YEP: Halk Özeti

Pazartesi günü akşama doğru Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın salı günü saat 11.00’de “Yeni Ekonomi Programı”nı açıklayacağı bilgisi geldiğinde genel olarak bir merak ve beklenti oluştu. Yasa gereği Eylül ayının ilk yarısında açıklanması beklenen YEP’teki gecikme, son birkaç haftadır özellikle döviz piyasasında yaşanan gelişmeler ve kurdaki rekorlar dikkate alındığında daha da önemli hale geldi. Geçtiğimiz hafta TCMB’nin uzun zaman sonra politika faizini 200 puan arttırması da bir anlamda her zamanki soruyu gündeme getirdi. Acaba hükümet, aslında ciddi bir güven krizi yaşandığını, ekonominin neredeyse tüm dengelerinin alt üst olduğunu kabul edecek ve gerçekten yeni bir program tasarımı yapmış olacak mıydı? TCMB’nin faiz arttırmasıyla hükümetin görmezden gelme politikasını değiştireceğinden umutlanan birçok ekonomistin aksine, ben planın açıklanacağı tarihin bile bir gün öncesinden belli olmasının ciddi bir sorun olduğunu düşünenlerdendim. Planın açıklanma sürecinin plansızlığı dahi ciddi anlamda çalışılmış bir planın ortaya çıkmayacağının benim açımdan ilk göstergesi oldu.
Eski adıyla Orta Vadeli Plan yeni adıyla Yeni Ekonomi Planı gibi takip edecek üç yılda Türkiye ekonomisinin yönetimine ilişkin hedefleri ve yol haritasını sunacak böylesi önemli bir çalışmanın bu şekilde plansızca önümüze konması bile bir kere her şeyden öte can sıkıcı.
Bu şartlar altında dün açıklanan planın içeriği ise maalesef birçok açıdan en azından bu yıl sonuna kadar ne kadar çaresiz kaldığımızın göstergesi niteliğinde idi. Neden mi? Üç başlıkta kısaca özetleyelim.

  1. Rakamlar birbiriyle ve mevcut durumla tutarsız, fazlaca iyimser!
    Bir kere her şeyden önce oldukça iyimser tahminlerle plan hazırlanmış. Uluslararası kuruluşların ve Türkiye’deki birçok ekonomistin %3’ün altında bir daralma beklemediği, pandemi etkisinin ekonomiye ciddi hasar verdiği bir dönemi geride bıraktık. Bu dönemde ekonomide atabildiğimiz temel adımlar yeni kredi vermek, kredi ödemelerini, vergi ve SGK ödemelerini ertelemek oldu. Böylesi bir ortamda YEP’te en kötümser senaryo da bile %1,5’luk daralma olacağı öngörülmüş. Öte yandan büyüme hariç tüm göstergelerde kötü senaryoda veriler ne olacak o konuda bir bilgi göremedim! Yani her ne kadar hükümet, bize göre iyimser bir tahmin olan %1,5 daralmanın olduğu senaryoyu başarsa da bu senaryo da işsizlik, enflasyon, cari açık ve kur ne olacak bu konuda bir şey söylememiş planda!
    İyimser senaryoda adı üzerinde her şey iyimser. Mesela ilk sekiz ayda %7,29 olan enflasyonun yıl sonuna gelindiğinde %10,5 olacağı tahmin edilmiş. Ekonomide pozitif büyüme yaparken talebin görece iyi gittiği düşünülür. Öte yandan döviz kurlarında ise rekorlar geliyor, dolayısıyla üretici maliyetleri de hızla artıyor. Böyle bir ortamda yılın geri kalan dört ayında sadece %3 bir enflasyon olması büyük mucize olur. Hele ki böyle bir dönemde.
    Yine bir başka fazla iyimser tahmin işsizlik oranında. Bu yılı %13,8’te bitireceğimiz işsizlik oranında önümüzdeki yıl harikulade iyileşme olacak ve oran %10,8’e inecek diyor YEP. Bu yıl sonuna kadar işten çıkarma yasağının devam edeceği net bir şekilde görünüyor. Önümüzdeki yıl için de kabaca 1 milyondan fazla yeni iş yaratılması anlamına geliyor. Takdiri size bırakayım!
    Geçtiğimiz yıl YEP açıklandığında en temel sorunumuz Türkiye ekonomisinin 2020’de hızlı bir büyüme kaydederken cari açığının da düşeceğinin ifade edilmesi idi. Hemen hemen her büyüme döneminde ithalat artışının yaşandığı Türkiye ekonomisi 2020 yılında hızlı bir şekilde büyüyecek ancak cari açık düşecekti. Bu konuyu çok eleştirmiştik. Nitekim eleştirilerde haklı çıktık. Ekonomide canlanma gördüğümüz 2020 yılının ilk çeyreğinde cari açık da hızlı bir şekilde artmaya başladı. Eğer pandemi kırılması araya girmeseydi bugünlerde yine bu konuyu konuşuyor olacaktık. 2021 yılı için hükümet %5,8’lik büyüme hedeflerken cari açığın da 2020 yılında %3,5’tan %1,9’a düşeceğini öngörüyor. Yani hızlı büyümeyi başarıp, ihracat-ithalatın pandemideki gibi devam edeceğini ama turizmin sanki normal dönemdeki gibi gelir getireceğini hesaplamışlar. Doğru hesap ya her şeyi pandeminin devamı üzerine yapmak ya da tamamen pandemi etkileri kalkacak gibi yapmakken.
    Daha uzun uzun yazabiliriz. Yani bütçe dengesi başta olmak üzere birçok konuda tahminler iyimser ve maalesef bugün içinde bulunduğumuz durumlarla pek örtüşmüyor. Bu hedeflerin yakalanması için takip edilecek uygulamalar ise ya çok gerçekçi değil ya da hedefler arasındaki uyumsuzluğun artmasına neden olabilecek önlemler.
  2. Asıl meselelere (enflasyon, işsizlik, kur) neredeyse vakit olmadı. Ayırdığı yerlerde de iyimserliğin altını doldurmadı!
    Bugün yurttaşlarımıza sorsanız ekonomideki en temel üç sıkıntı TL’nin değer kaybı, işsizlik ve hayat pahalılığı yani enflasyondur. Tüm bu başlıklar sunumun içerisinde oldukça sınırlı yer tuttu. Sunumda daha ziyade hangi sektörlere destek verildi, bundan sonra neler yapılacak gibi konular gündeme geldi. Gerçi bu üç konuda söylenecek çok da fazla bir şey yok. Uğur Gürses’in de dediği gibi ekonomide güven ve istikrar sağlanamadığı sürece ne yaparsanız yapın, halkın en önemli gündemi olan bu üç konuda bir iyileşme beklemek mucize beklemek gibi bir şey!
    Ancak beni üzen tarafı, bu şartlarda dahi bu konuların gündemin en alt sıralarında kalması. Zaten Sn. Bakan pandemi döneminde verildiğini söylediği 494 milyar TL’lik desteğin alt bileşenlerini sayarken de geniş halk kesimlerinin ne kadar önemsendiği görülüyor. Bu rakamın içerisinde sadece 35 milyar TL’lik kısım doğrudan yurttaşlara gitmiş, geri kalan tutarın büyük bir kısmı ise şirketlere verilmiş durumda. Yani emek, YEP’te de gariban durumda kalmış görünüyor!
  3. 2020 kayıpları, 2021'de işi kurtarır yaklaşımı hakimdi.
    Bazı dönemler biz iktisatçılardan sık sık “baz etkisi” diye bir kavram duyarsınız. Enflasyon düşer, baz etkisi nedeniyle deriz, büyüme artar yine aynı şekilde baz etkisi nedeniyle deriz. Baz etkisi bir önceki yıl işler çok kötü gittiyse takip eden yılda az bir iyileşmenin bile çok iyi görünmesi gibi kabaca izah edilebilir. Ya da tam tersi, işler çok iyi gitti ise bir sonraki yıl biraz daha sınırlı iyileşme görülebilir. İşte tam da bu noktada YEP’in 2021 tahminleri devreye giriyor.
    Türkiye ekonomisi 2020 yılını her ne kadar kabul etmeyen bir kesim olsa da çok kötü geçiriyor. Böyle bir yılın ardından bir sonraki yıl rakamlar çok daha iyi görünebilir. Ancak bu yıl o kadar çok şey kaybettik ki ve önümüzdeki yıla ilişkin hala o kadar çok belirsizlik var ki bunu söylemek için bile henüz çok erken. Dolayısıyla YEP’in hem varsayımları hem de yaklaşımı biraz kolaya kaçmış görünüyor.
    Daha uzun uzun yazmak mümkün ama kısaca benim anladığım şekliyle size dünkü sunumu şöyle özetleyeyim.
    Bütün bunlar plana ve sunuma ilişkin benim değerlendirmelerim. Ancak bir nokta daha var ki atlamadan geçemeyeceğim. Plana ilişkin en önemli merak son dönemdeki gelişmelere ilişkin Sn. Bakanın bir değerlendirme yapıp yapmayacağı, yıl sonuna kadar işlerin nasıl yürütüleceğine dair bir mesaj verip vermeyeceği idi. Bakan bunlara neredeyse hiç değinmedi.
    Her uzun raporda yöneticilerin okunması için bir yönetici özeti bölümü bulunur. Biz de hem yukarıdaki değerlendirmeler, hem de Sn. Bakanın kısa vadeye ilişkin sessizliğini dikkate alarak YEP ve YEP sunumunun yönetici özetini değil ama “Halk Özeti’ni” şu şekilde yaptık:
    “Herkes bir süre daha başının çaresine baksın, enflasyon, işsizlik ve kura ilişkin yapabileceğimiz bir şey yok. Seneye bir çıkalım, tekrar bakarız…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Demir Arşivi