Fettan Anna Karenina, Tolstoy’un meşhur romanında kocasını aldatmıştı…

Bu sebeple de Rus toplumundan dışlanmıştı…

Anna, 150 yıl sonra Amerikalılar tarafından da dışlandı…

Ama bu kez sebep kocasını aldatması değil…

Putin’in Ukrayna’yı işgali…

Netflix, Anna Karenina’nın uyarlamasına yönelik çekimlerini durdurdu…

Böylece zavallı Anna ne İsa’ya ne Musa’ya, ne ABD’ye ne Rusya’ya yaranabildi…

Düz mantıkla bakarsak ki Netflix yöneticileri öyle bakmış…

Putin de Rus… Tolstoy da Rus…

O zaman Putin = Tolstoy

Nasıl?

Devlet Bahçeli’nin “40 yapar” hesabı kadar sürreel değil mi?

***

Gavura kızıp oruç bozanlar Netflix’le sınırlı değil…

Geçtiğimiz hafta Sözcü Televizyonu’nda Serap Belovacıklı’nın Akıl Yolu programında konuktum…

İsrail’in kara operasyonu, fosfor bombaları, Lübnan Hizbullah’ı gibi hararetli konular tartışılırken…

Bir anda izleyicilere bir kitap tavsiyesinde bulundum…

Yanımda oturan CHP Milletvekili Dursun Çiçek sırası mı şimdi der gibi göz ucuyla baktı…

Serap Hanım da hafif afalladı…

Halbuki tam sırasıydı…

Kitabın adı Küçük Bir Ayrıntı…

Fakat kitabın başına gelenler hiç de küçük bir ayrıntı değil…

Kitabın Filistinli yazarı için Frankfurt’ta düzenleneceködül töreni palas pandıras iptal ediliverdi…

Ödülü veren Alman dernek bu iptalin yazarın rızasıyla olduğunu söyledi…

Adania Shibli ise böyle bir rızasının olmadığını söylüyor…

Hangisine inanalım?

Bana göre en garantisi Shibli’nin romanına inanmak…

Çünkü bu hikaye 1947 Arap-İsrail savaşında İsraillilerin zulmettiği küçük bir kızı anlatıyor…

Daha da kötüsü hikâye gerçek…

Peki bu kitap, İsrail’in en önemli kütüphanesinde var mı dersiniz?

Bu sorunun cevabına ulaşmak…

Yani İsrail’in Milli Kütüphanesi’nin internet sitesine girmek 20 saniyemi aldı…

Sonuç: Evet var!

Kraldan çok kralcılığın geldiği noktada İsrailliler bu kitabı milli kütüphanelerinde tutuyor da…

Almanlar kitap adına yapılacak töreni iptal ediyor…

***

Bir başka absürdülük de İtalya’dan…

Milano-Bicocca Üniversitesi, Dostoyevski üzerine bir dersi müfredatından çıkarıverdi…

Çarlık Rusya’sının idam cezalarıyla, sürgünleriyle cebelleşmiş mezarında yatan Dostoyevski’ye sinek vızıltısı kadar etki yapmış mıdır bilmem…

Putin’e kızıp Dostoyevski’yi sansürlemek ismi üniversite olan üniversal olma iddiasındaki bir kuruma yakışır mı onu da bilmiyorum…

İtalyanlar daha iyi bilir…

***

Gündelik politikalara göre don değiştirircesine asırlık sanatçılara yönelik değişen duruşlar…

Bunlar tam da mizah ustası rahmetli Selahattin Duman’lık vuruşlar…

Ukraynalılar Kiev’de Dostoyevski caddesinin ismini değiştirmiş…

Yerine… Bir o kadar yüzeysel, sanatı fabrikasyon üretime çeviren bir isim koymuşlar…

Amerikalı pop-art sanatçısı Andy Warhol…

Ukrayna’nın dış politikasının Rusya’dan ABD’ye kayışını gösteren gerçek bir dönüş…

Ukraynalılara göre…

ABD doğumlu Warhol’un anne babasının kökleri Ukrayna’ya dayanıyor…

Toronto Üniversitesi Ukrayna Araştırmaları Kürsüsü Başkanı Prof. John Yaremko’ya göre ise Warhol’un Ukrayna’yla alakası yok…

Yukarıda sormuştum… Tekrar sorayım…

Hangisine inanalım?

***

Ukraynalıların bu tip hatalara düşmemesi için sanatçıları iyice etüt etmesi gerekiyor…

Mesela yarın ABD’den vazgeçip Çin’le yakınlaşabilirler…

Bu durumda Çin çağdaş sanatı deyince akla gelen ilk isim Ai Waiwei’nin ismini bir caddeye vermeleri çok yanlış olur…

Çünkü bu Çin’i sevindirmek bir yana Pekin’in hiç hoşuna gitmez…

Çünkü Ai Weiwei, Çin rejimine muhalif ve ülkesine giremiyor…

Bu durumda Ukraynalılar belki de uzun erimli bir bakışla Andy Warhol’u seçmiş olabilirler…

Çünkü Warhol’un ikonik resimlerinden birinde Çin’in devrimcisi Mao Zedong var…

İşte bu Pekin’in çok hoşuna gidebilecek bir figür…

Eserin orjinaliyse Hamburg’daki Bahnhof müzesinde duruyor…

Böylece Ukrayna, bir yandan Çin’le raks ederken diğer yandan Avrupa ve ABD’yle tango yapabilir.

Ya da tüm yönetimler sanatçılara yönelik bu absürd tavırların, kendilerini komik duruma düşürmekten başka bir işe yaramadığının farkına varabilirler…

Bence en hayırlısı da o olur…