ŞAMPİYON TAKIM KARAKTERİ

Bakarsınız sıçraya sıçraya şampiyon olur çekirge. Tıpkı hafta sonunda olduğu gibi kaç kere değişti maçın öyküsü. Yine saçma bir golle geriye düştü Fenerbahçe, yine Jesus’tan tartışmaya açık değişiklikler geldi ve yine Fenerbahçe uzatmalarda attığı gollerle maçı aldı.

Bir dönem basketbol maçlarının son çeyreğini seyrederdik, çünkü bütün düğüm bu bölümde çözülürdü. Şimdilerde Fenerbahçe futbol maçlarında ne oluyorsa son 10 dakikada oluyor.

Tamam futbolda bunlar var ama neden hep Fenerbahçe’nin başına geliyor? Deplasmanda güçlü bir takımla oynuyorsunuz, daha oyun oturmamışken, stoperiniz geri pasta topu rakibe ikram edince geri düşüyorsunuz.

Bu kaçıncı? Bu yıl Fenerbahçe geriye düşüp sonra döndüğü maçlarda tam 23 puan kazandı. Başarı mı? Evet ama bir takım sezon boyunca bu kadar çok geriye düşüyorsa savunma organizasyonunda bir hata yok mudur? Vardır, hatalar vardır ama kardeşim bir şanssızlık, bir kadersizlik de var.

Başakşehir’in golü gelene kadar maça baktığımızda Fenerbahçe bir üstünlük kuramamıştı ama Başakşehir de geride kapanmış oyuna giremiyordu bile. Jesus nihayet Valencia’nın yanına Pedro ya da Serdar gibi tartışmalı ikinci bir forveti koymaktan vazgeçmişti. Rossi zaman zaman Valencia’ya yakın oynuyor, ikinci forvet gibi davranıyordu ama genel olarak Fenerbahçe 4-1-4-1 gibi diziliyordu. Ancak Valencia tipik bir santrforun aksine sık sık ortaya ve kenarlara gelince Fenerbahçe santrforsuz, 4-6 oynuyor gibiydi.

Samet Akaydın maç boyunca tek hatasını 30. dakikada yaptı. Attığı kısa geri pas Aleksiç’in önüne düşünce Fenerbahçe yine 1-0 geriye düştü. Bu Fenerbahçe’nin kaderi.

Golün ardından çok hızlı bir atakta İrfan Can’ın nefis pasında Rossi kötü vurup golü kaçırmasa maçın tüm atmosferi değişecekti. Rossi bu takımın en hızlı oyuncularından biri olabilir, kabul ama ne işe yarıyor? Ne hızlı ataklarda bir asisti yapabiliyor ne de girdiği pozisyonlarda gol atabiliyor, o zaman niye forma giyiyor, anlamak zor.

Golden sonra iyice kapanan Başakşehir karşısında Jesus ikinci yarıya Rossi, ilk yarının en kötüsü Osterwolde ve Arda Güler’i kenara alarak çıktı. Arda’yı niye aldı bir kendi biliyor. Yerlerine giren Alioski ve Emre Mor’a kimsenin bir diyeceği yoktu da Pedro’ya itiraz eden çoktu.

Değişikliklerle Fenerbahçe’nin temposu arttı ama tamamen kapanan Başakşehir defansını aşmak mümkün olmadı. 70’inci dakika maçın kırılma anlarından bir diğeriydi. Üst üste iki sarı kart gören Ahmet Touba atılınca oyunun dengeleri değişti. Özellikle oyuna sonradan giren Alioski ve Emre Mor etkili olurken 87. Dakikada Adnan Januzaj’ın direkten dönen topu ise Başakşehir adına kırılma noktası, maçın da dönüş dakikasıydı. Sadece bir dakika sonra Pedro Fenerbahçe’nin ilk golünü, 90+3’te de ikinci golünü attı. Böylece o dakikalara kadar sahanın en çok eleştirilen isimlerinden biri olan Pedro maçın kahramanı oldu.

Fenerbahçe bu yıl şampiyon olmasa bile bu sevinç, bu birliktelik gelecek adına önemli. Vaz geçmemek, sonuna kadar mücadele etmek, Jesus’un maç sonunda dediği gibi, “bir şampiyon takım karakteri”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi