Ortak Vurgu Geçiş Dönemi Ama Enflasyon Söylemi Farklı  

10 Ağustos sabahı Moody’s Türkiye ile ilgili yayımladığı raporda, uygulanan ekonomi politikalarının kredi görünümü için olumlu olmasına rağmen yeni politika dönüşü riskinin de göz ardı edilmemesi yönündeki açıklaması geçen haftaya damgasını vurmuştu. Moody’s yeni ekonomi yönetiminin uyguladığı politika değişikliğinin daha yavaş büyümeye yol açacağını ifade ettiği raporunda gelecek sene yapılacak yerel seçimleri de dikkate alarak, para politikasında yavaş ve kademeli sıkılaşmanın sürmesini beklerken, bunun enflasyonun önümüzdeki aylarda yüksek seviyelerde kalacağı öngörüsünü yaptı. Moody’s bu değerlendirmesinde ekonomideki dengesizlikleri gidermek ile büyümeyi sürdürmek arasındaki dengeye vurgu yaptı. Moody’s’i böyle bir açıklamaya iten neden Cumhurbaşkanı’nın kabine toplantısı sonrası yapmış olduğu değerlendirmede” enflasyonu tek haneye indireceğiz ama ödün vermediğimiz iki konu var. İstihdam ve büyüme” yönündeki değerlendirmesi etkili olmuş olabilir.   

Raporun yayımlanmasının ardından ekonomiye ve enflasyona ilişkin olarak farklı açıklamalar geldi. 

Umut Kaynak Akışında 

Sayın Şimşek Yeni Şafak Gazetesi’nde yapmış olduğu değerlendirmede Türkiye’ye karşı esen rüzgârların 2024’ün ikinci yarısından itibaren destekleyici bir nitelik kazanacağını söyledi.  Benzeri bir açıklamayı ağustos enflasyon rakamına ilişkin değerlendirmesinde de yapan Sayın Bakan “Dezenflasyon ile fiyat istikrarının hedeflendiği bir geçiş sürecindeyiz. Para politikası duruşunun olumlu etkisiyle 2024 yılı ortasından itibaren yıllık enflasyon düşmeye başlayacak demişti. 

Yeni Şafak Gazetesi’ndeki açıklamasında ise “Amacımız, bir geçiş dönemi sonrası kalıcı bir şekilde enflasyonu aşağı çekmek. Merkez Bankası’nın da tahminlerinden göreceğiniz gibi, enflasyon önümüzdeki birkaç ay içerisinde geçici bazı faktörler nedeniyle artışa devam edecek. Bizim bütçe dengelerini iyileştirmek, depremin yaralarını sarmak için yaptığımız bazı vergi düzenlemeleri var. Bu vergi düzenlemeleri de tabii enflasyonist ama bu bir daha tekrarlanmayacak. Bir kerelik yaptığımız bir düzenleme bu”. Kaynak girişi sayesinde cari açığın azalıp kurun istikrar kazanacağını belirten Şimşek, “Önümüzdeki dönemde belirsizlik azaldıkça, cari açık daraldıkça inanıyorum ki kurda göreceli bir istikrara doğru gideceğiz. Bu da enflasyonu ve beklentileri olumlu yönde etkileyecek “dedi. Ayrıca Türkiye’nin ihtiyacı olan kaynağı tedarik noktasında Körfez ülkeleri gibi sermayesi fazla olan ülkelerden başlandığını bunun en somut emaresi BAE ile açıklanan 51 milyar dolarlık yatırım paketi olduğunu belirtti. Bu açıklamalar cari fazla yaratma politikasından tam da uzaklaşılmadığı ve umudun kaynak akışına bağlandığı yönünde bir çıkarıma götürüyor. 

Nitekim TCMB haziran ayına ilişkin ödemeler dengesi istatistiklerine göre Türkiye ekonomisinde cari denge haziran ayında artan turizm gelirlerinin etkisiyle ,20 aylık aranın ardından ilk kez aylık bazda 674 milyon dolar cari fazla verilmesi hiç şüphe yok ki haziranda göreve gelen yeni ekonomi yönetimi açısından oldukça moral verici oldu.  Ancak haziranda 5,2 milyar dolar olan dış ticaret açığının temmuzda 12,5 milyar dolara yükseldiği göz önüne alındığında gelecek ayki veride tekrar cari açığa dönülebileceği ihtimali göz önüne alınmalı. Üstelik Dış Ticarete Yön Verenler Derneği’nden gelen açıklamalara göre ihracatın bu kadar desteklendiği bir dönemde daha da yükselmesi beklenirken ihracatta yeni pazarlar bulunamadığı dış ticaret açığının aslında yerini koruduğu; çünkü üretimdeki dışa bağlılığın aynı oranda devam ettiği pazarların çok değiştirilemediği ve yeni pazarlar bulunamadığı için de beklenilen oranda bir sıçramanın elde edilemediği değerlendirmesi yapıldı. 

Yılmaz’ın Zamanlama Çelişkisi  

 Orta vadeli program hazırlıkları kapsamında iş dünyası ile yaptığı görüşmede enflasyonun 2024’ün ikinci yarısından itibaren düşüş eğilimine gireceğini ifade eden Cevdet Yılmaz finans dünyasının temsilcileriyle buluşma öncesi yaptığı değerlendirmede ise OVP' nin hedefinin 2026 perspektifinde tek haneli bir enflasyona ülkemizi ulaştırmak olduğunu belirtti ve orta vadeli programın para politikası, maliye politikası ve yapısal reformlar olmak üzere üç yönlü olduğunu tekrarladı. Bir geçiş sürecinde olunduğunu da ifade eden Yılmaz “hep birlikte iyileştirme, hep birlikte geliştirme perspektifi tek tek aktörlerin pozisyonunun önünde olmak durumunda” açıklamasında bulundu. 

Ekonominin tüm kesimlerinin umutlarının OVP’ye bağlandığını düşünürsek OVP’nin kamuoyunda güven kaybı yaşayan TÜİK’in çok inanılmayan resmi verilerinden ne kadar farklı bir içerik taşıyacağı bu noktada büyük önem taşıyor.


Öte yandan para politikasının başında olan TCMB Başkanı Gaye Erkan ise seçimden önce yüzde 22,3 olarak açıkladığı 2023 yılsonu enflasyon tahminini yüzde 58’e çıkarmıştı. Tüm bunlara ilave olarak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da AK Parti'nin 22. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yayınladığı video mesajda enflasyonu ve hayat pahalılığını kabul etmekle birlikte nedenini içsel dinamiklere değil dış dinamiklere ve küresel krizlere bağladı. “Küresel krizlerin ülkemize etkilerinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız. Ülkemizin her meselesini çözdüğümüz gibi inşallah bu sıkıntıyı da hal yoluna yine biz koyacağız” değerlendirmesinde bulundu. Bu değerlendirme ekonominin genel resmini değiştirir mi? Sorusunun yanıtını daha sonraki yazılarıma bırakıyorum.  

  Ancak tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında ekonomi yönetimi geçiş sürecinde olunduğu yönünde ortak bir görüşte olmasına rağmen enflasyon ve enflasyonun düşüş zamanına ilişkin olarak yapılan çelişkili açıklamalar ekonomide yazılmaya çalışıldığı söylenen   yeni Türkiye hikayesini hem zorlaştırıyor hem de bu hikayeye olan güveni azaltıyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi