Temel analiz değil temelden analiz..

Borsanın tekrar yükselişe geçmesiyle beraber "nereye kadar" soruları tekrar gündeme oturdu diyebilirim. Öncelikle Borsa'nın vazifesini bir hatırlamak gerekiyor. 

Borsa bir mezat piyasasıdır ve çok sayıda alıcı ile satıcının buluşup el sıkıştığı fiyatla hisseleri değiş tokuş ettiği yerdir. İlk zamanlarda belli bir mekanda buluşulan ve gerçekten el sıkılarak yapılan işlemler, zamanla teknolojinin olanakları kullanılarak önce seans salonlarına dönüşmüş, nihayetinde uzaktan erişim kabiliyetiyle sayılamayacak kadar çok alıcı ve satıcının dijital ortamda bir araya gelip alım-satım yaptığı platformlar haline dönüşmüştür. Mekan olarak anlattıktan sonra piyasa olarak tarife geçelim. 

Borsa esasında bir ikinci el piyasasıdır. Yani ilk elden, diğer bir tarifle halka arzlardan hisse almış olanların satmak için, halka arzlara katılmamış olanların da satın almak için buluştuğu bir mecradır. Bu açıdan oldukça sosyal bir yerdir diyebilirim. Aynı zamanda demokratiktir. İsteyen herkes şirketlerin halka açık ve işlem gören hisselerini satın alma hakkına sahiptir. Normal şartlarda bu şirketlerin kapısını çalıp hissedar olmak istediğimizi söylesek kapı dışarı edilebiliriz ama borsadan bu şirketlere ortak olmak mümkündür. 

Borsa endeksi normal şartlarda ekonomide işler iyi gidiyor ve karşısına yüksek faiz gibi rakipler çıkmıyorsa yükselir ancak küresel ya da ulusal sıkıntılar baş göstermiş veya faizler yükselmeye başlamış ise üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlar. Bu sebeple piyasa aktörleri doğru zamanda satın alıp doğru zamanda satmak için çok sayıda parametreye bakarlar, bir de üzerine temel ve teknik analizin ustalık isteyen yaklaşımlarıyla strateji geliştirirler. Elbette profesyonel yatırımcılar herkesin okuyabileceği göstergelere bakmazlar. Çünkü herkesin vakıf olduğu bilgiler onlar için faydalı bilgi değildir. Hatta bu sebeple Umberto Eco'nun göstergebilimi ve onun önde gelen isimlerini eleştirdiği biliniyor. 

Buradan hareketle sade vatandaşın görebildiklerini “yeni" ya da "parlak buluş" olarak adlandıran olmadığı gibi, amatörlerin gelişmeleri geç keşfetmelerinden dolayı sıklıkla para kaybettikleri söylenebilir. Sürekli yükselen borsaların zirveye ulaştığı yer amatörlerin tüm güçleriyle piyasaya girdiği an olarak da tariflenir. Dolayısıyla küçük tasarruf sahiplerinin kurumsal yatırımcılar olan fon ve portföylerde paralarını değerlendirmeleri önerilir. Çünkü 1929 yılından beri yapılan araştırmalar göstermektedir ki, hisseleri elde tutma vadesi uzadıkça para kaybetme ihtimali azalmaktadır. 

"Fakirin parasıyla zengin olunur" kuralı borsada da geçerlidir ve nadiren büyük oyuncular diğer büyük oyuncuları rahatsız edecek davranışta bulunurlar. İlla ki bunun rövanşı olur, piyasalarda kan davası güden oyuncular pek sevilmez. Dolayısıyla amatörlerin hızla aktığı piyasalarda eğer piyasa aktörleri göstergelere bakıp risk görüyorlarsa, hazır alıcı varken karı cebe koyarlar. Amatörlerin profesyonellere galip geldiği bir durum hiç hatırlamıyorum. 

Sözün özü: Faizlerin enflasyonun altında kalmasıyla beraber halka arzlardan kazanılan paralar, amatörleri Borsaya çekmiş gözüküyor. Burada yapılacak en doğru iş, hedef alış ve hedef satış fiyatlarını tespit edip onlara ihanet etmeden işlem yapmak. Konjonktürel gelişmelerin etkisinde kalıp karar değiştirdikçe amatörlerin tasarruflarını kaybettiği çok sayıda olayı gözlemlediğim için bu bilgilendirmeyi yapmak istedim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi