Sahne 20 yıldır ‘Azizler’e emanet

Çanakkale çıkışlı Şehrin Azizler grubu sahnede 20. yılını devirdi. Bu yirmi yılda belki az şarkı yaptılar ama gönüllerde ve hafızalarda bol boyun ağrılı, arkası terden sırta yapışmış tişörtlerle tamamlanan sayısıbz konserle hatırlanıyorlar.

Tiyatrocular için kullanılan ‘sahne tozu yutmak’ deyimi aslında müzik için de geçerli. Sahneyi sindirmek, onu doğru kullanmak, bir konserde en dandik aletlere küfür ede ede 10 kişiye çalıp bir sonraki konserde sold-out olmak. Bipolar bir durum. Bu külfetleri çekip ilerlemeyi yeni gruplar pek tercih etmiyorlar. Artık dijital çağda isminizi duyurmak çok daha kolay. Bir bilgisayar ve bir enstrümanla şarkınızı kaydedip internete koyarak müzik dünyasına adım atabiliyorsunuz. Ama kafa sallamaktan boynu kopan seyircinin ter kokusunu duyabiliyor musunuz? Maalesef. Tercih meselesi. Yazının konusu özellikle Ege ve Marmara bölgesinin en sağlam yerel gruplarından Çanakkale çıkışlı Şehrin Azizleri. Onlar için 20 yılı kelimenin gerçek anlamıyla ‘sahnede’ devirdiklerini söylemek yanlış olmaz.  

2000 yılında temelleri atılan Şehrin Azizleri Çanakkale’de şehrin bir zamanların kült mekanı TNT’yi sallayarak ciğerini doldurduktan sonra 21 yıllık müzik serüvenleri boyunca Zeytinli Rock Festivali başta olmak üzere, RockA Fest, Kent Rock Fest Kemancı gibi Türkiye’nin birçok ulusal festivalinde ülkenin en iyi isimleriyle aynı sahneyi paylaştı. İstanbul Beyoğlu Hayal Kahvesi, İstanbul Kemancı, İzmir Ooze Venue, Dungeon, Beri Blues, Opus, Dorock XL gibi Ege ve Marmara’nın ‘rock mabed’lerinde çaldı. Özellikle grubun ‘frontman’i Murat Uysal’ın sahne performansıyla ortamdaki seyircinin nabzını hep yüksek tuttu. Onları yaklaşık kuruldukları zamandan beri takip eden birisi olarak ‘piyasaya’ hiç düşmediklerini söyleyebilirim. kendilerine bir yol çizmişlerdi. O zamanlar biz “tutmaz” diyorduk ama onlar bildiğini okudu. İyi ki de öyle yapmışlar.

Vokalde Murat Uysal, gitarda Burç Kaytanlı, bas gitarda Cihan Demir, davulda Yalçın Kulalı’dan oluşan Şehrin Azizleri yakın zamanda ‘Geri Ver’ isimli ikinci teklisini yayınladı. Şarkı, grubun progresif ve endüstriyel tarzının iyice oturduğu bir çalışma olmuş. Elektronik tınıları daha yüksek ve şarkının olması gereken yerlerinde hissediyoruz. Vokalde Murat her zamanki gibi şarkıya çok hakim. Özellikle yükseldiği yerlerde abartıya kaçmaması şarkının da önüne geçmesine engel olmuş. Bu toprakların ezgilerinin de yerli yerine kullanılması ‘Geri Ver’i grubun kafasında oluşanla ürettiklerinin ortak paydada buluşturduğunu gösteriyor.  

Grupla röportaj yapmamın asıl nedeni ilk single’ları ‘Benden Adam Olmaz’ın 56 dijital platformda yayınlanması ve 800.000 dinleyiciye ulaşması. Sınırlı bir alanda konser verme imkanı olan bir grup için çok iyi rakam. Sahnede geçen 20 yılın aslını ve özellikle şarkıları su gibi tükettiğimiz bu çağda bir ömür sayılan iki yıla rağmen hala dillerde olan ‘Benden Adam Olmaz’ı ‘Azizler’den dinlemek istedim.

Kurulduğunuz zamanı takip eden yıllarda alternatif rock’ta müthiş bir yükseliş vardı. Birçok bar grubu da bunu çok iyi kullanarak repertuarlarında bu isimlere yer verdi. Ancak sizin çizginiz hep farklıydı. Rammstein’dan Korn’a, Iron Maiden’a kadar birçok ‘baba’yı sahnede seslendirdiniz. Bu özellikle yerelde müzik yapan ve yeni kurulan bir grup için risk değil miydi? O dönemi biraz anlatır mısınız?

Murat Uysal: Aslında 2000'lerin başlarında daha dengeli bir repertuar vardı. Hem insanların eğlenmesini sağlayacak, hem de bizi müzikal olarak biraz da olsa doyuracak bir sertlik dengesine sahiptik. Tecrübe kazandıkça, artık işin bizim açımızdan müzikal tarafına yoğunluk vermek, gerçekten hissettiğimiz şeyler çalmak istedik. Risk vardı evet, fakat bunu umursamak bizim olduğumuz yerde saymamıza neden olabilirdi. Hem neler yapabileceğimizi görmek, hem kendimizi sevdiğimiz soundlarda geliştirebilmek ve ayrıca da kitlemizi de bu yöne çekerek kendimizi ve ismimizi daha geniş bir hareket alanında duyurmak için böyle bir riske girdik diyebiliriz. Şimdi bakınca "iyi ki yerimizde saymamışız" diyebiliyoruz…

‘Benden Adam Olmaz’ da çok bilinen bir şarkı değil. Bu parçayı cover’lama fikri nasıl ortaya çıktı?

M.U.: Bildiğiniz üzere şarkı, Yavuz Turgul yönetmenliğinde, Cem Yılmaz ve Şener Şen'in başrollerini üstlendiği 2010 yapımı "Av Mevsimi" filminde en çok dikkat çeken sahnelerden birinde kullanılan özel bir şarkıydı. Sözleri ve müziği  'Kaçak' grubundan tanıdığımız sevgili Ali Seval'e ait. Filmde çok değerli müzisyen Ete Kurttekin ile birlikte seslendirmişlerdi. Sinemada ilk izlediğimizde şarkıya kelimenin tam anlamıyla 'aşık' olmuştuk. Kafamızdaki sound ve kendi hissiyatımıza da çok yakın bulduğumuz için de doğal olarak peşine düştük ve sonunda bunu yapmayı başarabildik. Buradan ayrıca, hiçbir beklenti olmaksızın, bizlere ve vizyonumuza inanarak şarkıyı bizlerle paylaşan bu muhteşem müzisyenlerle tekrar teşekkür ediyoruz…

Şarkının aranjmanı usta isim Cenk Eroğlu’na ait. Kendisiyle yollarınız nasıl kesişti?

Yalçın Kulalı: Aslında uzun soluklu bir grup olmamızdan mütevellit, müzik çevrelerinden ve kendisiyle çalışan çok yakın dostlarımız vasıtasıyla, gıyaben de olsa kendisi bizleri biliyordu. Biz ise kendisinin müziğine ve birikimine olan hayranlığımızdan dolayı bizim için en doğru ismin kendisi olduğunun farkındaydık, bağlantıya geçtiğimizde sağ olsun bizleri kırmayarak davet etti. Kendisine projelerimizi ve vizyonumuzu aktardığımızda da en az bizim kadar heyecanlanması ve tüm tecrübe ve birikimini projeye aktarmak istemesi gerçekten bizler için inanılmaz bir şanstı. Artık yalnızca bir aranjör ya da prodüktör olarak değil, yaşam tecrübesiyle bizlere her konuda yardımcı olan gerçek bir ‘ağabey’ de kazanmış olduk.

 ‘Benden Adam Olmaz’ ve 'Geri Ver' yeni proje için bir işaret fişeği mi?

M.U.: Her ikisi de aslında uzun yolumuzu aydınlatma çabamızda bizim için birer ışık kaynağı diyebiliriz. Halen öğrenecek çok şeyimiz ve gitmemiz gereken uzun ve zorlu bir yolumuz var diyebiliriz.

Sizin bilen biliyor ama bilmeyenler için yayınladığınız iki tekli, sound’unuzla ilgili yeterli ipucunu veriyor mu?

Y.K.: Aslında öyle de diyebiliriz… Alternatif, endüstriyel ve progresif öğeleri elimizden geldiğince harmanlamaya çalıştık. Özellikle sound'daki elektronik öğelerin sanırım bizi dinleyiciler açısından farklı bir yerde konumlandırabilen, Şehrin Azizleri'ne has müzikal dilimizi oluşturarak kendimizi daha iyi ifade etmemize yardımcı olan bir yapısı var.

Çanakkale çıkışlı yerel bir gruptunuz ama Türkiye’nin çok önemli festivallerinde, en sağlam mekanlarında sahne aldınız. Üstelik 20 yıldır sahnedesiniz. Sizi Çanakkale dışında da takip eden bir kitleniz var. Neden bir albüm gelmedi?

M.U.: Neredeyse 10 senedir İstanbul'dayız. Halen ara ara her şeyin başladığı yer olan, evimiz Çanakkale'de konserler vermeyi ihmal etmemeye çalışıyoruz. Müzik piyasasına en azından şimdilik, içinde çok fazla şarkı barındıran bir albüm yapmayı düşünmüyoruz. Hepimizin bildiği gibi bir albümden en fazla 2 veya 3 şarkı tam olarak insanlara ulaşabiliyor. Bunun yerine çok uzun olmayan aralıklarla şarkılarımızı tekli olarak ve klipleriyle de her birini görsel anlatımla da destekleyerek piyasaya sürmek, ve ruhumuzdan geçenlerin, anlatmak istediklerimizin tam anlamıyla dinleyiciye geçmesini sağlamak istiyoruz. Daha sonra belki birkaçının farklı versiyonlarıyla ve üzerine yeni şarkılarımızı da ekleyerek bir albüm olarak elbette yayınlayacağız.

Pandemi sürecinden en çok etkilenenler arasında müzisyenler ilk sıralarda yer alıyor. Nasıl geçti sizin için? Sanatçıların şu anki durumunu ve önümüzdeki süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

M.U.: Gerçekten maddi ve manevi anlamda en çok etkilenenler bizler olduk. Bu süreçte tüm geçimini müzikten sağlayan sanatçıların hepsi çok zor durumda. Basından takip ettiğimiz üzere yaşamına son veren müzisyenler oldu. Bu cidden inanılmaz üzücü bir durum. Biz de diğer tüm müzisyenler gibi dayanmaya ve sabretmeye çalışıyoruz. Her ne kadar ilk aylarda en azından sanatsal üretim açısından bizler için iyi olacağını düşünsek de bu kadar çok uzaması gerçekten bizleri biraz köreltti diyebiliriz. Umarız tüm dünyanın başına gelen bu bela bir an önce biter ve tekrar eski haline döner. Çünkü bu durum yalnızca bedensel sağlığımız ve maddi sorumluluklarımız açısından değil psikolojik açıdan da gerçekten çok yıpratıcı olmaya devam ediyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi