama 11 bin hektar orman yanıyor. Bazen rakamların anlamı olmuyor, 11 bin hektar dediğimiz alanın büyüklüğü gözümüzde canlanamıyor, onun için bu gibi durumlarda en sık başvurulan yöntem olan futbol sahası karşılaştırmasını yaparak daha iyi anlamamızı sağlamaya çalışayım; Türkiye’de her yıl 15 bin 200 futbol sahası büyüklüğünde orman yanıyor! Daha da kötüsü, sadece geçen yıl  yani 2020 yılında 20,971 hektar yani 29 bin 400 futbol sahası büyüklüğündeki ormanımız yandı!

Yüreğimiz sadece son 15 gündeki yangınlarda değil, her yıl bir parça yanıyor. Çoğumuz da her yangın ya da yangın gibi olaylar sonrası belli bir süre yazıyor, çiziyor, okuyor, üzülüp ağlıyoruz ama sonrasında da duyarsız bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. Marmara denizindeki müsilaj sorununda sosyal medyada ‘atıp tutanlar’ın acaba ne kadarı sonraki 3 ay boyunca Göcek koylarını mahvetti, keşke tespit edebilsek. Bugün orman yangınlarına üzülüp  ağlayanların ne kadarı 6 ay sonra da ormanlar ve doğa konusunda duyarlı olmaya devam edecek, keşke tespit edebilsek. Keşke!

Ancak bir taraftan ciğerlerimiz yanerken, başka taraftan sellerde kayıplar verirken, hayat devam ediyor ve işimizi yapmak, rakamları değerlendirmek zorunluluğunda oluyoruz. Bu gibi durumlarda rakamları konuşmanın vicdani rahatsızlığını anlıyor ve hak veriyorum ama mecburen devam ediyorum.

Özel Tüketim Vergisi

Bu haftanın son gününe, motorlu taşıtlardan alınan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) matrahlarındaki değişiklikle uyandık. Bildiğiniz gibi 4-5 yıl kadar önce motorlu taşıtlardan alınan ÖTV kanununda bir değişiklik yapıldı ve önceden sadece motor hacmine göre dilimlendirilen ÖTV, artık araç bedeline de dayandırıldı. ÖTV’nin teknik detayına girmek yerine bu değişikliğe konu rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Motorlu taşıtlardan alınan ÖTV geçen yıl 46,6 milyar Türk lirası, bu yılın ilk 6 ayında ise 31,2 milyar Türk lirası oldu. 2020 yılında bütçeye yaklaşık 210 milyar Türk lirası ÖTV katkısı oldu. Bütçeye gelir olarak yazılan bu ÖTV gelirlerinin yüzde 22’si motorlu taşıtlardan elde edildi. Bu yılın ilk altı ayında ise bu oran yüzde 33.

Motorlu taşıtlardan alınan ÖTV'nin toplam bütçe gelirlerindeki payı da 2019 yılında gerilemiş olsa da trend olarak yükselmeye devam ediyor. Bütçe gelirlerinin geçen yıl yüzde 4,5’i, bu yılın ilk altı ayında ise yüzde 4,9’u motorlu taşıtlardan üzerinden alınan ÖTV.


Kaynak: Verimetrik

İşsizlik

Geçtiğimiz hafta TÜİK tarafından Haziran ayı işgücü istatistikleri açıklandı. Açıklanan işsizlik oranı çoğumuz için sürpriz oldu; Mayıs ayında yüzde 13,1 seviyesinde olan işsizlik oranı ciddi bir gerilemeyle yüzde 10,6 olarak açıklandı.

Haziran ayında toplam işsiz sayısı 823 bin kişi azalarak 3 milyon 399 bin kişiye geriledi. Diğer taraftan işgücüne dahil olan kişi sayısı da 222 bin kişi geriledi ve 31 milyon 984 bin kişi oldu. İstihdam edilen kişi sayısı bir önceki aya göre 602 bin kişi arttı ve Haziran ayında 28 milyon 586 bin kişi oldu.

Sektörel kırılımlara baktığımız zaman da görüyoruz ki istihdam edilen kişi sayısındaki en az artış 8 bin kişilik artış ile inşaat sektöründe olmuş. En yüksek artış ise 296 bin kişilik artışla sanayide gerçekleşmiş. Sanayideki bu artış, sanayi üretim rakamlarını da incelediğimizde şaşırtıcı değil. Bunlar neticesinde her zaman olduğu gibi hizmetler sektörü istihdamın yarısından fazlasını sağlıyor, istihdam edilen kişilerin yüzde 55’i hizmetler sektöründe çalışıyor. Veri seti içinde ilginç bazı rakamlar da var; tarım sektöründe istihdam artışı 163 bin kişi olurken, bu artışın sadece 4 bini erkeklerde gerçekleşmiş. Yani tarım sektöründeki istihdam artışının sadece yüzde 2’sini erkekler oluşturmuş.

İşsizlikten bahsederken her zaman dikkatle takip ettiğimiz 2 önemli veri daha var. Birincisi genç işsizlik rakamı. 15-24 yaş aralığındaki işgücündeki işsizliği gösteren bu veri Haziran ayında Mayıs ayına göre 0,2 puan azalarak yüzde 22,7 oldu. Bu hala çok yüksek bir oran. Muhtemelen yeni mezun gençlerimizi işgücüne dahil edemediğimiz durum gelecek için ümitli olmamız konusunda bizi maalesef zorluyor. Diğer bir veri de bizlerin ‘geniş işsizlik’ diye tanımladığımız ve yıllardır alt rakamlarla hesaplamaya çalıştığımız ancak son revizyondan sonra TÜİK’in de ‘atıl işgücü’ tanımıyla açıklamaya başladığı rakam. Atıl işgücü, bizlerin tanımladığı ‘geniş işsizlik’ tanımına oldukça yakın bir tanımda ve tam olarak olmasa bile yine de açıklanması önemli ve izlenmesi gereken bir veri. Atıl işgücü oranı Mayıs ayındaki yüzde 27,1 oranından sert bir iyileşmeyle yüzde 22,4’e geriledi.

Haziran ayındaki kısmi açılmanın ardından Temmuz ayındaki tam açılmayla birlikte işgücü verilerindeki iyileşmenin Temmuz ayında da devam edeceğini beklemek sanıyorum çok yanlış olmaz. Umarım Temmuz ayında da bu iyileşme beklentisi hayat bulur ve bunun topluma yansımalarını da görebiliriz. Çünkü şunu söylemek gerekir ki, rakamlardaki bu iyileşme henüz toplumda hissedilebilir ve dolayısıyla inandırıcılığı yüksek bir noktada değil. 


Kaynak:
Verimetrik


Kaynak: Verimetrik


Kaynak: Verimetrik

Enflasyon

Bir ülkedeki özellikle makro verilerden bahsediyorsak elbette enflasyon bahsetmeden olmaz.

Temmuz ayında tüketici fiyatları (TÜFE) önceki aya göre yüzde 1,80 oranında arttı. Bunun neticesinde geçen yılın aynı ayına göre artış ise yüzde 18,95 olarak gerçekleşti. Üretici fiyatlarındaki (Yİ-ÜFE) artış ise aylık bazda yüzde 2,46 olurken, yıllıkta da yüzde 44,92 oldu. Önceki yazılarımda da sık sık üzerinde durduğum TÜFE ile Yİ-ÜFE arasındaki fark Temmuz ayında da açılmaya, dolayısıyla üreticinin maliyetleri artarken bunu satış fiyatlarına yansıtamaması durumu devam etti.

Enflasyon ile ilgili bu ay Enflasyon Yayılım Endeksi’nden bahsetmek istiyorum. Enflasyonun genel seyrinden bağımsız, enflasyonun hesaplanmasında kullanılan sepetteki fiyatı artış gösteren kalemlerin adetsel yüzdesi ile fiyatı düşüş gösteren kalemlerin adetsel yüzdesi arasındaki fark Enflasyon Yayılım Endeksi’ni oluşturur. Bu sayede fiyatlardaki genel değişim ve değişim oranından ziyade bu aşağı ya da yukarı yönlü değişimin ne kadar genele yayıldığını göstermesi bakımından önemlidir. Diğer bir ifadeyle, fiyat artışlarının ne kadar genele yayıldığını ya da yayılmadığını gösterir. Yani sepette ağırlığı olan az sayıdaki maddede yüksek fiyat artışı olduğu için mi enflasyonumuz yüksek çıkıyor yoksa hemen hemen her maddede fiyat artışı mı var, bunu göstermesi bakımından önemlidir. Enflasyon Yayılım Endeksi’ne 3 aylık ortalama ile baktığımızda, endeks Temmuz ayında yüzde 53 seviyesine yükseldi ki bu da bize fiyat artışlarının genele yayılmaya devam ettiğini göstermektedir. Burada elbette mevsimsel etkilerden bahsetmek, bu endekse mevsimsel etkilerden arındırarak bakmak da mümkün ancak genel fikir vermesi bakımından yeterli olduğunu düşünüyor, o teknik detaya girmek istemiyorum.


Kaynak: Verimetrik

Güven Endeksleri

Güven endekslerindeki genele yayılan yükseliş havası geçen ayın ardından bu ay da devam etti. Tüketici Güven Endeksi dışındaki tüm güven endeksleri Temmuz ayında yükseliş gösterdi.


Kaynak: Verimetrik

Beklentiler

İki ay önce ismi değişen ve artık ‘Piyasa Katılımcıları Anketi’ olarak açıklanan, yaklaşık 60 kişinin katılım sağladığı anketin Temmuz ayı sonuçlarına baktığımızda, katılımcıların bu yıl için büyüme beklentisinin yükselişe devam ettiği ve yüzde 6 seviyesine geldiği görülüyor. Bu yıl sonunda yıllık enflasyon (TÜFE) beklentisindeki bozulma maalesef sürüyor; Şubat ayında yüzde 11,2 olan beklenti6 aydır yukarıya çekiliyor ve yüzde 16,3 seviyesine geldi. Yine yıl sonu için Amerikan doları kurunun 8,94 Türk lirası ve cari işlemler açığının ise 23,5 milyar Amerikan doları olması bekleniyor. Merkez Bankası politika faizi olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranının 12 ay sonrası için beklentisi de yüzde 14,9 seviyesine yükselmiş durumda.

Sağlıkla, keyifle geçecek bir aydan sonra görüşmek dileğiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Ekmekçi Arşivi