Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Eli belinde

Semboller çağlar boyu değişirken kolektif yaşamı da etkiler. Toplumun yansımalarını gösteren sembollerin dönüşümü kimlik ve aidiyet duygusunda sarsılma yaratabileceği gibi üstümüze giydirilmiş kimliğin hangi parçalarının kendimize ait olup olmadığını ya da ben’liğimizi kendi seçimlerimizin bir sonucu olarak kazanıp kazanmadığımıza dair soruları sorma imkânı verir.

Hikâye anlatıcısı kilimler, konargöçerlerin payidar kaydı kilimler. Düşüncelerin, kimliğin, kültürün ve kişisel hikayelerin birleşiminden doğan sembollerle bezeli soyut ve işlevsel sanat ürünleri. Kilimlerin taşıdıkları motifler, kilimi dokuyanın kişisel tarihini ilmeklerinde taşıdığı kadar yaşadığı dönemin dünya görüşünü, dokunduğu yerin coğrafi koşullarını, hayvanlarını, bitkilerini, atmosferini barındırır. Dış dünyanın taklit edilmesiyle kilimlere işlenen somut şekiller duygu, düşünce ve kültürün yansıdığı kompozisyonlarla tarih anlatıcılığı yapar. Motiflerle bezeli el dokuması halı ve kilimler bir sonraki nesile sadece estetik ve salt süsleme bırakmaz; kökleri tarihin kayıtsız kısımlarına kadar uzanan kültürel, dini, felsefi, sosyal veya mitolojik belge sunar. Sembolik motiflerin dilini okumayı öğrendikçe, her dokumacının hikayesini duymak, duygularını hissetmek ve düşüncelerini işitmek kolaylaşır. 

Dokumacı Kadınlar

Bilhassa, Anadolu Kilimlerinde görülen sembolik motifler kadının toplumdaki yeri ve psikolojisine dair görsel belge niteliğinde sayılabilir. Zira dokumacılık kendi hikayesini nesiller boyunca aktarmak isteyen kadının hikâye anlatma aracına dönüşmüştür. Dokuma tezgahına başka elin dokunmadığı -her dokuyucunun dokunuşu farklıdır- ifade alanına müdahale edilmediği, yaratıcı, paylaşımcı ve özgür bir alandır. Özellikle Anadolu’nun dokumacı kadınları atalarının tarihinden kendi tarihine birçok şeyi anlatırlar. İnançları, bağları, arzuları, amaçları dokuyucu kadınların parmaklarından Anadolu’ya yayılır. Zanaatları ve sanatlarıyla bezeli dokumaları onları ekonomik bağımsızlığa taşıyabilecek olsa da sıkıştıkları toplumsal rollerin sınırları hürriyeti dolaylı ve doğrudan etkilemiştir. Onlar da yaşadıklarını motiflerle dile getirir.

Semboller duyularla algılanmayan şeyleri somutlaştırarak algılanmasına imkân verirken anlam derinliği oluşturmaya başlar.

Semboller ne anlatacak?

Semboller değerlidir; evrensel iletişim nitelikleri taşırlar. Bir kimlik vaat edebilir, grupları birleştirebilir ve kelimelerin yapamayacağı bağların kurulmasına olanak sağlayabilir. Bir futbol takımının amblemi, yakamızda takılı parti rozeti, göğsümüzde karşıya göz kırpan spor markasının logosu anlam yüklü sembollerdir. Taşıdığımız semboller nereye ait olduğumuzu veya ait olmak istediğimizi anlatır, ideolojimizi temsil eder, geldiğimiz yere dair izler taşır. Semboller duyularla algılanmayan şeyleri somutlaştırarak algılanmasına imkân verirken anlam derinliği oluşturmaya başlar. 

Semboller çağlar boyu değişirken kolektif yaşamı da etkiler. Toplumun yansımalarını gösteren sembollerin dönüşümü kimlik ve aidiyet duygusunda sarsılma yaratabileceği gibi üstümüze giydirilmiş kimliğin hangi parçalarının kendimize ait olup olmadığını ya da ben’liğimizi kendi seçimlerimizin bir sonucu olarak kazanıp kazanmadığımıza dair soruları sorma imkânı verir. Duygusal bağların temsili olabilecek semboller değiştiğinde nostalji duygusu hüznü ve kaygıyı beraberinde getirdiğinden değişime karşı direnç de güçlü olabilir. 

Günümüzde, asırlardır üstüne yıkılmış toplumsal rollerinden ve kalıplaşmış sembollerinden arınmaya çalışan; çağlardır üzerine giydirilmiş kimlikten sıyrılarak kendini bulmaya ve sesini izin verildiği kadar değil kendi istediği kadar kullanmak isteyen kadınlar da artık işaretleri, motifleri ve sembolleri değiştiriyorlar. Edebiyatta, politikada, evde, şirkette, sokakta, sanatta kadınları ifade eden motifleri ve sembolleri dönüştürüyorlar. 

Anadolu Kilimlerinde görülen sembolik motifler kadının toplumdaki yeri ve psikolojisine dair görsel belge niteliğinde sayılabilir. Zira dokumacılık kendi hikayesini nesiller boyunca aktarmak isteyen kadının hikâye anlatma aracına dönüşmüştür

Değişim Sembolleri

Bu dönüşümlerden birine The Symbols of Change sosyal sorumluluk projesiyle toplumsal cinsiyet rollerini açısından sorular sorarak Anadolu kilimlerindeki motiflerini yeniden yorumlayan bir markada* denk geldim. Annelik, doğurganlık ve verimlilik anlamlarını barındıran “Eli Belinde” motifi kolları havaya kaldırarak “Dimdik Ayakta” (başarı) çevrilmiş (gücü elinde de yakışırmış); “sandık” (çeyiz) motifini eklemelerle “kep” (eğitim) sembolüne; eş bulmayı isteğini gösteren “saçbağı” motifine de “taç” biçimi verilerek liderlik temsiline dönüştürülmüş. 

Değişim mi öfkelendiren?

Bu dönüşüm dahi sembolik bir ifade olmasına rağmen bir markanın böyle bir adım atmasından rahatsız olanların eleştirilerini takip ederken, bu farklılığa karşı öfkenin nereden doğduğunu merak ettiğim için yazıyorum bu hafta. Sembollerdeki dönüşüm her ne kadar ufak görünse de içeride köklenmiş derin anlamları tehdit ediyor olmalı. Zira asırlarca aşina olunan, doğru-yanlış, iyi-kötü sorgulamadan sürdürülen birçok şey gibi kadının cinsiyet rollerinin de süregitmesi bilinçdışında bir arzu olarak yükseliyor; lakin çiğ ve saldırgan bir eleştiri olarak bilince uzanıyor. Yapıcı eleştiri yerine yıkıcılıkla perçinlenen eleştirinin değişimi reddetmesinin altında kendi inşasından ve temellerinden emin olmayan kimliklerin yatması oldukça muhtemel. Aşina olunanın değişimine öfke birçok alanda da aynı hızla karşımıza çıkıyor; zira bilinmeyenin tehlike çanları saldırganlığı tetiklerken, değişimin karşısındakini de değişime zorlayacak olması agresyonu arttıyor. 

Halbuki, asırları içinde barındırarak bugüne gelen, günlük yazar gibi dokunan kilimlerin motiflerinin dönüşümünde geçmişe ihanet değil geleceğe umut var gibi görünüyor. “Eli Belinde” sadece “Dimdik Ayakta” motifine dönüşmüyor; değişen unsur artık iki motifin de kullanılabilir olacağına dair anlamı barındıyor. Kadının elinden “doğurganlık” sembolü alınarak başarının geleceği değil, her türlü seçimin başarı olabileceği sembolize ediliyor. Bu noktada başarı kavramı ataerkil algının egemenliğinden çıkarıldığından, aşina olunan dışına çıkılmış olunmasının öfkesiyle karşılaşılıyor olmamız muhtemel. 

Hülasa, binlerce yıl ilmek ilmek dokunmuş anlatılar değişmiyor; hikâyeye yeni motifler ekleniyor. Kadın hem eli belinde hem dimdik ayakta, isterse evinde, isterse şirketinin başında, hatta isterse hem her ikisinde hem hiçbirinde kendi seçimleriyle ilerlemede hür olduğunu öğreniyor ve öğretiyor. 

*cacheistanbul

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi