Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Ergenlik, ergin beklentilerden farklı bir çağ


Biyolojik değişimine bağlı fiziksel ve cinsel olgunlaşmaya uyum sağlamaya uğraş verirken, diğer yandan duygusal dünyasındaki iniş çıkışları tanımlama krizi yaşayan ergenlerden ergin performansı beklemek, kendi iç gerginliğiyle mücadele etmeye çalışan genci karamsar, umutsuz, kaygılı, isyankâr veya umursamaz hissettirebilir.

Gençler unutulmuş geçmişimiz, hayalini kurduğumuz geleceğimiz. Onlara nasıl davrandığımız, geleceğimizin nasıl olacağını belirleyecek.

2011 yılından beri ergenlerin ruhsal sağlık verilerinin hemen hemen hepsinde düşüş görülüyor[1]. Ergenlik dönemindeki gençler gitgide kendilerini üzgün ve umutsuz hissediyorlar.

Ergin olmanın gerekliliğiymiş gibi önce ergenliğimizi unutuyoruz. Kimliğimizi aradığımız ergenlik zamanlarını sorunsuz deneyimlemişçesine bir sonraki jenerasyona nasıl davranmaları gerektiğini, başarılı olmak için nasıl yol izleyeceklerini anlatıyor; ancak onları duymayı ihmal ediyoruz. Kendi evlatlarımızı ya kendi geçtiğimiz yollara doğru ittiriyor ya da içimizde ukde kalmış, gidemediğimiz yolları takip etmeye zorlayabiliyoruz. Farkında ya da bilincinde olmadan gençleri kendi sunduğumuz olasılıklardan birini seçmek durumunda bırakıyoruz. Onlar kendi seçimlerini yapıyormuş gibi görünseler de keşfettikleri ya da inşa ettikleri yolu değil, bizim olası gördüklerimizi yaşıyorlar.  

Buluğ çağına giriş

Halbuki, insanın gelişiminde buluğ çağına girişle birlikte fizyolojik ve psikolojik değişmelerle karakterize ergenlik, yaşama karşı bakış açısı kazanmaya, görüş edinmeye ve kim’liğin oluşturulmasıyla ilişkilidir. Ergenlik çocukluğun nihayeti, yetişkinliğin takdimidir. Yaşamın evresi, biyolojik ve psikolojik büyük değişimlerin yaşandığı bu dönem oldukça hassas ve yoğun yaşanır. Deri değiştirilen anın zayıflığı ve acısı vardır. Yetişkinlerin sıradan gördüğü temasların buluğ çağına giren gençlerin canını yakma ihtimali daha yüksektir. Belki de ergin ile ergenin çatışması bundandır. Biyolojik değişimine bağlı fiziksel ve cinsel olgunlaşmaya uyum sağlamaya uğraş verirken, diğer yandan duygusal dünyasındaki iniş çıkışları tanımlama krizi yaşayan ergenlerden ergin performansı beklemek, kendi iç gerginliğiyle mücadele etmeye çalışan genci karamsar, umutsuz, kaygılı, isyankâr veya umursamaz hissettirebilir.

Buluğ çağındaki abartılmış, basit ya da anlamsız görünen bu gelgitler, toplumsal rollerin öğrenilebilmesi, birbiriyle çelişkili rollerin dengelenebilmesi, kendine özgü inançların geliştirilebilmesi, ifade, tutum ve davranışların şekillendirilebilmesi adına gerekli deneyimlerdir. Yetişkinlerin sahip olduğu duygu regülasyon yeteneklerine henüz sahip olmayan ergen toplumsal ve kişisel sınırlarını, kapasitesini, kendini düzenlemeyi bu gelgitler sayesinde beller. Birçok duygusal ve davranışsal önemli değişim geçirmekte olan ergenin tutumlarında tutarlılık aramak, istikrar için baskı yapmak yetişkinin kişisel arzusudur; ergeni anlamaya yönelik girişimi değil. Bedensel ve zihinsel keşmekeşin içindeki ergenden istikrar beklemek, müfrit karşısında tepkisiz olmayı ummakla eşdeğer.

Ergenlik ergin beklentilerden ayrı

Ergenlik öneminde duygular yoğun yaşanır ve beden değişimi bir yetişkine göre hızlıdır. Dolayısıyla sıradan görülen bir gün bir ergen için aşırı yorucu olabilir. Sık sık dinlenme ihtiyacı ve yalnız kalma kendini regüle etme isteği duyabilir. Bu dönemde arkadaşlar dünyanın merkezi haline gelir. Zira dış dünyanın sınırlarını öğrenmek için ilişkiler gerekir. Çocukluktan yetişkinliğe geçtiği bu dönemde var olan gerçeklikten uzaklaşabilmek, istediği gerçekliğini inşa edebilmek için daha sık hayaller kurabilir; gündüz düşlerine dalabilir.

Gelişen beden, değişen duygular, keşfedilen cinsellik, kimlik karmaşası derken ergen zaten tarifi yetişkinler tarafından anlaşılması zor bir dönemde ergen, herkes ve her şeyle mücadele içindedir; kendi dahil. Gençliğin buluğ çağını nasıl yaşadığı geleceğin nasıl yaşanacağının da işareti kabul edilebilir. Zira gencin içinde bulunduğu kriz çağının nasıl atlatıldığı, kimlik ve kişiliğini etkileyecek, çevresiyle kurduğu ilişkiyi, duyarlılığını ve birlikteliğini belirleyecek, kendi anlamını yaratmasını sağlayacaktır.

Gençler umutsuz

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC – Center for Disease Control and Prevention) Amerika’da lise öğrencileri üzerinde on yıldır sürdürdükleri ve 2023 yılında yayımladıkları rapor, 2011 yılından beri hem kız hem erkek ergenlerin ruhsal sağlık ve esenlik verilerinin hemen hemen hepsinde düşüş olduğunu gösteriyor[2].  Ergenlik dönemindeki gençler gitgide kendilerini üzgün ve umutsuz hissediyorlar. Son on yılda gençler arasında ruh sağlığı sorunları, şiddet deneyimi, intihar düşünceleri ve girişimleri artış gösteriyor; ancak rapora göre neredeyse tüm ölçümlerde kızlar, erkeklerden daha kötü durumda. Genç kızların ruh sağlığı ölçümlerindeki düşüş erkeklere göre iki kat hızlı ilerlerken, on yıl içinde %60’lık artış gösteriyor.

Genç kızların üzerinde baskı daha yüksek

İş gücündeki erkek egemenliğinin 1960’lı yıllardan bu yana istikrarlı düşüşünün ve kadınların iş dünyasında yer almaya başlamasının eğitim hayatında da değişikliklere yol açtığı görülebilir. Kız çocukların geçmişe kıyasla eğitimde eşit şartlara sahip olmasının yanı sıra erkek çocuklarına kıyasla yükselen bir akademik performans gösterdikleri, lise ve üniversiteden lisans derecesine sahip kadın sayısının erkek meslektaşlarına göre arttığını söyleyen çalışmalar[3], genç kızlarda niçin ruhsal sağlık sorunlarında artış yaşandığına da ipucu sağlayabilir. Pederşahi toplulukların içinde yeniden yer kazanmaya çalışan kadınlar, çocukluktan itibaren yoğun başarı beklentisinin var olması, kendilerini kanıtlamaları gerektiğine ilişkin gizil baskıların devam etmesi, toplumsal ve kişisel rolleri sürdürmelerinde erkeklere kıyasla teltiksiz verimin umulması benzeri baskılarla mücadele ediyor. Son yıllarda sosyal medyanın yaygın kullanımıyla daha güzel, daha zayıf, daha popüler gibi ‘daha’ olmanın ve sunmanın zorunluluğunun hissettirilmesi[4] de genç kızlar üzerindeki baskının git gide arttığını gösteriyor. Farklı açılardan artan baskılar genç kızların ruhsal esenliklerinin süratle hasar almasına neden olabilir.   

Gençlik Riskli Davranış Araştırması’nın sonuçlarına göre: her üç gençten biri intihar girişimini ciddi olarak düşünmüş. Bu bize son on yıl içinde yüzde 60 yükselme yaşandığını söylüyor. LGBTQ+ öğrencilerinin ruhsal sağlıklarının da kötüye gittiği, ırk ve etnik kökeni farklı gruplarda da umutsuzluk ve karamsarlığın yükseldiğini gösteren bu araştırma, gençlere acilen şefkat ve ilgiyle yaklaşacak programların oluşturulması gerekliliğini yetişkin dünyasının gözler önüne seriyor.

Okullar sadece akademik başarı binaları değil

Çalışma her ne kadar Amerika’da yapılmış olsa da gençlerin yaşadığı sorunların yankısını mekândan bağımsız duyuyoruz. Ergenlik döneminin ruhsal ve bedensel krizleri, ayrımcılık, sınav stresi, ekonomi veya politika benzeri dış uyaranlarla birleştiğinde, buluğ çağı travmatik bir deneyime dönüşebilir. Halbuki, ergenlik dönemindeki gençler için küçük müdahaleler derin ve etkili değişimler yaratabilecek güce sahip. Okullar, akademik öğrenim için orada olsalar da gençler günlük vakitlerinin çoğunu bu binalarda geçiriyorlar. Okullardaki akademik başarının önceliği, ruh sağlığını korumak, güvenli ve şefkatli ilişki kurabilmek ve sağlıklı sosyallik sağlayabilmek adına beceri, bilgi ve desteğe yönlendirilebilirse çeşitli travmaların olumsuz etkilerini önlemek mümkün olabilir. Okullar duyguları yönetme, ihtiyaca yönelik sorular sorma veya toplulukla bağ kurma gibi temel becerileri kazandıran yerlere dönüşmeli. Ergenlik döneminin getirdiği fiziksel değişimlerle birlikte duygusal krizlerle mücadele içinde olan gençlerin ihtiyacı sınav, gelecek kaygısı, ders çalışma baskısı, konsantrasyon, yetişkin istikrarı beklentisi ya da performans kaygısından ziyade şefkat, anlayış, sabır ve yetişkinler tarafından derin dinlenme. 

Gençler unutulmuş geçmişimiz, hayalini kurduğumuz geleceğimiz. Onlara nasıl davrandığımız, geleceğimizin nasıl olacağını belirleyecek. Hatırlamak gerekir ki, kaygı içinde erginliğe adım atan, umutsuzlukla büyüyen ergenler hüzün ve karamsarlık içinde gelecek nesilleri yetiştirecekler.


[1]

[2]

[3]

[4]

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi