İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Nuh’un gemisinden indik! Düşünün…

Aylarca uğraşıp, ince ince işleyerek, Nuh’un gemisi gibi bir gemi yapıyorsunuz.
Sel gelecek, su basacak, önlem alalım diye bütün komşularınızı o gemiye binmeye ikna ediyorsunuz. Herkes biniyor, binen gemiyi beğeniyor.
“Herşey fevkalade iyi düşünülmüş!” diyorlar.
Derken, gerçekten de sular hafif hafif kabarmaya başlıyor!
● ● ●
Gemidekiler hallerinden memnun..
“Ne iyi ettik de bu gemiye bindik!” diye düşünüyorlar..
Sizin öncülüğünüze teşekkür ediyorlar!..
● ● ●
Sonra bir sabah siz: “Ben gemiden iniyorum, benim bu gemide işim yok! Zaten gemi de bi halta benzemiyor… Velev ki su aşırı yükselirse ben kendi imkanlarımla yüzerim… Ne haliniz varsa görün!” diyorsunuz ve kendi yaptığınız gemiyi terkediyorsunuz!
● ● ●
İşte İstanbul Sözleşmesi aşağı yukarı budur!
Şimdiki Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’in 2011’de, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olduğu dönemde tasarlanan, STK’lardan, uzmanlardan da katılım alan, içinde AKP’lisinin de CHP’lisinin de olduğu sağlam bir ekiple, noktası virgülüne hazırladığı bu yerli ve milli sözleşmeyi; Avrupa Komisyonu Dönem Başkanlığı sırası Türkiye’de iken komisyona sunduk.
Adeta bütün üyeleri tek tek ikna ettik.
Hatta Sözleşme, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin İstanbul’daki toplantısında imzaya açıldı. Bu yüzden de İstanbul Sözleşmesi adını aldı.
● ● ●
Sözleşmeyi 2014’de parlamentosundan geçiren ve “alayü vala” ile imzalayan ilk ülke biz olduk.
Hatta Meclis Başkanı Cemil Çiçek imzasını atarken: “Hayatımda attığım ikinci önemli imza olacak. Birincisi evlenirken nikah defterine attığım imza, biri de budur!” dedi…
● ● ●
Gel gör ki, Sözleşme’yi imzalayan 46 ülke arasında, ‘ayrılığı yürürlüğe giren’ ilk ve tek ülke de biz olduk!
Rahmetli Yakup Yavrum’un ünlü repliğindeki gibi: “Bi baktım! Kendi arabam üzerime geliyo! Aman tanrım didim!”
● ● ●
Bir itiraz aşaması daha var ama durum şu:
Özünde “Kadınlar ve çocuklar, korunmasız insanlar eza cefa çekmesin, tacize uğramasın, vurulmasın, öldürülmesin!” diye ortaya çıkardığımız ve parlamentoda bütün partilerin milletvekillerinin onayı ile ilk katılımcısı olduğumuz sözleşmeden, Cumhurbaşkanının tek imzası ile çıkış yaptık!
● ● ●
“Böyle olmaz, Parlamento onayı ile girdik, parlamento onayı ile çıkmamız gerekir!” diye karara itiraz edildi.
● ● ●
O itiraz, Danıştay’da beş hakimden üçünün imzası ile reddedildi..
Hem de dediler ki: dört erkek hakimden ikisi kabul, ikisi red yönünde karar vermiş. Sonucu belirleyecek olan kadın hakim de ‘red’ yönünde oy kullanınca itiraz reddedilmiş!..
Kadın cinayetleri dursun diye, kendi yazdığımız sözleşmeye, kendimiz, üstelik de bir kadın hakimin oyu ile son noktalardan birini koyuyoruz.
● ● ●
Anıt Sayaç’a göre ülkemizde 2008’de kadın cinayeti sayısı 68 iken 2021’de 400’lere çıkmış.
● ● ●
Neden?
Çünkü kendi yaptığımız Nuh’un gemisinden kendimiz indik de ondan!

TATİLZEDE

Tatilzede tanımı ile, elbette tatile gidip gelirken harcadıkları yakıtın, köprünün, otobanın fiyatını hiç dert etmeyenleri, plaj büfelerinde tek lahmacunu iki yüz, üç yüz liralara yedikten sonra keyifle denize cuplayan limitsizleri kast etmiyoruz..
Onlarda sıkıntı yok!
● ● ●
“Tatilzede” dediğimiz vatandaşlar; yıllardan bu yana orta gelir diye isimlendirilen düzeyde ya da orta gelirin bir tık altında, iki tık üstünde yaşamış olup, eski alışkanlıkla hala kendilerini tatile gidebilecek, tatil yapabilecek sınıfta gören ve dokuz günlük tatilde yurdumuzun tatil yörelerinden birine gitme gafletinde bulunmuş saf vatandaşlarımız..
● ● ●
Tatil bu!
Birkaç akşam, deniz kenarında bir restorana girip gönlünce bir iki akşam geçirmeden, bir eğlence mekanına gidip bir iki tek atarak kurtlarını dökmeden; sadece suya girip çıkarak geri gelmekle tatil mi olur?
● ● ●
Eskiden her yıl, en az iki kez on beşer günden, bir aylık “salon salomanje” tatilini yapan; son iki yıl pandemi nedeniyle yerinden kıpırdayamamış; bu dokuz günlük tatilin şevkiyle meşhur tatil beldelerinden birine kapağı atmış bir arkadaşımdan ağlamaklı bir tatil macerası dinledim.
İnsan tatile gider de gam ve kedere boğulup geri döner mi?
● ● ●
İki çocuğu ve eşi ile birlikte, ancak günlük iaşesini sağlayabildiği, sıradan bir tatil için bütün birikmişlerini, kartlarını boşaltmış.. Üstelik de çocuklarımla birlikte “canımın istediğince dondurma bile yiyemedim!” cümlesi bana çok uyarıcı geldi.
● ● ●
Öyle şeyler anlattı ki, sonunda “evine dönebildiğin için çok şanslısın!” dedim!

CÜBBELİ'NİN KASET KONUSU

Tarik: yol, tarikat: yollar demek!..
Hedefe giden yol!
Hedef Allah’a ulaşmak ise ‘Allah’a giden yol!
Hedef devrim yapmak ise ‘Devrime giden yol!’
● ● ●
O yolda birlikte yürüyenler de birbirlerini ‘yoldaş’ olarak görürler..
Aynı yolun yolcuları, birbirlerini canı pahasına kollar!
Birlikte yola çıkmanın anlamı budur!
● ● ●
Ne diyor aynı yolun yoldaşı: “Erkeksen şeyhliğini açıkla da patlatayım kasetleri!”
● ● ●
Düşünsenize!
Kendi aralarindaki taht kavgasinda yoldaşına bunu yapan tarikat ehli, devlete sızarsa sana bana ne yapmaz?..
Bir tecrübemiz de var üstelik!
● ● ●
Bunu bize aha bu tokmakla anlattılar, aha bu cezveyle anlattılar, aha bu mikrofonla, aha bu kelepçeyle anlattılar!..

BİLAL VE İRAN

Diyorlar ki Bilal’in İran’da ne işi var?
Hoş kimse, “senin orada ne işin var?” diye sormuyor, o da ayrı!
● ● ●
Buradan ben bu soruyu soranlara soruyorum!
Sen hiç çocuğunu omuzuna alıp Fenerbahçe maçına götürmedin mi?
Çocuk çok mu anlıyordu maçtan, futboldan, ofsayttan filan..
Belki biz de o manada götürmüşüz..
Pişsin biraz demişiz..
● ● ●
Tabi işin aslı şu ki, Bilal okçuluk yanında dağcılık da yapar.
İran’da zirve yapacağız filan laflarını duymuş. Almış ipini, kazmasını, gelmiş uçağın kapısına!.. Şimdi çocuğa “geri git!” mi diyelim?..
Astana Zirvesi’ne de böyle gelmişti bu.
O zaman kimse farketmedi.

SİZ BİZİM HIZIMIZA YETİŞEBİLİR MİSİNİZ?

Buyrun!..
Biz de sildik KYK borçlarının faizlerini.
Hem de Bay Kemal’in vaad ettiği tarihten bir yıl önce!..
Bakalım bu hezimete ne diyecek Bay Kemal?

GÖZLÜK MESELESİ

54 bin liralık gözlüğü şahsımıza çok görmüşler. Artık bu kadarına da yuh diyorum!.
Yaa arkadaş ne kıskançsınız siz yahu!
Ne yani, işportada, Somalililer’in sattığı yüz liralık gözlüklerden mi takacağız.
Onu taksak bu sefer de Somali’ye kaynak aktarıyor diyecekler.
● ● ●
Geçen gün ortak sordu: “Ne gerek var bu kadar pahalı gözlük takmaya.. Gözlükten savunma yapamıyoruz!”
Yahu, inanmayacaksınız ama bu gözlüğün bir özelliği var.
Fakirleri göstermiyor! Takıyorum, bakıyorum..
Çevremdeki herkesin keyfi tıkırında..
● ● ●
“Sana da alalım bi tane sen de kullan rahat et dedim ortağa!”
Ne dese beğenirsiniz!
“Yav, benim gözlerim ne fakiri, ne zengini,
görmüyor ki zaten, ben önümü zor görüyorum!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi