Serhat Güvenç

Serhat Güvenç

YEŞİL ADA, MAVİ VATAN(*)

Kadir Has Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Grubu her yıl Türk kamuoyunun dış politika algılarını araştırmaya yönelik kapsamlı bir araştırma gerçekleştirir. Prof. Dr. Mustafa Aydın’nın liderliğinde yürütülen araştırmanın bu yılki bölümü Mitat Çelikpala, Sinem Akgül Açıkmeşe, Ebru Canan Sokullu, Özgehan Şenyuva, Soli Özel ve Deniz Tığlı ve bendeniz tarafından oluşan bir ekip tarafından hazırlandı. Saha çalışması 21 Nisan-29 Mayıs 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları 15 Haziran 2021’de çevrimiçi bir basın toplantısında paylaşıldı.() Uzun uzadıya araştırmanın sonuçlarını irdelemek yerine, denizcilik konularına kafa yoran biri olarak anketin bu boyutuna yoğunlaşmak isterim. Bu yılki ankette yanıtlarını merakla beklediğim iki soru vardı. Geçen yıl yapılan araştırmada deniz yetki alanları bağlamında “Münhasır Ekonomik Bölge” (MEB) ile ilgili bir soru sorulmuştu. “Münhasır Ekonomik Bölge nedir?” sorusu yöneltilenlerin % 95,8’i bu kavramı daha önce duymadıklarını beyan etmişti. MEB kavramını daha önce duymuş olanların da ancak yarısı deniz yetki alanlarıyla bağdaştırmıştı (% 2,1).  Doğu Akdeniz’deki gerilim hızla düştüğü için soru bu yıl yapılacak araştırmada yer alsın mı diye kısa bir değerlendirme yapıldı. Ben konuyla ilgili, ama bu kadar teknik olmayan bir kavrama yer verebileceğimizi dile getirdim. Özellikle de son birkaç yıldır hararetle tartışılan “Mavi Vatan” kavramının Türk kamuoyunda ne derece karşılık bulduğunu merak ediyordum. 2010’ların ikinci yarısında “Türkiye Denizcileşmelidir” adlı bir kampanyayla Türk kamuoyunun deniz konularına ilgisi çekilmeye çalışılmıştı. Takip edebildiğim kadarıyla bu kampanya ancak dar bir çevrede etkili olmuştu. Bu arada Türkiye’nin deniz yetki alanlarının tümünü kapsayan “Mavi Vatan” kavramı gündeme geldi. “Mavi Vatan” kulağa, “Türkiye Denizcileşmelidir” sloganından çok daha cazip geliyordu. Savunucularına göre “Mavi Vatan” ülkenin geleceği açısından yaşamsal önemdeydi.  Öte yandan “Mavi Vatan” tartışmalarında kanaat önderi olarak öne çıkan ve “ana akım” medyada görüşlerini sıkça ifade etme fırsatı verilen bazı isimler daha sonra bu olanaktan mahrum kaldı. Zira bir bölümü Montrö başlıklı açıklamanın altına imza atan emekli amirallerdi. Dolayısıyla anketin uygulandığı dönemde “Mavi Vatan”, “ana akım” medyanın gündeminden hızla düşüvermişti. “Mavi vatan ifadesini duydunuz mu? Mavi Vatan’ın ne olduğunu açıklar mısınız?” soruları bu şartlar altında yöneltildi. Ankete katılanların % 76,1’inin “Mavi Vatan”’ı hiç duymadıkları yanıtını vermiş olması bana oldukça şaşırtıcı geldi. Geçen yıl sorulan MEB kavramına oranla “Mavi Vatan”ın daha çok duyulduğuna şüphe yok. Öte yandan kavramın neye karşılık geldiği konusunda bir kafa karışıklığı yaşandığı da belli.  % 13,4 için Mavi Vatan, KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) demek. Bunu % 4,3 ile deniz yetki alanları, % 4 ile Akdeniz yanıtları izliyor. Mustafa Hoca basın toplantısında “Mavi Vatan”ın KKTC için kullanılan “Yavru Vatan” ile karıştırılmış olabileceği yorumunu yaptı. Olasıdır.   Vatan kavramı renklerle bezenince benim aklıma da küçüklüğümde Kıbrıs için duyduğum “Yeşil Ada” gelir doğrusu. Kıbrıs’ın yeşil ada oluşu ayrı bir tartışma konusu. Adalı dostum Mete Hatay’ın bana aktardığına göre yağış mevsiminde kısa süreliğine ada yeşile büründüğü için böyle anılırmış. Konumuza dönecek olursak “Mavi Vatan” farkındalığı bir göstergeyse, Türk kamuoyunun denize bakışının üç yanı denizlerle bir ülkenin coğrafi konumuyla mütenasip olmadığı açık. En azından ekonomik potansiyelini gerçekleştirmesi bağlamında, Türkiye’nin zihniyet olarak denizcileşmesi daha uzun zaman gerektireceğe benziyor.   Öte yandan konuyu, deniz güvenliği/stratejisi bağlamına yerleştirdiğinizde ortaya bambaşka bir tablo çıkıyor. “Türkiye uçak gemisi sahibi olmalı mıdır?” diye sorulduğunda, katılanların % 55,5’i olumlu yanıt verirken, % 23,8’i olumsuz yanıt veriyor. % 20,7’nin ise fikri yok. Bu konuda AKP, CHP, MHP ve İYİ Parti seçmeleri arasında belirgin bir fark göze çarpmıyor. HDP seçmeni ise ayrışıyor. Ankette “Türkiye niye uçak gemisi sahibi olmalıdır?” sorusu yöneltilmediği için olumlu yanıt verenlerin gerekçelerini bilmiyoruz. Ancak tarihsel örneklere baktığımızda Türk kamuoyunun büyük savaş gemilerini, güç ve uluslararası statü simgeleri olarak gördüğü yorumu yapılabilir.  Zaman zaman uç veren “Yeni bir Yavuz zırhlısı” özlemi buna örnektir. Son olarak ankete katılanların % 63’ü dünya siyasetinde Türkiye’yi “Büyük Devlet” olarak konumlandırıyor. Uçak gemisi ve deniz aşırı güç aktarımı büyük devletlerle özdeşleştirilen yetenekler. Dolayısıyla kamuoyunun uçak gemisine verdiği açık destek, Türkiye’nin Büyük Devlet olduğu algısıyla pek ala örtüşüyor.    (*) Yazının başlığı Buket Uzuner’in Kumral Ada, Mavi Tuna romanından esinlenmiştir.   () İlgilenenler araştırmanın sonuç raporunu şu bağlantıdan indirebilirler: 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serhat Güvenç Arşivi