ALLAH ALLAH, MÜMKÜN MÜYMÜŞ?

Şaşırdım. Demek ki oturup rahat rahat Fenerbahçe maçı seyretmek de mümkünmüş. Hafakanlar basmadan, kalp çarpıntılarına uğramadan, ha oldu ha oluyor, eyvah yedik yiyoruz demeden, huzur içinde bir 90 dakika mümkünmüş. Kimse rakibi falan küçümsemesin, Helsinki’nin yarısı kadar top oynamayan takımlar karşısında ter döktüğümüz maçlar hiç de uzak geçmişte değil.

Pereira her maç Fenerbahçe’nin ofansif karakterini yükseltmeye çalışıyor. Seçtiği ilk 11’ler ve dizilişler bunun göstergesi. Helsinki karşısına çıkardığı ilk 11’i de böyleydi. Üçlü defansın göbeğine kesici özelliği daha kuvvetli Serdar yerine, ofansif katkısı daha yüksek ve oyun kurucu Gustavo’yu koyması bu çabanın bir örneği. 

Sakatlıklar elbette tercihlerini etkiliyor Pereira’nın ama seçimlerini ofansif futboldan yana yapıyor. Kısıtlı kadro asıl gençlere yarıyor. Helsinki maçına kaleciler hariç çıkan beş yedeğin üçü alt yapıdan, Muhammed 20, Arda 16 ve Fatih 18 yaşındaydı. Ve üçü de bu gece tüm Fenerbahçelilerin oğlu gibiydi, kardeşi gibiydi, sevgilisi gibiydi. Gözlerimiz yaşararak izledik her çalımlarını, paslarını. Onlar gözümüzün nuru.

Pelkas, İrfan Can gibi sakatlar takıma döndüklerinde, bir de şu efsaneye dönüşen transferler yapılırsa bu gençler elbette benzer fırsatları bulamayacak ama önemli olan A takımdan kopmamaları.

Bakmayın 5 yediklerine, Helsinki çok da küçümsenecek bir takım değil. Evinde oynadığı son 6 Avrupa kupası karşılaşmasında hiç yenilmeyen, 4 galibiyet ve 2 beraberlik alan Helsinki bu maçların tümünde ikiden fazla gol atmayı da başarmıştı.

İşte bu Helsinki karşısına Fenerbahçe Tisserand, Gustavo, Szalai defans üçlüsü, Nazım, Sosa, Zajc, Ferdi orta sahasıyla çıktı. Önlerinde ise Mesut ve Osayi ikilisi, santrafor olarak da Valencia vardı.

Fenerbahçe önde basarak başladı ve ilk 10 dakika oyuna tamamen hakim oldu. Karşılığını da 11 dakikada atılan ilk golle aldı. Gözümüzün bir başka nuru, dünya sevimlisi Szalai’nin geriden attığı derin pası Nazım ısrarla takip ederek çizgi üzerinde yakalamayı başardı. Verdiği pasla Valencia siftahı yaparak ilk golünü attı.

Üç dakika sonra Osayi çıktı sahneye. Orta sahadan aldığı topu tek başına hızla sürerek ceza sahası önüne kadar getirdi, ceza sahası yayında verdiği pas Valencia’nın ayağına geldiğinde olacak belliydi. Enner Valencia’nın düzgün vuruşuna Helsinki kalecisinin seyretmek dışında yapacağı bir şey yoktu.

Fenerbahçe attığı gollere ragmen istekli futbolundan vazgeçmedi. Özellikle rakip kale önünde ve sahanın her bölgesinde top kaptırıldığında geri almak için hızla yapılan baskı Fenerbahçe’nin oyun karakterinin temel özelliklerinden biri haline geliyor.

Üçlü defans bugün de zaman zaman yapılan bireysel hatalara ragmen başarıyla uygulandı denebilir. Defans göbeğinde oynayan Gustavo’nun, yenilen ilk goldeki hatası stoper olmamasından kaynaklanıyordu.

Valencia 52. dakikada sağ kanatta topla buluşan Nazım’ın ortasını çok artistik bir ters vuruşla kendisinin ve Fenerbahçe’nin üçüncü golü olarak ağlara gönderdi.

Pereira 60. Dakika’dan itibaren değişikliklerle oyuna müdahale etmeye başladı.  Önce

Muhammed, artık yorulan Osayi’nin, Mert Hakan da Sosa’nın yerine oyuna girdi. Kısa bir süre sonra da Mesut Özil yerini 16 yaşındaki Arda’ya bıraktı. Herhalde Arda için kısa bir süre öncesine kadar Mesut Özil’in yerine bir Avrupa Kupası maçında oyuna girmek rüya bile değildir. Apayrı bir öykü, bir masal, anlatmakla bitmez.

Defans yerleşmesinden gelen bir hatayla yenilen ikinci golden kısa bir süre sonra dördüncü gol geldi. Aslında golden daha önemli, daha çarpıcı olan Pereira’nın son bölümde Fenerbahçe’nin ileri üçlüsünü Muhammed, Arda ve Fatih’le oluşturmasıydı.

Ve dördüncü gol  Fatih’ten geldi. Bugün atılan goller içinde en sevdiğimiz gol Fatih’in usta vuruşuyla gelen oldu. Gençlerin başarısı ayrı bir keyif ve mutluluk veriyor

Aslında beşinci golü Helsinki’li defans oyuncusu Peltola kendi kalesine atarken genç Arda’dan çalmış oldu. Peltola, Muhammed’in, arkadaşlarının deyimiyle Mami’nin soldan yaptığı ortaya ters kafayı vurmasa top Arda’ya gelecek ve Arda belki de ilk golünü atarak tarihe geçecekti. Ama 19 yaşındaki Peltola  tarihi kendi adına tersten yazdı.

Fenerbahçe böylece 5-2’lik bir skorla tur atladı. Artık takım ruhu gelişen, 90 dakika maçı isteyen, baskı yapan, ileri oynayan ve bireysel formları artan bir Fenerbahçe var. Elbette daha yolun başı, atılacak çok adım var ama Pereira ve oyuncuları güven veriyor.

Bu akşama gelirsek maçın yıldızı Valencia, durgunu Mesut, maçın çalışkanları

Nazım, Ferdi, Osayi, yerini yadırgayanı Gustavo ve günün kahramanları Muhammed, Fatih ve Arda oldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi