‘Kayıtsız’: Rock’ın farklı yüzünü görmek

Hayır amaçlı bir konserde Ankara’da temelleri atılan alternatif – Indie rock grubu ‘Kayıtsız’ yeni teklileri ‘Mızrak’ta, kullandıkları davula entegre ettikleri farklı sound’la rock müziğe yeni kapılar açıyor.

Alternatif müzik üst başlığıyla ele alırsak birçok alt kolla uzayıp giden müzik türünün çıkışında Ankara’nın İstanbul’a ‘kapı komşuluğundan’ ‘ev arkadaşlığına’ geçişi gerçekten sevindirici bir durum. Bu geçiş, türü çeşitlendiriyor ve kendini göstermek isteyen isimlere daha rahat bir yol açıyor.

Yine Ankara çıkışlı bir grup var karşımızda: ‘Kayıtsız’… 2020 içinde yayınladıkları ‘Güvenli Liman’ isimli teklileriyle adını duyuran grup şimdi de ‘Mızrak’ şarkısıyla yolunda güvenli adımlarla ilerlediğini ve farklılıkları kırmaya meyilli yeni nesil topluluklardan biri olduğunu gösteriyor.

Davulda Gürcan Altay, solo gitarda Alp Akbıyık, bas gitarda İlhan Yenice, ritim gitar ve vokalde Hakan Tokur’dan oluşan ‘Kayıtsız’ın son teklisi ‘Mızrak’, rock müziğine elektronik müziği de hafif hafif koklatırken davullarda kullanılan elektronik ve akustik vuruşlar şarkının en kulağa çarpan özelliği olarak dikkat çekiyor.

‘Kayıtsız’la ‘Mızrak’ ve grubun hikayesi üzerine konuştuk.

Nasıl bir araya geldiniz?

Müdavimi olduğumuz bir kafe vardı Konur Sokak’ta. Hakan, İlhan, Gürcan üçlüsü orada tanıştı. Hayır amaçlı bir konser için bir araya gelmiştik ilk kez. O zamanlar ne adımız ‘Kayıtsız’ ne de müziğimiz!.. Hakan ve Alp ikilisinin de eşzamanlı bir tanışıklığı var. Grup üyelerinin farklı kombinasyonlarla birçok grup kurup, farklı tarzlar, farklı yöntemler denemişlikleri var. Piyasa şarkılarını cover’lamaktan tutun, progresif rock’a kadar bir yelpazeden bahsediyoruz. Bu biraz müzikal kimliğin keşif süreciyle de alakalı. Hepimiz birbirimizin keşif sürecini doğrudan veya dolaylı olarak gözlemledik. Bu keşif sürecinin dalgalı zamanları geçince de rüya kadrosu organik bir şekilde bir araya geldi.

Müzik dışında neler yapıyorsunuz?

Alp ODTÜ’de fizik yüksek lisansını devam ettiriyor. Gürcan’ın Orpheussa adlı bir Twitch kanalı mevcut, bir yandan da okuyor. İlhan müzik hayatı dışında Bursa’da ailesinin çiftliğiyle ve zeytinlikleriyle ilgileniyor. Hakan ses mühendisliğinden bir kariyer kurma çalışmaları içerisinde, dolayısıyla müzik dışında da müzik yapmak durumunda kalıyor. Hakan ve Alp’in FreaKunstWerk isminde deneysel bir müzik projesi daha var.

“Bağımsızlık ile aidiyetsizlik arasındaki ince çizgiden bihaberiz” diyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?

Bu farklı zamanlarda farklı yorumlanabilen bir ilişki. Bağımsızlık, kimliğe sahip olmanın gerekliliklerinden biri. Bağımlı bir kimse kendi fikrini ve iradesini gerçekleştiremez. Fakat aidiyeti olmayan insanın da kendini tanımlayabilecek dayanak noktaları yoktur. Bir şekilde insanın kendine “Ben neyim?” sorusunu sorma cesaretinde bulunacak kadar bağımsız ve ardından kendini tanımlayacak şeyleri bulabilecek kadar ait olması gerek. Bu yüzden bağımsızlıkla aidiyetsizlik bir savaş içerisinde, aidiyetsiz olduğunu keşfeden insan için bağımsızlık cüretinde bulunması anlamını yitirmeye başlayabiliyor. Müzik yaparken de kimi zaman hangisi olduğumuzu fark etmekte zorlanıyoruz. Böyle zamanlarda kendimizi, bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz bütün aidiyetlere karşı kayıtsız kalmak zorunda buluyoruz.

Indie son dönemde Türkiye’de kendine hayli dinleyici çeken bir tür. Sizi diğer gruplardan ayıran ne?

Indie grubu olmamamız!.. Indie rock tarzında çalışmalarımız da var. Fakat kendimizi sadece ‘Indie’ olarak tanımlamamız çok mümkün değil. Piyasadaki gruplardan en çok sound ve yaratıcı şarkı trafikleriyle ayrıldığımızı düşünüyorum. Mesela yeni teklimiz Mızrak’ın neresinin nakarat olduğunu düşünmeye çalışın! Bu gibi ayrımlar müziğimizde çok net değil, gelecek EP çalışmamızda da bu tip alışılagelmiş kuralları yıkma girişimlerimizi gözlemleyebilirsiniz. Ayrıca rock müziğin güncelliğini yitirmesine sebep olan muhafazakâr tutumlardan kopuyoruz. Elektronik sesleri müziğimize entegre edebiliyoruz. Mızrak’ta olduğu gibi neredeyse pop diyebileceğiniz bir şarkının sonuna çok agresif bir rock sound’unu uygun görebiliyoruz.

2020’nin sanatçılar için nasıl bir yıl olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. Şu dönemi baz alarak konuşursak geleceği nasıl görüyorsunuz?

Pandeminin kötü etkilemediği sektör neredeyse yok. Sanatçılar en kötü etkilenenlerden. İlk başta moral olsun diye yapılan canlı yayınlar şimdi dijital ortamda konserlere, hatta festivallere dönüşüyor. Fakat birçok internet kullanıcısı, internetteki hiçbir şeyin maliyeti olmadığı ve dolayısıyla dijital ortamdaki etkinliklerin değeri olmadığı yanılgısına sahip. Sanatçıların biraz olsun belini doğrultabilmesi için bu yargının kırılması lazım. Tabi gönül isterdi ki asgari ücretle çalışan biri bile ayda iki adet kültür-sanat etkinliğine para ayırabilecek alım gücüne sahip olsun.

Pandeminin bizim açımızdan etkisi çok olumsuz olmadı. Üretim yöntemlerimiz zaten ev stüdyosu etrafında şekillendiği için pandemi bizi iş yerimize kilitledi desek yalan olmaz. Hep beraber eve kapanıp bolca müzik ürettik. Umarız ki pandemi sürecini iyi değerlendiren pek çok müzisyen tanırız; yeni sesler, ilginç müzikler duyarız! Ve tabii umarız ki yakın zamanda konserlerde yeniden kol kola ve hep bir ağızdan şarkılar söyleyebiliriz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi