“Artık ne istediğimi ve ne istemediğimi çok iyi biliyorum”

Batu Akdeniz, 5 şarkılık single projesinin sonuncusu olan “Büyük Rüyalar Peşinde”yi dinleyiciyle buluşturdu. Otobiyografik bir şarkı olan “Büyük Rüyalar Peşinde”, sağlam sound’u, harekete geçiren sözleriyle dinleyenin üzerindeki ağlak hâli defediyor!

Türkiye’de rock’n roll’un köklerine en içten samimiyetle bağlı müzik yapan sayılı isimlerden Batu Akdeniz, yeni şarkısı “Büyük Rüyalar Peşinde”yi Garaj Müzik etiketiyle tüm dijital platformlarda yayımladı. Dinleyene, köhne bir garaj stüdyosunda, gitar parçalamayla biteceğine kesin gözle baktıran bir sound’a sahip “Büyük Rüyalar Peşinde”, uzun süredir her yerden üzerimize sinmiş bıkkınlık, pes etmişlik, bitmişlik hâlini silkeleyip bertaraf edecek sözleriyle de yatık vaziyette duran narin ruhlarımızı ayağa kaldırmak için el uzatıyor. Şarkıyı ve bahsettiğimiz haleti ruhiyeyi Batu Akdeniz’le konuştuk. Kişisel gözlemime göre, zaten yolunu erken çizmiş olan sanatçı, artık bu yolda daha sağlam adımlarla yürümeyi iyice kafasına koymuş. Bunu da, “Yeni şey aslında şarkı ya da konser değil de daha çok müziğimden ne beklediğim ve müziğim için ne verdiğim konuları hakkında kendimle yaptığım uzun tartışmalar ve bunların sonuçları oldu. Artık ne istediğimi ve ne istemediğimi çok iyi biliyorum,” sözleriyle ifade ediyor. Gerisi aşağıda…

Senin rock’n roll sound’una alışkınız ama bu sefer gazı sağlam köklemişsin. Özel bir sebebi var mı bunun?

Bu aslında 1 yıl önce kaydettiğim 5 şarkıdan sonuncusuydu. Önceki dördü zaten geçtiğimiz aylarda yayımlandı, bunu sona bırakmamın sebebi de müzikal olarak sertleşeceğimin bir habercisi olmasıydı.

“Büyük Rüyalar Peşinde” otobiyografik bir şarkıymış. Senin sigorta nerede attı? 

Harika soru! Benim sigorta müzik yapmaya başlamaya karar verdiğim anda attı aslında. Bu şarkı çıkan ufak bir kıvılcım olarak kalabilir.

Şarkıda “büyük rüyalar peşinde” koşmaktan bıkmış, “yandığı kadar yakmış” ama “düştüğü yerden kalkmış”, “gücü her şeye yetecek” biri var. Madem şarkı otobiyografik, senin peşinden koştuğun “büyük rüyalar” neydi? Biraz ondan bahsedelim…

Hayatımda bugüne kadar üç ayrı dönemde çok karanlık zamanlardan geçtim. Hem kişisel problemler hem de sağlığımın bozulduğu zamanlardan bahsediyorum. Çok anlatmayı sevmiyorum ama güçlü dururken arka planda çok şiddetli fiziksel, mental acılar yaşadım. Bunlar yıllar sürdü ve hayatımın üç farklı döneminde oldu. Bu şarkı da o günlere bir gönderme yapıyor yukarıdaki sözlerle. 

Kafamızı çevirdiğimiz her yerde “büyük” şeylerle karşılaşıyoruz. Kullandığımız telefondan saçımızı yıkadığımız şampuana kadar her şey “en”lerle örtülü. Yaşadığımız hayal kırıklarının bu “büyüğe”, “en iyiye”, “en güzele” ulaşmak için yırtınmaktan başka bir şey için yaşayamaz hale gelişimizle bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Elimizin değdiği yerde ortalama bir şey kalmadı artık. Bu çaba bizi, tam da senin şarkında anlattığın ruh haline büründürmüyor mu?

Belki de ama benim bu şarkıda bahsettiğim “Büyük Rüyalar” tabiri en yüksek dağın tepesine tırmanmak, dünyayı fethetmek ya da milyon dolarların olması gibi değil de daha manevi, daha kişisel bir yerde duruyor. Kendini gerçekleştirmek gibi bir yerde.

Bir önceki soruyla bağlantılı olarak; aslında o “en”lerin, “büyük” şeylerin peşinden koşarken sağlam bir tokat yememiz iyi bir şey bence. İnsana o işlerin sabun köpüğü olduğunu, bizim istediğimiz değil, bize istetilen şeyler olduğunu gösteriyor o tokat. Sonra da suratımızda beş parmak izinin ruhsal acısıyla tekrar ayağa kalkıp yumrukları sıkarak her yönden en “üryan” hâlimizle kendimizi meydana atmak… İnsanın kendini bulması için bu imbikten süzülmesi gerekir diyorum. Katılır mısın bu düşünceme?

Kesinlikle katılırım. Burnu sürtülmeyen insan, başka insanı anlayamaz. Arada dayak yemek iyidir.

Bana gelen basın bülteninde, “pes edenleri savaşmaya çağırıyor!” diye hayli iddialı bir ifade var. Mevzuyu biraz genelleştirelim. Konu fark etmeksizin hepimizin üstünde bir bıkkınlık, bitiklik ve evet, pes etmişlik var. Üstelik epey de uzun bir süredir bu hâldeyiz. Diğer yandan da senin gibi sanatçılardan, “ayağa kalkma”, “mücadele”, “savaşmayı” da ekleyelim, işlerle karşılaşıyoruz. Şarkıları seviyoruz, size hak veriyoruz. Bizi düşündüğünüz için teşekkürü borç biliyoruz. Ama her şey yine aynı tas aynı hamam devam ediyor. “Büyük Rüyalar Peşinde” gibi iddialı şarkıların dinleyiciye tam olarak sirayet ettiğini, etkilediğini, amacına ulaştığını düşünüyor musun?

Kendi dinleyici kitlem bu tarzıma alışkın olduğu için evet ama genele vurduğumuzda hayır, düşünmüyorum. Burada tarzımın etkisi büyük. Her şarkım iddialı bence ama buradaki iddia kaliteli ve kalıcı olma iddiası. Bu topraklarda on milyonlara oynayan, herkesin sevgilisi, nicelik peşinde bir müzik yapmıyorum ve bununla barışığım. 30 yıl sonra yine bu röportajı yapacak olursak o dönemde yine sorarsın, umarım dinleyicilerim beni çizgisini bozmamış bir sanatçı olarak hatırlıyor olurlar. Belki 30 yıl sonra, yaralarını onarmış; sanatın, müziğin tekrar büyük büyük konuşulup tartışılabileceği rahatlamış bir Türkiye’de daha güzel şeyler konuşuyor oluruz. Türkiye’de artık genç insanlar bile çok yorgun ve çaresiz hissediyorlar. Siyaset zaten her saniye bizimle birlikte, en azından şarkılarda bundan kaçmak istemeleri çok kabul edilebilir.

Yaz ve devamında var mı yeni bir şeyler? Konser, şarkı vs…

6 Temmuz Perşembe günü Ankara 6:45’te konserimiz var. Bunun dışında biraz el frenini çektim, tamamen üretim ve keşfetme dönemindeyim. Yeni şey aslında şarkı ya da konser değil de daha çok müziğimden ne beklediğim ve müziğim için ne verdiğim konuları hakkında kendimle yaptığım uzun tartışmalar ve bunların sonuçları oldu. Artık ne istediğimi ve ne istemediğimi çok iyi biliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi