“İçinde bolca kıvrılmış sayfa barındıran bir günceyi yazmaya başladım”

Yaşadığımız çağı adlandırmak, tanımlamak pek mümkün değil artık. Gencecik birinin derdiyle bastonu elden düşmeyen, bu toprakların adı konulmuş veya konulmamış ‘kanunları’ yüzünden zaten sırtı bükülmüş 80’lik yaşlı bir amca veya teyzenin dertleri aynı yerde rahatlıkla kesişebiliyor. Birinin hayatın ortasına doğup allak bullak olan kafasıyla, bir ayağı ‘diğer’ tarafta olanlar aynı çarkta öğütülüyor. Lacivertin epey koyu tonuyla ama aynı tepside sunulan yaşam opsiyonları, farklıları zenginleştireceği yerde herkesi tek tipleştirerek birer robota dönüştürdü. Çok uzatmayalım, dönüp duruyoruz işte olduğumuz yerde. Yine bir “neden” arıyor insan en azından uykudan kalkmak için. Azmican Zengin de henüz 20 yaşında olmasına rağmen bu “neden”lere kafayı yorup derdini gitarıyla anlatmaya çalışan henüz yolun çok başında bir sanatçı. Aynı zamanda Mimar Sinan Üniversitesi’nde Sinema Televizyon okuyan Azmican Zengin Kadıköy Jeremy Productions etiketiyle yayınlanan ilk şarkısı ‘Bir Neden Ver’i dinleyiciyle buluşturdu. Kendi deyimiyle, “modern zamanların bizi içine attığı duygulara ses olan kent ozanlarından ilham alarak rastlandık olduğu kadar da birbirinden farklı hikâyeleri anlatma amacıyla çıktığı yolda,” ilerleme çabasındaki genç sanatçıyla müzikten girdik ortak mevzulardan çıktık.

Müziğe hediye gelen bir gitarla başlamışsın. O gitar gelmeseydi ne olurdu?

Gitarın bana gerçekten doğru bir zamanda geldiğini fark ediyorum şu an bir kere daha. Deli gibi müzik haberlerini takip ettiğim, o albüm, şu konser, bu grup diye günlerimi geçirdiğim bir dönemdi. Müzik yapma isteğim de doğuyordu tabii ki ama hangi enstrümanı çalacağıma dair pek de bir fikrim yoktu açıkçası. Bir sohbet esnasında bahsettim kuzenim Anıl Abi’ye bir enstrüman çalma istediğimden. 1-2 gün sonra elinde çok güzel bir gitarla geldi bizim eve. Kendi gitarlarından biriydi getirdiği. “İstersen al başla bunla,” dedi. Gelmeseydi, sanırım biraz daha oyalanır, gecikirdim düşünürken. Çok hevesli olduğum bir süreçte tanışamamış olabilirdim belki de gitarla. Bu vesileyle bir kez daha teşekkür etmiş olayım.

“Modern zamanların bizi içine attığı duygulara ses olan kent ozanlarından ilham aldığını” söylüyorsun. Kimler onlar? Sana nesi çekici geldi?

Leonard Cohen ve Bruce Springsteen’i, buralardan ise Bülent Ortaçgil  ve Nejat Yavaşoğulları’nı söyleyebilirim ilk aklıma gelenler olarak. Şarkılarında insanlığın birçok haline yoğunlaşırken, kimi zaman da  içinde yaşadıkları şehrin, ülkenin kültürel veya politik olarak içinden geçtiği dönem hakkında ipuçlarına yer vermeleri, ilk defa yakın hissettirmişti bana.

Sinema Televizyon okuyorsun. Neden müzik eğitimi almadın?

Sinema da müzik de hem beni hem de birbirlerini beslediğini düşündüğüm disiplinler. Bir kalem, kağıt, kamera ile kendimi ifade edebileceğim, kurduğum dünyalara insanları ortak edebileceğim alanları olabildiğince genişletmek istedim. Sinema eğitimi alma isteğimin altında da bir ifade alanı daha kazanmak yatıyor.

“Her geçen gün kalınlaşan kendi dünya güncesinin soluk biraz da hırpalanmış sayfaları” varmış. 20 senede neden bu kadar doldu bu sayfalar?

Sayfalar doldu diyemem. Yavaş yavaş genişleyen günün sonunda  kalın bir kitap olmasını hedeflediğim, kalınlaştıkça belki üstüne kahve dökülen, zaman zaman rafın kuytu bir köşesinde, kimi zaman da  başucunda duran, içinde bolca kıvrılmış sayfa barındıran bir günceyi yazmaya başladım diyebilirim.

‘Bir Neden Ver’ ile iyi bir giriş yaptın. Şarkı ne zaman, nasıl ortaya çıktı?

‘Bir Neden Ver’i yaklaşık 2 sene önce yazdım. Dandik bir demo yapıp götürdüm ailemden biri gibi gördüğüm Uğur Karakaya’ya. Düzenlemesini yaptık onun evinde. Şarkıyı ilk dinleyen yakın arkadaşım Yiğit klavyesiyle, Sertan davuluyla katıldı sürece. Mix-Mastering’i de Abdülkadir Çığşar yaptı son olarak. Böylece ortaya çıkmış oldu ‘Bir Neden Ver’.

Şarkıda günümüz modern insanın kronik sorunu kendini bulamama halini işliyorsun. Ortada kalmış biri var. Hatta o kadar ileri gidiyor ki, yaşamak için bir yalana ihtiyaç duyuyor. Neden bu kadar bıkkınız her şeyden? Her şeyin elimizin ucunda olması ve elimizdekileri çok çabuk tüketiyor olabilir miyiz sence?

Sonu olmayan bir arzu şarkıdaki karakterin istediği. Yakınsa da bu yersizlikten, aidiyet duygusunun yoksunluğundan, yaşamı bu şekilde sürdürmekten başka yolu da olmadığını düşünen biri. “Selim Işık”larla duygudaş birisi desek yanlış sayılmaz herhalde. Uzun süre sürdürebilir bir ruh hali değil sanırım. Bir yerden sonra insanı yıpratır diye düşünüyorum bu şekilde bir yaşam. Fakat farklı bir açıdan bakarsak da zaman zaman insanı özgürleştiren ve dışarıdan gözlem imkanı sunan bir durum.

Henüz yolun çok başındasın. Bir yandan iyi bir eğitim de alıyorsun. Ancak her iki ‘sektör’de de ‘kurt kanunu’ işliyor? Sen nasıl ayakta kalmayı düşünüyorsun? Ya da senin gibi binlerce genç sanatçıdan nasıl bir farkın var ki insanlar seni takibe devam etsin?

Biraz engebeli yollardan geçiyor kesinlikle iki sektör de. İçimden gelen ise bu yollarda düşe kalka da olsa devam etmek. Beni heyecanlandıran, bana “bir neden ver”en uğraşların peşini bırakmamak. Nasıl bir farkım olduğunu benim anlatmam doğru olmayabilir gibi. Zaman içinde çıkan işlerim benden daha iyi anlatırsa ne mutlu bana.

Son olarak bundan sonraki planların neler?

Neredeyse son haline gelmiş 5-6 tane parçam var. Şimdilik belli aralıklarla parçaları single şeklinde yayınlayarak devam edeceğim gibi gözüküyor. Şarkıları bir EP veya albüm şeklinde yayınlama fikri de kafamın bir tarafında duruyor. Gönlümce, gelişerek ve değişerek üretmek en büyük isteğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi