“Yeni Türkiye” adaleti

Pınar Gültekin. 26 yaşında. Üniversite öğrencisi. İki yıl önce vahşi bir cinayete kurban gidiyor.

Katil 32 yaşında evli ve bir çocuk babası. Pınar’ı döverek bayıltıyor, arkasından boğazını sıkarak boğuyor, sonra çöp varilinde yakıyor, en sonunda da yanmış cesedin üzerine beton döküyor.

Pınar’la katili arasında ne tür bir ilişki olduğu konusu karanlık. Katil aralarında bir aşk ilişkisi olduğunu ve kendisini terk etmesi üzerine yaşanan tartışmada “bir anlık öfkeyle” cinayeti işlediğini söylüyor.

Pınar’ın ailesine göreyse, katille kızları arasında bir ilişki filan yok. Pınar’la bir barda tanıştıktan sonra ısrarlı takibe başlamış, mesajlar atmış, kız kendisini sosyal medyada engelleyince çok sinirlenerek cinayeti işlemiş.

Katil önce ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılıyor, sonra Pınar’ın kendisini tehdit ettiği yolundaki bir iddia ciddiye alınarak ceza “haksız tahrik” indirimiyle 23 yıla indiriliyor.

Gerekçeli kararda, katilin Pınar’ı yakmasının ona eziyet çektirmeye değil, cesedi yok ederek yakalanmaktan kurtulmaya ve suç delillerini yok etmeye yönelik olduğu için “canavarca hisle adam öldürme” koşulunun gerçekleşmediği belirtiliyor.

Yani mahkeme, kurbanını boğarak öldürdükten sonra bir de yakması ve üzerine beton dökmesini katilin “temiz iş” yapma kaygısıyla izah ediyor.

E bir de madalya vereydiniz!

Kanıtlanmamış olmakla birlikte, Pınar’ın evli bir adamla ilişkisi olmuş olması ihtimalinin iktidarın yarattığı iklimde soluk alan mahkeme heyetini etkilemiş olması yabana atılmayacak bir olasılıktır.

···

Osman O. Kendi kızına 12 yaşından itibaren iki yıl boyunca istismarda bulunuyor. Kızın durumu anlatması üzerine anne şikayetçi oluyor. Baba savunmasında boşanmak isteyen eşinin iftira ettiğini söylüyor. Mahkeme babaya 72 yıl hapis cezası veriyor. Yargıtay tanık olduklarını söyleyen küçük kardeşlerin ifadelerini hiçe sayarak babayı tahliye ediyor.

···

Daha önce kardeşini de öldüren Orhan Munis cebine 19,9 cm’lik bir bıçak koyarak, son bir görüşmeye ikna ettiği TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz’la buluşuyor. Evlenme teklifini reddeden Kaçmaz’ı 15 kez bıçaklayarak katlediyor. Yargıtay Ceza Genel Kurulu cinayetin “tasarlayarak” değil, “duygusal çöküntü ve anlık hiddetle” işlendiğinden hareketle indirimli cezaya hükmediyor.

···

Mersin’de yaşayan 56 yaşındaki bir erkek, öz kızına dört yıl boyunca cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla tutuklanıyor. Sanık, mahkeme sürecinde öz kızıyla ilişki yaşadığını kabul ediyor, ancak “Zorla olmadı. Onun da rızası vardı” diye kendini savunuyor.

Yerel mahkeme sapığa nitelikli cinsel saldırı suçundan 30 yıl ceza veriyor. Yargıtay ise, avukatların itirazı sonucunda kararı bozarak öz kızından bir de çocuk sahibi olan tipi tahliye ediyor.

···

İstanbul’da yaşayan 12 yaşındaki bir kız yaşadığı mahallede esnaflık yapan 50 yaşındaki bir erkek tarafından defalarca taciz ediliyor. Yaşadıklarını bir süre kimseyle paylaşamayan çocuk, bir gün sınıfta panik atak geçirince, başından geçenleri rehber öğretmenine anlatıyor. Öğretmen de olayı hemen adli makamlara bildiriyor ve yargı süreci başlıyor. Rehber öğretmenin anlattıkları ve çocuğun psikolog eşliğinde alınan ifadesi doğrultusunda, yerel mahkeme fail hakkında mahkumiyet veriyor. Ancak istinaf mahkemesi çocuğun yaşadığı olaylar üzerinden 2 yıl geçtiği ve ortada tanık olmadığı gerekçesiyle yerel mahkemenin mahkumiyet kararını bozarak, fail hakkında beraat kararı veriyor.

Sanki çocuk istismarı tanık huzurunda yapılırmış!

···

Uzatmaya gerek yok. Her gün yeni bir gazete başlığıyla karşımıza çıkıyor benzer olaylar:
“Tacizci akademisyene kanıtlara rağmen beraat”.
“Öz babasının cinsel istismarına uğradı! Mahkeme beraat kararı verdi”.
“Mahkemenin 22,5 yıl hapis verdiği taciz sanığına, istinaftan beraat”.
“Vicdan sızlatan yargı kararlarında bugün: Kızlarına cinsel istismardan yargılanan babaya ‘İyi Hal’ indirimi”.

Sanki Türk yargısı ırz düşmanlarını, tacizcileri, tecavüzcüleri korumak ve kollamak için var. Öyle ya, savunmanın dahi aklına gelmeyen savları üretmenin, suçluların cezalarını hafifletmek için nedenler bulmanın veya icat etmenin feriştahı olmuş.

O maharetlerini siyasi suçlular veya düşüncesini ifade etti diye içeri tıktıkları lehinde kullandıklarını hiç görmedik. Türk yargısını bütün dünyaya rezil ettikleri kararları verirken aynı gönül zenginliğini gösterdiklerine tanık olamadık.

Adında adalet olan siyasi partinin 20 yıllık iktidarı sonunda yargının geldiği nokta budur.

“Küçüğün rızası” kavramını literatüre sokan bir Adalet Bakanının dönüp dönüp aynı koltuğa getirildiği bir ülkede ne bekleyebiliriz ki zaten?

Kaşıkçı dosyasının katiline teslimine “yasal” diyen, Cumhurbaşkanının tekrar aday olmasının “Anayasaya uygun” olduğunu iddia eden bir adalet bakanı işte.

Reis Marmaris’teki orman yangınının sabotaj sonucu çıktığının anlaşılması üzerine “idam cezası” filan diyecek olmuş. Adalet Bakanı “İdam cezasından bahsedenin
ağzına biber sürerim” diyecek yerde, “Cumhurbaşkanı söylüyorsa talimattır. Hemen bir çalışma başlattık” demiş.

Talimatla karar veren mahkemeler, bundan böyle talimatla idam cezası da verebilecekler.

İyi mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi